- 2214 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
'Vefa Nedir, Bilir misin?'
"Vefa nedir bilir misin? Vefa arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefa; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır." (Mevlana)
Vefa, sözünü yerine getirme, sözünde durma, sevgi, dostluk ve bağlılıkta kararlılık ve dini sorumluluklarını yerine getirme anlamlarına gelir.
Gerçek vefa, Allah’a verilen sözlere sadık kalmaktır. Örneğin, ’Ben Allah’ın kuluyum... Ben yalnızca Allah’a kulluk ederim... Dinim İslam’dır" ifadeleri söz verme anlamındadır. Vefalı olmak, bu sözleri fiili olarak da doğrulayarak, sadakatle Allah’ın sınırlarını korumak, kulluk sorumluluğunun bilincinde olmak ve Allah’ı derin bir aşkla sevmektir.
Vefa tam, mükemmel, içten, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığıdır. Samimi inanan insan vefalıdır, sadıktır. Rabb’inin rızasını kazanma yolundaki engel ve zorlukları aşmak için azimle çaba harcar, yapması gerekenleri titizlikle yerine getirir. Bu anlamda vefa ve sadakat, müminlerin yaşamları süresince ihtiyaç duydukları ve kendilerine Allah’ın hoşnutluğunu kazandıracak olan üstün ahlak özellikleridir. Sevgi, şefkat, merhamet, hamiyet, yiğitlik ve vefa gibi duygular müminlerin silahıdır. Bu duygular, Kur’an ahlakını yaşama yolunda diğer insanların da şevklerini tetikler, coşkularını artırır.
Kur’an, gerçek iyileri, "ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler" ifadesiyle tarif eder. Vefa, bir mümin özelliği, vefasızlık ise münafık özelliğidir.
Peygamberimiz (sav), münafıkların özelliklerinden söz ederken onların üç özelliğini şöyle sıralar: "Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiği zaman sözünü tutmaz. Emanete ihanet eder.”
Allah’ın tarif ettiği müminler ise doğru sözlü, dürüst, güvenilir, sadık, vefalı ve sorumluluk sahibidirler. Küçük dünyevi çıkarlar ardında koşmazlar. "Onlar, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyen) riayet edenlerdir. (Mearic Suresi, 32) Bu yüzden, bir ahdi yerine getirme ya da bir emanete en güzel şekilde uyma konusunda güven duyulan insanlardır.
Ahitleşme ve emanet konusu oldukça önemlidir. İnsan, eğer kaldırabiliyorsa ahitleşmeli ve emaneti üstlenme sorumluluğunu almalıdır. Ahdi tutmamanın ve emanete ihanet etmenin önemine Kur’an’da dikkat şöyle çekilir:
... Ahde vefa gösterin. Çünkü ahid bir sorumluluktur. (İsra Suresi, 34)
Ey iman edenler, Allah’a ve resulüne ihanet etmeyin, bile bile emanetlerinize de ihanet etmeyin. (Enfal Suresi, 27)
Ancak kişinin yapabileceği halde, üşengeçlik ya da başaramama endişesiyle bu sorumluluklardan kaçması da yanılgıdır. Hayırlı bir işi bahanelerle yapmamak da insan üzerinde vebal olur. Allah yolundaki mücadeleden bu geçersiz bahanelerle kaçmak itaatsizliktir. İnsan samimi niyet, çaba ve dua ile sorumluluğunu üstlenmelidir. Sadık ve vefalı olduğunda insan, emrolunduğunu büyük bir teslimiyetle yerine getiren melekler gibi olabilir.
Vefa şeytanı müthiş kızdırır. "Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır." (İsra Suresi, 53) ifadesiyle dikkat çekildiği gibi müminler, şeytanın planlayıp uygulamaya koyduğu sinsi tuzaklarına düşmemek için birbirlerine hatırlatmalarda ve uyarılarda bulunurlar. Kendi hatalarını düzeltmeye çalışır, mümin kardeşleri bir hata yaptığında bırakıp gitmez, ona destek olur, yardım ederler.
İşte gerçek sevgi de budur. Bir mümin ahirette yalnızca kendi vereceği hesabı düşünmez. O, kardeşlerinin de sonsuz kurtuluşuna vesile olabilmeyi ister. Bu sevgi herhangi bir dünyevi çıkar kaygısı ile bozulmamış sevgidir; Rabb’lerinin müminlerin kalplerinde kıldığı bir nimettir.
Devam edecek...