- 1270 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLÇİN ABLA
Bir hayli ierlemiş yaşına rağmen hala çok güzeldi Gülçin abla.
Ben diyeyim kırk, siz deyin otuzbeş. Taş çatlasın o kadar gözteriyordu. Aslında yaşı elliydi. Bir evlilik geçmişşti başından, çocukları olmamıştı. Kocası da genç yaşta hakkın rahmetine kavuşmuştu. Kader işte.. O da birdaha evlenmemişti.Bir ilaç firmasında laborantmış, emekli olmuş oradan da.
Ne zaman görseniz bakımlıydı . Kestane rengi saçları herzaman dalga dalga inerdi omuzlarına. Özenle sarılmış bigudiler biraz evvel çözülmüştü sanki. Kaşları herzaman yay gibi, yüzü pırıl pırıl parlardı, hiç makyajı omlasa bile çikolata rengindeki pastel ruju hiç eksik etmezdi. Pazarda rastlasanız aynı bakım, düğünde görseniz aynı bakım.
Evine gittiğinizde size ne ikram edeceğini şaşırır, nasıl ağırlayacağını bilemezdi. Evi de herzaman bal dök yala. Bir kedisi vardı, bir de çiçekleri balkonda. Tek başına yaşardı koskoca evde.
Mahallemizin eskilerinden değildi. Yeni de sayılmazdı. Ama, geldiği günden beri pek sevdirmişti kendini. Küçükle küçük olur, büyükle büyük olurdu. Bayramı seyranı hiç atlamaz, yaşlıları, hastaları hep dolaşırdı. Çocuklara bayılırdı. Onlara cikolata, şeker dağıtırdı sık, sık.
Sohbet ettiğinizde de yüzünde gülücük eksik olmazdı hiç. Bizim mahallede onu hanımefendi bilirlerdi.
Ne zaman taşınmışlardı, ne zaman gelmişlerdi mahallemize hiç hatırlamıyorum. İlgimi çekmemiş herhalde. Kalabalık bir aile vardı. Ne zaman sokağa çıksam onlardan birini görürdüm.Birkaç aile birarada kalıyorlardı. Kimi kadınları apartman girişinde ellerini göğsüne bağlamış elalemi seyrediyor, çocukları sokakta diğer çocuklara sataşıyordu. Kaç kşi yaşarlardı bir evde aklım hafızam almazdı.
Bir de büyük abileri vardı Süleyman. İşsiz güçsüzün tekiydi. Pazarcılık mı yapıyormuş ne? Karısından boşanmış. Sokakta çatışan çocuklardan biri de onunmuş. Çoğu zaman ağır ağır yürürken görürdüm sokakta.Ayakkabıların arkasına herzman basılı, saçı sakalı herzman birbirine karışmış haldeydi. Hem yürür hem de çaktırmadan kafasını kaldırır etrafla ilgilenmeden edemezdi. Hali kendinden mesul, adı üstünde yaramazın tekiydi. Ailesi de öyle. Mahallemiz kısa zamanda yaka silker oldu bu aileden. Babalarının kamyoneti vardı. Kağıt toplarlardı çoluk çocuk. Bir kız kardeşleri de tekstilde çalışırdı. Uzun etekleriyle ortalarda salınırdı işten gelirken.
Bir gün eve geldiğimde misafir olduğunu anladım. kapıyı açında değişik ayakkabılar vardı ayakkabılıkta. Süslü, tokalı olanlardan. Etraf ta çok güzel kokuyordu. Bizde bulunmazdı böyle kokulardan. Salon kapısı açıktı. Ben o zamanlar liseye gidiyorum. Okul dönüşüydü. Geldiğimi gören annem, hemen konuşmasını kesti. Bana kaş göz işareti yaptı. Ben anlamıştım, yanlarında durmamalıydım, gidecektim. Ama önce bir hoşgeldin diyeyim dedim Gülçin abla’ya. Sarıldı öptü beni. Her zamanki gibi nazik ve kibardı. Yüzündeki gülümsemeyle "ahh canım ne güzel olmuşsun sen?" dedi bana. Hoşuma gitti tabii o zamanlar.
Ben koridorun sonundaki odaya geçtim izin isteyip. Annemle Gülçin abla konuşmaya devam ettiler. Bize sık gelmezdi Gülçin abla, ama annemi sever, sayardı bilirdim. Başı sıkışsa, bir börek tarifine ihtiyacı olsa çalardı kapımızı. Bazen de anneme kumaşla gelir , etek biçtirirdi o kadar.
Su almaya mutfağa geçerken baktım Gülçin ablanın gülen yüzünden , yaşlar süzülmekte. Ama soramadım. Annem; bakarız bir çaresine bizimkine de söylerim, sen korkma... ben geleyim istersen bu gece sana, çocukları anneme bırakır gelirim diyordu. Sadece onu duydum.
Gerçekten annem o gece Gülçin ablada kaldı. Biz anneannemle birlikte kaldık. O gece anneannemin arkadaşı da geldi bize. Babam görevdeydi, yoktu. Sabaha gelecekti.
Anneannemin arkadaşı Gülçin ablanın yan daireinde oturuyordu. Geçen gece bağrışlar duymuş. Gülçin abla bağırıyormuş, "sen ne biçim adamsın, senin anan, bacın yok mu diye"... "Süleyman dayanmış kapısına" dediğini duydum yaşlı teyzenin.
Sabah oldu, babam geldi... Annem de tabi. Babamla annem mutfakta konuşuyorlardı. Tamam dedi babam ben ilgileneceğim. Muhtar ile birlikte gidip konuşurum Süleyman’la. Hem tanışır hem konuşuruz. Olurmu hiç öyle şey. Bizim mahallemiz de böyle şeyler olmazdı, olamaz da...
Babam muhtarı alıp Süleyman ile konuşmuş. Ama adam laf anlamazın teki... Ne deseler ikna edememişler. Laf dinletememişler. Adam, kadına söylemediğini bırakmamış. Bizim tanıdığımız Gülçin abla mı anlattığı? Babam şaşırmış kalmış. Uyduruyorsun sen, kafanda uyduruyorsun yok öyle şey... Kendine gel diye bağrmış adama. Ama Süleyman takmış bir kere.. "Keyfimin kahyasımısınız siz, o benim olacak" diye tutturmuş."Benden alasını mı bulacak".
Bu görüşmeden sonra, bir kaç kez daha dayanmış kapısına kadıncağızın.
Karakola şikayet etmişler annemle birlikte. Gelip almışlar Süleyman’ı, çekmişler hizaya. Salıvermişler sonra. Adam büsbütün azmış... Sonuç vermemiş devlet kapısı da.
Aradan bir ay ya geçti, ya geçmedi bir kamyon yanaştı sokağa. Günlerden pazardı. Annem koşa koşa gitti. Biliyordu taşınacağını sanırım. Geleceğim ben dedi gitti.
Sonra baktık, kamyon yüklenmiş gidiyor. Annemle ve diğer komşularımızla bir bir vedalaştı, öptü koklaştı. Çocuklara bir bir sarıldı. Hakkınızı helal edin dedi...
Gülçin abla, çareyi İzmir’e dayısının yanına taşınmakta buldu. Dayanamadı,
O zaman anlamıyordum ama, şimdi daha iyi anlıyorum.
Dayanamazdı.
I. Kaplan
28.6.2011
YORUMLAR
Ruhumveben
Öncelikle hoş geldiniz, yazınız akıcı üslubuyla keyifle okutturuyor kendini.Anı bölümünde yazdığınız için, yaşanmış olma ihtimali üzerine yorum yazıyorum.
Acı bir durum, yalnız yaşayan bayanların çileli yaşamı.
Yeni paylaşımlarda buluşmak dileğiyle, saygılar.