- 502 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hüznün Şehri
Sarı yapraklar geliyor şimdi gözlerimin önüne. Sonbaharda sararan yapraklar. Hayata tutunmaya çalışan, hayatı, hayatın içerisinde barındırdıklarını başarmaya çalışan fakat bir türlü bu hedeflerine ulaşamayan ya da ulaştırılmayan sarı sonbahar yaprakları.
Onlarla aynı kaderi paylaşıyor olmam ya da paylaştırılıyor olmam ne tuhaf değil mi? Önce sevinçle bakmam yüzüne, gözlerinin derinliklerinde aramam kendimi ama bulamamam bir türlü sonra başımıönüne eğip erimeye başlamam yavaş yavaş hayatın önüme çıkardığı küçük bir şaka mı yoksa ders almam için verdiği büyük bir şok mu? Ayırt edemiyorum bir türlü.
Beni enkaz haline getirişini getiriyorum aklıma aşama aşama. Her gece sessizce ağlayışım geliyor aklıma. Karabulutlu gecede kaldırımların üzerine usulca düşen yağmur tanelerinin oluşturduğu küçük su topluluklarının kayıp gidişi gibi gözyaşlarımın yanaklarımdan akıp düştüğü yerde derin izler bırakışını hatırlıyorum. Her gece kızışımı sana deliler gibi, haykırışımı sevgimi ve senden nefret etmek istediğim fakat sarı yapraklar gibi bir türlü başaramadığım anları unutamıyor kalbim ve yine o anki gibi sıkışmaya başlıyor.
Bakıyorum bu günlerde sana ama bir türlü bıraktığım yerde bulamıyorum seni. Belki ben de senin bıraktığın yerde değilim ama galiba sen eski seni çoktan kaybetmişsin. Gözlerin eskisi gibi gülmüyor artık ve umut vermiyor çevresindekilere. Gözlerinin içerisindeki gülücüklerin yerini alan gözyaşların hüzne boğuyor beni ve seninle birlikte boğulmaktan kurtulamıyor yüreğim.
Büyük bir depremi zararsız atlatan fakat küçük artçı şoklarla yıkılmaya başlayan bir şehri andırıyorsun. Bu kadar çok mu yıprattı hayat seni ? Bu kadar mı çabuk bıktın yaşamaktan, yaşama olan tutkundan? Her zaman gülümsemesini bilen ve benim en çok hoşuma giden benim senime nasıl kıydın?
Artık vazgeçmeni istiyor kalbim her şeyden ve tekrar tutulmak istiyor gülüşüne. Gözlerimdeki yaşlar akmamak, ellerim tutmak istiyor ellerini ölene dek. Peki ya sen,sen ne dersin?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.