Çöl ve Göl
Çöl
Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür!
Sana çöl gibi gelen, O göl diyorsa göldür...
Necip Fazıl KISAKÜREK / 1977
İki mısra ve yedi paragraf...
Hakk’ın ve hakîkatin, İslâm’ın yani Kur’an ve Sünnet’in yaşanan zâhirî ve bâtınî mânâsından ibaret olan ve görünüşte malum mânânın ehli; "Peygamber aleyhisselam’ın Varisi" bir mirasçı, bir mürebbi, bir mürşid-i kâmil tarafından idare edilen Tasavvuf Yolu’nda, Tarikat Okulları’nda, (rûhî ve bedenî) Terbiye Mektepleri’nde, bu yola; yanmak, varmak, olmak için başkoyan bir misafirden, talipten, müridden istenen şeylerin başında "feda" gelir!... Yani; teslimiyet!... O’nun için sâlikin O’na ulaşma yolunda kendisinin (nefsinin) fedası istenir ki; maksad hasıl olsun!...
Bu davanın bidayetinde ne kadar erken teslim olunabilirse (hakîkatte olmayan) nihayetine; Allah’a o kadar er varılabilir!... Er yahut geç; varan ve varacak olan kim varsa, teslim olduğu ve olacağı için varmış ve varacaktır!... O’nun büsbütün esiri olmayan, hürriyetin tastamam kokusunu duyamaz!...
Hayatı öylece Kur’an ve Sünnet’le çerçevelenmiş bir mürşid-i kâmile teslim olmak, aklın verebileceği en akıllı karardır ve bu karar aklın (arzu edilen anlayış ve kavrayışa ulaşılana dek) alacağı son karardır!... Bundan sonra akıl aradan çıkar ve iş gönüle düşer!... Ve bu yolda artık seyir; hedefe varmak için yapılması icab edenleri yapmak noktasında gönüllü (yahut gönülsüz) ama inanarak girişilecek işlerle şekillenir!...
Allah için çıkılan Allah’a Varma Yolculuğu’nda; itiraz makamının daimi sahibi nefs’e ve nefisle beraber akla yatmayan ne varsa; kendisine biat edilmiş mirasçıya, mürşide, mürebbiye uymak ve; "O, söylüyorsa doğrudur…" teslimiyetini arzetmek gereklidir!... Aksi halde yollar uzar!... Ve uzayan yollar; kısalan akıldan, büyüyen nefsten ve (mürşid-i kamil’e karşı duyulan) her an azalan imandan işaretler verir!...
Hâbibi aleyhisselam’ın mübarek dili ile Alemlerin Rabbi olan Mahbublar Mahbubu Allah azze ve celle’nin; "Ben bir kulumu seversem onun gören gözü (…) olurum..." kudsi hadisinin muhatabı bir Allah Dostu’nun, bir şeyhin, bir mürşid-i kâmil’in (mânevi) gözünü kendi (maddi ve mânevi) gözüne tercihle beraber; bu tercih gözden daha kıymetli nimetler olan (O’nun) aklı ve fikrini de kendi akıl ve fikrine tercihle bütünleşmeli ki; (temiz) akıl görevini ifa etsin, yolcu bir bilene teslim olsun ve yollar kısalsın!... Kendisine inanılan ve güvenilen bir kimseye (her halükarda) uymak imanın, muhabbetin ve aklın gereğidir!... Hele hele bu mü’min ve emin kimse, mü’minlerin baştacı ve eminlerin sultanı olan bir Zât (aleyhisselam)’ın göğsündeki mirasın varisi, sahibi ve mutasarrıfı bir Velî ise!...
Bu yüzden şu dünya sahrasında bizim (baş) gözümüzle bir bakış attığımız ve bize, bizim gözümüze göl gibi gelen (seraplara) Veli bir an dahi nazar etmeden, nakış nakış başlara, başlardaki gözlere, akıllara, fikirlere ve taşlaşmaya yüz tutmuş kalplere işleyen (gönül) gözüyle; "çöl..." diyorsa çöldür!...
O kadar!...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.