- 817 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ANAYASA
Ana, doğurup çoğaltan varlık.
Yasa, doğanların hak ve hukukunun korunup kollanmasına yönelik yapılan kanun.
Anayasa ise adı üstünde, doğup büyüdükleri vatanın sahibi olanların, bir arada yaşamak için kader birliği içinde müştereken karar verip yapıp ettikleri, tüm insanların hak ve hukukunu koruyan en üsteki temel yasanın adıdır.
Anayasa denilen temel yasa, genelde ahlak seviyesi yüksek toplumlarda genel hayatı kolaylaştırmak için yapılan etik kurallar zinciridir. Yoksa ahlaksız bir toplumun korunup kollanarak özgürleştirilmesi adı altında tamamen kuralsız yaşanması için yasa yapılmaz. Yapılırsa da ne bireyin, ne milletin, ne devletin varlığı kalır.
O nedenle de eğitilip terbiye edilmemiş toplumlarda yazılı olmayan ahlaki ve etik kurallar zincirinden oluşmuş bir anayasa yapılıp uygulanması çok zor olduğu gibi, kısa ve öz yazılarak yapılan anayasaların da anlaşılır olup uygulanması çok zordur.
Ancak ahlaki olan etik kuralları yerleşmemiş toplumlarda anayasalar roman gibi yazılırsa, onları ancak o kurtarır. Zaten böyle uzun uzadıya yazılan yasayı da hiç kimse okuyup anlamaz. Anlamayınca da insanlar temel hak hukuktan uzak olup uzak yaşarlar.
Haktan hukuktan uzak olup uzak yaşayanlar içinde zaten anayasa olmuş olmamış hiç fark etmez. Yapılıp yapılmaması ya da yapılan yasanın ahlaki veya etik olması da onlar için hiç önem arz etmez. Çünkü zaten onlar rastgele bir hayat yaşadıkları için kuralsızdırlar. Kuralsız yaşarlar.
Ancak burada bir ayrım yapmak gerekir. Kimi kuralsız yaşayanlar bilinçsiz de olsalar, milletini sevip devletine son derecede sadık ve saygılı olan art niyetsiz, saf, temiz ve masum olup kendi halinde yaşamını sürdüren sade vatandaşlardır.
Bunların dışında gerçek manada insan hak ve hürriyetini arayanlar, milletin ve devletin âli menfaatini düşünüp ilerletmek isteyenler ile bir de hak, hukuk ve özgürlük arama bahanesiyle milletin huzurunu bozup devletin bekasına göz dikmiş art niyetli insanlar olduğu da düşünülmelidir.
İşte en basitinden bu düşüncelerden yola çıkarsak, bir toplumda yasal düzeni sağlamak için anayasa denilen temel yasa, kurallı yaşayanların hak ve hukukunu kuralsız yaşayanlara karşı korumak için yapılırken aynı zamanda da milletin birliği, beraberliği, dirliği ve düzeni de korunup kollanarak bir bütünlük sağlanmalıdır.
Bütün bunların var olup yaşaması ve yaşatılması için de devletin bekasının ve bütün varlığının dirilik içinde yaşatılıp, korunması gerekir ki, vatandaş ilerleyip kalkınsın. Huzur bulup mutlu bir hayat yaşarken aynı zamanda da çağdaş olup, çağdaş yaşasın.
O nedenle vatandaşın hak ve hukukunu devlete karşı koruyacak olan bir anayasa yapılması bugün için ne kadar elzemse, özgürlük adı altında kuralsız yaşayan vatandaşına karşı devletin korunup kollanıp bekasının sağlanması için de yeni bir anayasa yapılması bir o kadar elzemdir.
Onun için bugün sadece bir anayasal düzenleme yetmez, diğer bütün yasalarında düzenlenip yeni anayasaya uygunluğu sağlanmalıdır. Çünkü kuralsız özgürlük, özgürlük sayılmaz.
Özgürlüğün aşırısı ( aşırı serbestliği) azgınlığı, kısıtlanıp tutsaklaştırılması da insanın onursuzluğunu oluşturur.
Bireyin onurunun korunup devletin de vatandaş nezdindeki itibarının korunup saygınlığının artırılabilmesi için yapılacak olan yeni anayasada vatandaşın azgınlık ile onursuzluk arasındaki açık makasın da ahlaki değerlerle azaltılıp giderilmesi gerekir. Bunun yapılması için de, içinde yaşanılan toplumun genel yaşamına yönelik bütün hassasiyetler göz önüne alınıp belirli bir ölçü içerisinde toplumun dengeli yaşayıp sürekli ilerlemesini sağlayacak olan sağlıklı bir yasa yapmak gerekir.
Artık taşlar yerinden oynamıştır. Halkın birbirine olan güven duygusu sarsılmıştır. Bu saatten sonra yeni bir anayasa yapalım mı, yapmayalım mı gibi tartışmaların zamanı geçmiştir. Şimdi artık yeni bir anayasa yapmanın tam eşiğindeyiz.
Peki, şimdi nasıl bir anayasa oluşturmalıyız ki, toplumun bütün katmanlarını birbiriyle barıştırıp huzur içinde mutlu yaşamalarını sağlayabilelim.
Birincisi, geniş katılım sağlanarak yapılmalıdır.
İkincisi, yasalar toplumu oluşturan bireylerin hak ve hukuklarının birbirlerine ve devlete karşı hakkaniyet ölçüleri içerisinde korunup kollanması için yapılmalıdır.
Üçüncüsü, vatandaşın birbirine ve devletine olan güven duygusunun sağlanıp korunması için yapılmalıdır.
Dördüncüsü, vatandaşın birbirine ve devletine karşı görev ve sorumlukta eşit olup gerçek hakkın teslimiyetine yönelik adaletin sağlanması için yapılmalıdır.
Beşincisi, vatandaşın birbirini sevip sayarak oluşturdukları devlet sistemi içindeki paylaşıma yönelik farkındalık duygularının geliştirip olgunlaştırarak devletin birincil vatandaşları olarak birbirine olan eşitlikleri sağlanarak medeniyet yolundaki ilerleyişlerinde insanca yaşamalarını ve sürekli ilerlemelerini sağlamak için yapılmalıdır.
Altıncısı, bütün bunların sağlanması için oluşturulan devlet sisteminde temelden çatıya sağlıklı bir anayasal yapıya kavuşturulup ilelebet bekasının yaşaması da sağlanmalıdır. Çünkü milleti vatandaş, devleti millet oluşturur.
Devleti güçlü olmayan bir millet, her zaman diğer güçlü devletlerin tehdidi altında yaşar. Bu şekildeki bir yaşam tarzı o milletin moralini bozar. Üretimini düşürür. Düşen üretim zamanla devletin zayıflamasını sağlar. Birliği bozar.
O halde devlet millet için, millet de devlet için var olmalıdır. Demek ki, bireyin millet olup sağlıklı yaşayıp varlığını sürdürebilmesi için önce birbirini anlayıp, anlaşan, sonra da birbirini sevip paylaşıp kucaklaşan bir milletin oluşması sağlanmalı. Daha sonra da bu milletin saygınlığını koruyup kollayarak ilelebet var olup yaşamasını sağlayacak yasal olan saygın bir devlet yapısı oluşturmak gerekir.
Demek ki, şimdiye kadar bunları yapmadık. Korunacak olan gerçek değerlerimizi koruyup yaşatamadık. Ya da hayat yolunda ilerleyen toplumumuz, çalışıp çabalayıp gayret gösterip üretmeden medeniyete ulaşacağız denilip hedefsiz koşturularak yoruldu. Ya da umudunu yitirip hayattan koptu. Ya da inadına yaşamak için hayatı zorlayıp hak hukuk tanımayıp zaman içinde her türlü olumsuzluğu mubah sayarak kuralsız yaşantısına devam edip ahlakını bozdu.
Bu şekilde ahlakı bozulmuş bireylerin yasal çerçeve içinde yaşadıkları topluma verecekleri hiçbir şeyleri yoktur. Olmadığı gibi bencil yaşayıp umut peşinde koşarken daha önceleri haklı da olsalar sağa sola koşturulup savrularak, daha sonraları haksız duruma düşürüldüler. Sağa sola savrulup düşüp koşan halk, en sonunda dayanamayıp toplumun oluşturduğu genel ahlak kurallarını zorlayıp bozmaya çalıştılar.
Onlar bozdukça biz yeni yasalar yapıp tamir etmeye çalıştık. Sonunda bunun önü arkası gelmez bir hal alıp iş çığırından çıktı.
Her geçen gün kuralsızlıkla bozulan yasalar laçkalaşır, ahlak bozulur. Bozulan ahlak her geçen gün insanların birbirine olan güven duygusunu yıkar. Güven duygusu yıkılıp kaybolan bir toplumda yapılan yasa ne kadar mükemmel olursa olsun. Bunun topluma hiçbir faydası olmaz. Çünkü binanın temel taşı yerinden oynamıştır. Artık böyle bir binada güvenle oturulmaz. Oturulsa da artık o bina risk altındadır. Oturanların hepsi birbirlerine karşı güvensiz olup hep şüphe içinde yaşarlar.
Şüphe içinde yaşayan bir toplum ne gözünün önünü görür, ne de sağlıklı olup sağlıklı yaşar. Ne de kalkınıp ayağa kalkarak, onuruyla medeniyet yolunda çağdaş devletlerle yarışır.
Dolayısıyla bu şekilde insanımız ne eğitilip terbiye edilerek ahlaklanır, ne de bu şekilde toplumuz ilerleyip çağdaş medeniyete ulaşır. Çünkü medeniyetin yolu güvenden, adaletten ve sevgi içinde yaşanılan bir toplum hayatından geçer. Böyle güzel bir toplumun oluşturduğu insanlıktan ve o insanlığın oluşturduğu güzel ahlaktan geçer.
Güzel ahlaklı olmak için de insanımızın okutulup eğitilerek farkındalık duygusunun geliştirilmiş olması gerekir ki, vicdanı gelişsin. Toplumda paylaşımcı olabilsin. Paylaşmak insanı, insan yapar. İnsan olan paylaşır ve adil olur. Hak ve hukuka karşı isyan edip bencil olmaz, daima her hakka saygılı olur. Haksızlığa da yasal çerçevede itiraz eder.
Yoksa toplumda sevgi oluşmaz. Sevgisiz bir toplumun da ne zaman ne yapacağı hiç bilinmez. Sevgisiz yaşanılan bir toplumda her geçen gün huzursuzluklar oluşurken aynı zamanda da kıskançlıklar ve düşmanlıklar da oluşup artmaya başlar. Bunun önü alınamayınca da toplumda kargaşa ve kaos oluşmaya başlar.
Demek ki, anayasa bir toplum yasasıdır. O da toplumun genel ahlakiyle yakından ilgilidir. Ahlaki olgunluğa ulaşmamış bir toplumda ne anayasa bir işe yarar, ne diğer kanunlar ne de diğer hak ve hürriyetler bir işe yarar. Çünkü toplum yeterli olgunluğa ulaşmadığından, konuşup anlaşıp uzlaşmaktan çok uzaktır. Uzaklığı oranında da hem cahil, hem de inatçıdır.
Cahil ve inatçı insanlarla konuşup uzlaşıp anlaşmak çok zordur. Onun için cahil ve inatçı insana aşırı yasal özgürlük vermek adeta eline silah vermekle eşdeğerdir.
İşte bu yüzden anayasa yaparken insanımızın dikkat etmesi gereken en önemli husus, insanların özgürlük alanları genişletilip, hak ve hukukları geniş çerçevede verilirken, içinde yaşanılan devlet sistemin de bu yapıya uygun yaşamasının sağlanması için onun da hak ve hukukuna özen göstermek gerekir.
Aksi takdirde insanımıza özgürlük verelim derken, parçaları birbirine bağlayan somunun gevşek bırakılıp yeterince sıkıştırılmaması sonucundaki her harekette yerinden oynayan her bir parçanın zamanla aşınıp laçkalaşarak parçalanıp dağılıp yok olmasını sağlar.
O halde benim varlığım senin varlığınla, senin varlığın da benim varlığımla var olup devamını sürdürebilir.
Demek ki, gerçek hayat bizden aşırılıklardan kaçınıp dengeli bir hayat kurup yaşamamızı, böyle bir hayatı yaşarken de huzur bulup mutlu yaşamamız için ölçü içerisinde makul bir hayat sürdürmemizi istiyor.
Hadi bakalım seçilenler, yasa yapmak sizlerin işi, sizlerin görevi. Türkiyem için her şey şimdiden hayırlı olsun.
Lideri koşturan halk, halkı coşturan liderdir.
Hadi bakalım sayın parti liderleri, halkımız sizleri meydanlara koşturup sevindirdi. Sizler de şimdi bizleri önce mecliste, sonrada bu aziz vatan topraklarında coşturup, koşturup, sevindirin bakalım.
Türkiyem hep birlikte neleri başarıp nerelere koşacak. Hepimiz hep birlikte göreceğiz inşallah.
19.06.2011
Cahit KARAÇ
Şair, Düşünür ve Yazar
YORUMLAR
çok güzel bir yazıydı ihtişamla zevkle okudum yazınızı..anaların yasını ihmal etmemesi noktasını getirdiniz aklıma teşekkür ederim..ve tebrik ederim..