- 981 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
POSTMODERN TANRIÇA ANGELİNA
Angelina, sevgilisi Brad’den olma bir kız doğurdu. Ama bu, bireysel ve biyolojik annelikti. Oysa Angelina, bir tanrıçaydı. Hemen, sarı, kara ırklardan da birer çocuğu evlat edindi, yeryüzünü kucaklamıştı, anatanrıçalığa yükseldi.
Zeus, hovardanın tekiydi. Beğendiği bir dişi görmesin, birleşmeden duramazdı, engel tanımazdı. Taygedos’ta Leda’ya vurulmuştu. Engelleri, kuğu kılığına girerek aştı, Leda’yla birleşti.
Anatanrıça Hera, kızdı köpürdü elbette. Böyle durumlarda, elinden geleni ardına komazdı anatanrıça, ama Homeros ve diğer kaynaklarda, Hera’nın ihanetine rastlanmaz. Belki de ben bilmiyorum. Hera, aldatılmışların ve sadakatın da tanrıçasıdır.
Angelina, sevgilisi Brad’den olma bir kız doğurdu. Ama bu, bireysel ve biyolojik annelikti. Oysa Angelina, bir tanrıçaydı. Hemen, sarı, kara ırklardan da birer çocuğu evlat edindi, yeryüzünü kucaklamıştı, anatanrıçalığa yükseliverdi.
Brad, çocuğunun anası, sevgilisi Angelina’yı aldattı. Aşklarıyla ünlü çağdaş Afrodit Angelina geri kalır mı?...Tuttu lezbiyen ilişkilerini basına anlattı. Diğerleri cabası. O, postmodern bir tanrıçaydı.
Böylece milyonlarca dolarları da oldu.
İçine, derinlik, hülya, hüzün yerleştirmeye çalıştığı bakışları vardı bir de...
Ve postmodern zamanların , Holivud’un ve dünya egemenlerinin yarattığı bu tanrıça ülkeme de geldi, gitti.
Gelecek, geliyor, geldi, koruması ordusu şöyle, programı böyle derken geldi gitti.
Altınözü çadırkenti, Kızılay ve Türk bayraklarıyla süslendi.
Tekel binasına “Dünyanın İyilik Meleği Hoşgeldin” yazılı pankart asıldı.
Çevre il ve ilçelerden halk Hatay’a geldi.
Zırhlı ve içeriyi göstermeyen camlı minübüsle önlerinden geçti, gitti. Gelenler, boynunu büküp evlerine döndü.
Çadırkent’te, programlandığı gibi, Türk kahvesi içti, gereken sayıda çocuğun başını okşadı, gereken sürede çocuklarla top oynadı, gerektiği kadar tebessüm dağıttı.
Basından yalnızca AA.’nın muhabirleri eşlik etti. Türk Kızılayı’nın (BM’nin ve Angelina’nın değil) hazırladığı, yardımların olduğu “sevgi paketini”nin dağıtılmasına nezaret etti ve gitti.
Havaalanında, fotoğraf alınan her yerde, Louise Vuitton marka çantasını gösterdi. Çünkü, marka ile 10 milyon dolarlık reklam anlaşması yapmıştı. Bir yıl boyunca, her görüldüğü yerde, çantayı, gözümüze sokacaktı.
Türkiye’nin insani yardım çalışmalarını çok beğendiğini belirterek, bizleri kutsadı ve gitti.
Bu arada, bazı münafıkların da yüreği ağzına geldi. Meğer, bunlar, işi gücü bırakmışlar, ne zamandır Tanrıça’nın peşine düşmüşler.
Yoksul Sudan’a gitmiş iyilik meleği, kabile savaşları başlamış, kan gövdeyi götürmüş, Sudan bölünmüş.
Tunus-Libya sınırına, “İnsan haklarına neler oluyor?” diye gitmiş, Libya’ya bomba yağmış. “Şimdi sıra Suriye’de” diyorlar.
Ağızlarından yel alsın. “Ya bize de sıra gelirse” diye korkuyorlar.
Bu insanlara yaranılmaz işte, pek nankördürler...
23.06.2011
Vildan Sevil
YORUMLAR
Güzel kadın ama. Eh biz de Türküz güzel ne yaparsa güzel yapar deriz.
Çok güzel bir ironi. Kutluyorum sizi. Anlatımınıza hayran olmamak elde değil.
Sevgiler.
vildansevil
Evet, yazık ki sorgu sual etmeden, önümüze konanı yiyoruz:))
Bu nevi hassasiyetleri çok takdir ediyorum. Hiç ciddiye alınmayacak pompalanmış reklamlarla mevzu çıkartılmaya gayret edilmesini ciddi acziyet addediyorum. Bu habere mevzu olan konu ile reklamlarda kullanılan kadın figürü arasında zerre fark görmüyorum. Es geçilmemesi gereken bir konunun eleştirisi, tebrik etmek isterim. Selam ve sevgimle...
vildansevil
Ben de son yazını benzer duyarlılığın yansıması olarak algılamıştım. Kalp kalbe karşı demek ki...Sevgiler...