- 740 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BUKALEMUNLAR
Yüzünde iğreti bir ciddiyet. Özün biçime zoraki bir boy eğişidir bu. Özenle çizilmiş koca bir maskenin ardında gizlenen boş dünyaların; rengi solmuş, tekdüze, ikiyüzlü, yalanlarla dolu bir dünyasıdır görünen …
Koltuk, vazgeçemediği tek kimliğidir. Sınırsız sandığı gücünü koltuğunun desteğinden alır. Ona bu koltuğu verenlere sadık bir köpek gibi alçakça yaltaklanırken, yolu makamına düşmek durumunda olanlara acımasız bir sırtlan gibidir. Üstlerine sınırsız itaatkardır. Bu sınırsız itaatkarlığı üstlerinden başka herkesten kendisine karşı da gösterilmesini bekler. Bilgisizliğini, görgüsüzlüğünü, yol yordam bilmezliğini anlamsız bazı seremonilerin ardında gizlemeye çalışır.
Toplantıları çok sever. İlk sözünde terör estirir. Herkesin onu ayakta karşılamasını bekler. Kimsenin onu sayıp sevmediğini bilir. Bu yüzden iki de bir : “ Bana saygı duymanızı istemiyorum, benim için ceketinizi iliklemeyin, ayağa kalkmayın, saygı göstermeyin; ama makam…”
İşte burada gözleri çakmak çakmaktır..Onun makamına saygı göstermeyenin vay haline…
Kısa zamanda kendi cinsinden yalaka takımının etrafını çevreleme taktiğine gönüllü olarak rıza gösterir. Övgüler, yağlamalar, desteksiz atıp tutmalar mest eder onu.Şişindikçe şişinir. Zamanla , bu yalanlara kendi de inanır olur. Aynadaki görüntüsü bir başkalaşır. Kendinde asla bulunamayacak sayısız özelliklerin ve yeteneklerin Tanrı vergisi en mükemmel yaratılmışı gibi görür kendini. Yüreği büyüdükçe, zaten minnacık olan beyni bu azametli sanal dünyanın sapkınlığına dayanamayıp un ufak olur. Akıl ve mantık firar eder dünyasından.
Makamı bu garip dünyanın tek tutanağı, tek gücü olmuştur. Karısı, çocukları ve yakın çevresi de bu temelsiz şişinmelerden yeterli derecede nasiplenirler. Önceleri yerlerde toz toprak süpüren burunları büyüdükçe büyür, uzadıkça uzar.
Makam yaşamın tam kendisi olmuştur artık. Hiçbir sevgi, hiçbir zevk ve yasak cennet onun yerini tutamaz. Onsuz ne yaşanabilir ne de adam yerine konulabilir.
Geceleri başı yastığa düştüğünde karabasanlar boğar onu. Koltuğuna daha da sıkıca sarılır. Onu kaybetme düşüncesiyle iliklerine kadar titrer. Bu aşk, Leyla’dan da Mecnun’dan da öte bir dünyaya taşımıştır onu. Ateşler içindedir, çaresizlikler, yalnızlıklar içindedir. Olmayan iradesi, düşünme yetisini yitirmiş beyni; derin bir çukura yuvarlanmış zavallı bir kurbağa örneği kendi kısır döngüsü içinde, bir o yana bir bu yana zıplayıp durur. Yapacak bir şeyi yoktur artık. Elindekini kaybetmemek uğruna olmayan beynini, çamura bulanmış yüreğini ve kimlik erozyonuyla delik deşik olmuş ruhunu bol keseden harcar harcayabildiği kadar. Makamını kaybetmektense şerefini kaybetmeyi yeğlemekten hiç utanç duymaz.
Burnu iyi koku alır. Siyasetin tam göbeğindedir. Kimin gidip, kimin geleceğini iyi ölçer biçer. İktidar tökezlemişse o herkesten önce hisseder bunu. Daha kimseler uyanmadan ufaktan ufağa muhalefete başlar. Bukalemun artık yeni dünyasının rengine bürünmektedir. Kimsecikler uyanmadan bakmışsınız ki muhalefet saflarının en ucunda bağdaş kurup oturmuştur. Yıllarca muhalif olmanın dayanılmaz acılarına göğüs gerip savaşımlar vermiş ve koca bir ömür tüketmiş bazı saflar onun bu yeni koltukla tanımsız aşkını hasetle izlemekten başka bir şey yapamazlar.
Bizimki eski iktidardan yenisine ustaca bir manevrayla rampa ederken, zavallı eski muhalefet çevresi yeni muhalefet görevlerine zorunlu bir atama göreviyle devam kararı alırlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.