- 505 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 102
102] Ve liderci olmalar, halkın seçimlerde, yöneticilerini seçmelerine hiç benzemez. Lider vasıflı insan belki her zaman vardır. Ama olağan üstü sosyal ve toplumsal koşullar her zaman yokturlar. Liderler olağan üstü koşulların, muktedirliğidirler. Halkın seçme ve seçilme yetkilendirmesinde gerçeklikler kriterinden çok, öznelliklerin ve duyguların etkisi büyüktür. Takım tutar gibi halkın taraflı olan kayırmaları vardır.
Siyasetçiler nerede ise yüzde beş yüz boş vaatçidirler! Halk da bu vaatlerde umut arar. Halkın seçmen olma görevi sırasında ikna edilmesi çalışmaları istismara açıktır. Oysa Lider, kimi istismardan olasılıkla nefret eder olabilecektir. Siyasetin, dolaysı ile yöneten kadroların finansmanını, halk değil, egemen çevreler yapar. Bu da liderin seçimle gelir olmasına şans tanımayan bir tıkaçtır. Yine de buradan hiçbir şekilde lider çıkmaz anlamı çıkarılmamalıdır.
Lider olurdu denilenlerden hiç biri, önder oluşma süreçlerinin içinde de gerektiği gibi yokturlar. Hatta öyle ki, asıl liderci karakterlerde de, halk teveccühü için dalkavukluğa yönelmeleri de yoktur. Bu yüzdendir ki, onca lider çıkaracak koşullara rağmen, Atatürk’ten sonraki şartlar içinde, hiçbir lider çıkamamıştır. Çıkacaksa da, halkın seçmen olarak yetkilenme seçerliliği ile siyasi partiler yasasındaki itaatli yapıların daha baştan öznel ayıklama engeli ile bu olanağı da önceden engellemiştirler.
Burada halkın seçememe gibi bir kusurcuk algılanması ortaya çıkmakta. Kesinlikle tam öyle değildir. Halk böylesi bir şaşırtılmayla ve böylesine bir sonuca yöneltilmelerinin kararı, halka aldırtılmaktadır. Bu tür hilelerle, seçilen kişilerin, seçilir eşmeleri, halk eli ile oluyormuş gibi düzenlenir.
Kusur aynada değil, yansır olanda, aynada yansımak isteyen objede. Yani kusur kendisini halka, o şekilde tanıtıp o şekil biçimle yansıtılanlardadır. Hâlbuki lider olabilir kişiler, daha parti kadrolarında tıraşlanmaktadırlar. Siyasetin finansmanlarınca tıraşlanmaktadırlar. Seçmenin sadakalık duygularıyla tıraşlanmaktadırlar, Seçmenin topluma ve siyasete, dinsel eğilimlerle bakar olması ile lider karakterler tıraşlanmaktadırlar.
Yine 1402’lik gibi olağan dışı zamanların yasalarıyla, anti demokratik parti tüzükleriyle, kişilerin aktiflikten men edilişleriyle, her tür yetenekler buhar edilir. Bunların halk tarafından seçilmesine, olanak hazırlayan seçim günlerine gelindiğinde, anti demokratik parti tüzükleriyle roller dağıtılmış, oyun oynanmış olur. Seçmenin seçeceği pek bir şey yoktur. Çevre sunumu olan, çevre arzları içinde, çoktan keyfi olan ayıklanmalar yapılmıştır. Daha baştan, daha başlangıçtan lider olabileceklere, engel olunmaktadır. Lider gibi öngörü yapanlara ise, daha baştan, soluğunu, yurt dışında, aldırtıyorlardı.
Ki asıl lider olamayacak kişiler, iç ve dış çevre işbirlikçilikleri eliyle, bu pasif kişilerin seçilmesi hileleri halka dayatılıyordu. Böylece genel yararın amacına uygun, seçilebilir olacak başarılı insanlar eleniyor, daha baştan; demokratik bir yarışmanın önü tıkanıyordu. Parti başkanına itaatlere ve dalkavukluğa pirim verilip, bu tür pespayeliklerin yarışması yaptırılıyordu. Halk da, has bel kader; mevcutlar içinde seçim yapıyordu. Bu başarılı olabilecek kişilerin seçilemeyişlerinin temel nedenlerden birisidir.
Liderin ortaya çıkışının ön şartlarından biri nesnel; sosyal objektifliklerse ikincisi yukarıda belirtilenler gibi olan genel geçer evrensel yasalar idi. Yani, iç ve dış şartların denk düşer ligi idi. İç ve dış şartların buluşması; ya da kişiler iç yetileriyle, çevreye değin dış şartların uygunluğudur. Bunlar bir ülkede ne kadar sağlanırsa, doğal ve sosyal seçilim o kadar başarılı olabilecektir. Siyasetlerin sık sık tıkanmasının engeli aşılmış politik gidişin önü açılmış olacaktır.
Değerli Gazi Hazretleri, yetenek olarak kendi iç şartları ile doğal ırasını taşımakta idi. Konjonktürün dış şartından biri, ülkenin işgal edilmiş olmasıydı. İkincisi de ülkenin ekonomik olaraktan gerilikler içinde olması ve dinsel cemaatler görünümüyle toplumsal gereklerini, tam sağlayamıyor olmasıydı. Yani sosyolojik yapı ya da halk sal var bulunuş, toplumsal var oluşun çok önünde ve toplumsal var oluşun üzerinde bir gerilikti. Toplumsal değişme ve dönüşme ihtiyacının, ülkede çoktan bir zaruret olaraktan belirmiş olmasıydı. Yine ülkenin gerici kültürler içinde, güncel kültürünü yaratamamış olmasıydı.
Çökmüş olan Anadolu toplum kültürünün, şiddetle ve acilen; güncel olarak aydınlanılmaya ihtiyacının olmasıydı. Tüm bu dış şartlar, var olabilen öznel ve nesnel iç şartları etkin edilecek, girişmelerdi. Bu belirlemeler yanında bir de, ’önemli ve değerli’ gibi bir takım kavramlarının anlamlarına da, dikkatleri çekmek, sanırım daha bir hatırlatıcı gereklidir.
Bir insana değin toplumsal makamı, toplumsal statüsü önemlidir. Ama kişinin kendi, donanım ve yapısı bu önemli statüye pek uygun düşmeyebiliyor. O, önemliliğe göre kişi değersiz bir yetenek kalabiliyor olabilir. Bazı insanlar vardır ki değerlidir. Ama önemsiz bir yerde önemsiz bir toplumsal makamdadırlar. Oysaki Sevgili Gazi ile ülkemiz; önemli bir yerini, değerli bir insanla, buluşturmuştu.
Gazi, konumu ile ve konumunun sorumluluğu ile ekonomik ve aydınlanma savaşının öncülüğünü başlatmıştı. Aydınlanma savaşından birisi kutsal kitabımızın Türkçeye çevirtilişi idi. Bir diğeri; Köy enstitüleri idi. Bir başkası, batı klasiklerinin dilimize çevrilmesi idi. Diğer biri, hiç okuması yazması olmayan geniş kitlelere, okuma yazma seferberliklerinin başlattırmasıdır.
Köylerdeki oturma odalarında, kahvehanelerde, özel ’okuma odaları açılması’ günün akışı içine kondu. Kişilere, beceri formları kazandırması için ve kişileri eğitim amaçlı, kişileri kazanıcı işlevler donanımlı, kişilere sorumluluk üstlendirici olan halk evleri girişmeleri de, ortaya konan devrimlerin korunması amacına hizmet ediyordu.
Sanat çalışmaları ile halkın ufku oluşuyordu. Siz pratik bir insan olursunuz. Bir görevi hakkı ile ve başarıyla yapabilirsiniz. O işi yapmada kimse sizin elinize su dökemeyebilir. Ama bu, sizin lider vasıflı olmanızı ortaya koyamazdı. Tıpkı çok iyi bir problem çözer liginizin sizde, matematik profesörlüğünü sağlar olmaması gibidir.
Şüphesiz profesörlükte iyi problem çöz erlik, vardır. Ama iyi problem çözme profesörlüğün yeterli ve tüm gerekli şartı değildir. Liderlik çok şümullü bir kavramdır. Zaten liderliği başaramayan bu pratik yapılı insanlarımız, kendi yetenekleri dışında, kısır görüşlülükler idiler. Bu onların somutu olan ve reel durumu idi.