- 2171 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
İSRA VE MİRAÇ MUCİZESİ
.
.
Şüphe yok İSRA ve Mİ’RAC mucizesi peygamberimizin en büyük mucizelerinden birisidir.
Ehli- sünnet bilginlerinin çoğunluğuna göre, Peygamberimizin aynı gecede hem ruh hem de bedeni ile uyanık olarak gerçekleştirdiği bu mucize, aynı zamanda gerçek müminin imanı için bir mihenk taşı olarak da, O’na ve onun şahsında ümmetine verilen emsalsiz bir hediyedir.
Kur’ân-ı Kerîm’de el-İsrâ Sûresi’nin 1′inci âyetinde:
“Kulu Muhammed (s.a.s.)’i, bir gece Mescid-i Harâm’dan, kendisine bir kısım âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şânı ne yücedir. Doğrusu O işitir ve görür.” buyrulmuştur.
Bu muazzam mucize neticesinde; ’Bunu o söyledi ise, ben şahâdet ederim ki söyledikleri doğrudur’ diyen Hz.Ebu Bekir, ’SIDDIK’ lakabını alırken, ne yazık ki yeni müslüman olmuş bazı sahabeler de müşriklerin ve şeytanın aldatmacasına kanarak imanlarını koruyamamışlardır. Özellikle Ebu Cehil’in elini başının üzerine koyarak, alay etmesi ve etrafındakileri de bu eylemine teşvik etmesi ise onun safının belirlenmesindeki ölçütlerden biri olmuştur. Bu iki hakikatte de günümüz insanları için çok büyük anlamlar vardır.
Yüce kitabımızda, Peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa’nın (SAV) Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varması olan Mirac’ın ikinci ve en yüksek hali Necm suresi, (7-18) ’de
“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahy olunacak şeyi Allah kuluna vahy etti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me’vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre’yi Allah’ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” denilmektedir.
İsra suresinin birinci ayetinde ise şöyle denilmektedir.:
“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.”
Görüldüğü gibi İSRA suresinde bu mucize anlaşılır bir şekilde anlatılmakla beraber, gelecekte Müslümanların karşılaşacakları çok önemli olaylar hakkında da bilgi verilmektedir.
Dolayısı ile; ’İSRA’ yani gece yürüyüşü hadisesi, Kur’an ı kerimin şehadetiyle, ’Mİ’RÂC’ yani yükselmek, yukarı çıkmak ise mütevatir derecesine ulaşmış sünnet ile sabittir. Bu sebeple İSRA olayını inkar, maazallah dinden çıkmayı, Mİ’RÂC’ı inkar ise, fasık olmayı gerektirir.
MİRAC’ın yaşandığı çağlardan bu güne olan tereddütsüz mucizesi ise şüphesiz beş vakit yıldız olarak arşa yükselen namazlarımız ve Allah’a şirk koşmayanların cennete gireceklerinin müjdesidir.
Peygamberimizin hem vefakar hayat arkadaşı Hz. Hatice’yi, hem de sevgili amcası Ebu Talibi kaybetmenin üzüntüsünü yaşarken, müşriklerin ve münafıkların zulümlerine karşı bütün gayretiyle sabrederken gerçekleşen bu muazzam mucize ile Yüce Allah sevgili peygamberine hem bir teselli hem bir umut olması yönündeki anlamı, günümüz inananları için de kıyamete kadar bir umut kaynağı olacaktır. Bu yönüyle Allah’ın kudretine, inanan insan için O’na tevekkülün ne güzel bir şey olduğunu göstermektedir. Zaman zaman zorluklar yaşayan, zulümlerle karşılaşan ve mücadelesinde üzüntüye ve umutsuzluğa kapılan günümüz Müslümanları için ne güzel bir örnektir bu.
Allah’ı bulan neyi kaybeder ki?
RABBİM BİZLERİ SEVSİN VE HALİS DUALARIMIZI KABUL ETSİN.