- 753 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SALATA
Yediklerimize dikkat ederken, mümkünse onları fazlaca sarfetmemeye de dikkat etmeliyyiz.
Mesela, herşeye maydonoz olma derken burada madonozu ve söylediğimiz kişiyi yücelttiğimiz söylenmez. Yada o meşhur hıyar mesela. Kimse hıyar deyince tebbessüm etmez ama bir arkadaşım söylemişti Kornişon bu tür hıyarı ilk üreten adamın soyadıymış .Eğer öyleyse Mr.Kornişon hariç kimse –“hello” diye cevap vermez sanırım.
Patlıcan burunlu demeyelim diye patlıcanı artmut şeklinde üretmeye başlamışlar. Ama zavallı artmut da “ armut kafalı” yı yalnız bırakmamanın ızdırabında olmalı.
Yine kimse “o soğan gibi...” yada “sarmısak gibi “ kokmayı iltifat saymaz. Bu iki zavallı kadar insana yararlı başka ne olabilir ? Bize düşen onları farmüm şişelerine koyarak ödüllendirmek olmalı.
Birde özellikle bayanlarda en azından şimdiye kadar bundan rahatsız olan bir erkek duymadım ; portakal görünümlü bacaklar..
-Aman yarabbi ne kadar da kötü. Portakal.. Portakal görüntüsü .
Ya, şu içine bayıldığımız suyunu her zaman aradığımız portakalın dışından bu kadar iğreniyormuyuz acaba?
Utanmanın, kızarmanın simgesi haline gelmiş,pancar, domates dosluğuna ne demeli. Bu utançla kıpkızıl yaşamaktansa yeşil yeşil intihar eden domatesler ile güneşe hiç çıkmama kararı alıp toprağın altında yetişen beyaz pancarlar varmış... valla.. Hatta bazı pancarlara “ hadi artık sen 18 haftanı doldurdun çık biraz dışarı geziver” dendiğinde, “ hayır,hayır çıkmayacağım, bana şekerim diyebileni burada bekleyecem...” diyenler varmış.
Hergün bir avuç fındığın her derde deva olduğunu savunlara fındık beyinli dediklerinde niye alınırlar ki acaba?
Hastalandın ya , ayva gibi sararmışsındır, oysa greyfurt ayvadan daha sarı. Yoo, ayva kullanılmalı hani hastalığın sonunda ayvayı yiyeceksen peşin peşin çağrışım yapsın şimdiden.
Birde şu Kavak ile Selvi vardır ki... Hani uzun boyludur ama biz sevmediysek “ kavak gibi ” olur, ama biz sevdiysek o kavak boylu biraz budama ile hemen “ selvi boylu” olur...
Elma ile Armut’un ilişkileride mecun- leyla , ferhat- şirin aşkı gibidir...Elma-Armut...
Çocukluğumuzdan başlar, biriyle saklanırız öbürüyle ortaya çıkarız. Daha ilk sınıftan öğretirler Elma ile Artmut’u toplama diye.
Niye ? Niye toplamıyacağım ki onları toplamak için gündelikçi mi tutmak gerek. Tabii , tabii... Zaten kimin topladığı önemli değildir “sen toplama” derler... İşin aslı toplayan birileri hep vardır...
Bikaçını da, bu kadar ayıp etmeyelim diye olmalı ki iltifat için kullanmışız. Kiraz dudaklı , elma yanaklı... Şeftali ve karpuzu da anmadan geçmeyelim.
Yazımın burada yer alması , umarım yerelmasını küstürmemiştir.
(günlerin aydın olması güneşten değil , yüzünüzdeki küçücük tebessümdedir.)