Ağlamalıyız
Ağlamalıyız!Nasır tutan her el için, gazetelerin üçüncü sayfaları adına, kimsesizler mezarlığındaki mezarların adeti miktarınca, hapishanelerdeki zindanlar için ağlamalıyız.Açken başına yastığa koyan, zalime el açan fakir için ağlamalıyız, Ağlamayan her göz için, şehrin teyemümünü bozmak adına ağlamalıyız.,Bunların hepsinden mesul olduğumuz için, mesuliyetimizi yerine getiremediğimiz için ağlamalıyız.
Yaşaması için sebep bulamayanlar, buldukları sebepler için yaşamayı hak etmediğini, hayatı tüketmekten, aldığı nefesi bile fuzuli sayan, dünyadaki bir fazlalık varsa o da ‘’benim’’ diyenler gelin hep beraber ağlayalım.Birbirimize sarılalım salya sümük birbirine karışıncaya kadar, vicdanlar yüz üstüne çıkana kadar, iniltileri duymamak adına verdiğimiz mücadelelere karşın gözlerimizi kaybedene kadar, birilerinin bize ‘’Amadır bırakın garibi’’ sözlerini sarfedene kadar ağlayalım.
Cenaze sahiplerine teselli veren , ‘’Ağlayacaksında geri mi gelecek’’ klişe cümlesine sarfedenlere inat ağlamalıyız.Bu tip realistlere karşı romontik olmak pahasına ağlamalıyız.Terapi seanslarını kapatıp, ağlamak için seminerler, konferanslar düzenlemeliyiz.Ödül alan zulum dolu resimler için Güney Afrika’da aç kalıp akbabaların ölmesini beklediği çocuk için, bunu kadrajına alıp, sözde sanatını vicdanının önüne geçirenler için ağlamalıyız.Taş fırlatacak güce geldiğinde Kudus’ün sokaklarına salınan çocuklara, İsrail askerlerinin daimi ebe olduğu sokaklarda akan kanlar için ağlamalıyız.Barış için toplanan Liderler toplantısı denilen zırvalıklara ‘’ağla ‘’ denilen yaptırımlarla çıkarmalıyız , dünya barışı adına alınan silahlar yerine kınını kesecek yaşlı kirpikler barındırmalıyız.
Ağlamak en ulvi gaye, hakikatın yolunda ağlamakla yol alınır, o yola yalın ayak basamazsın, o yolda akıttığın gözyaşının akıntısıyla maşuka varabilirsin, gözyaşı vicdanın olduğuna dair billurlarşmış gerçek, tüm vücudun susa geldiği yerde, konuşmanın kendisine geldiği belirtisi, vicdanın en saf haliyle ebediyet arzusunun gözle görünür tek kanıtı, maddeciliği yıkan kemmiyetin içinde göz kırpıp keyfiyetin içinde yer alan, madde üzerine kurulmuş bütün felsefeleri yıkan, ‘’ hiçe gidiyoruz ‘’ denilen bütün felsefenin köküne kibrit suyu misali göz yaşı döken, hakikate giden yollar barındıran, daha doğrusu hakikatın yolunda olan bir eylem, deryaların başaramadığını, katrenin çıkagelip ‘’ben yaparım‘’dediği Cehennemini söndürmek yiğitliği işine kalkışan er kişinin gözünden sakındığı kılıcı barındıran eylem.Hakikatın, ebediyetin, vicdanın, firakın ve bir sürü muallakta kalan ‘’düşlerin’’ billurlaşıp damla olup aktığı ab-ı hayat suyu.En kati ceza sistemlerinizin, rutubetli zindanlarınız, yağlı ilmiklerinizin başaramadığını başaran, eli kanlı katillerinizi gözyaşına boğan, her birini içten içe boğazlayan kalemin kitaba yazmadığı ceza..O eylemle yol alırız onunla gideriz, gözümüzdeki yaşla meydan okuruz tağutlara, gözümüzdeki yaşlarla firavunlar tahtından ederiz, gözümüzdeki yaşla, çektiğiz ahlarla Nemrud’un saltanatı sarsabiliriz, gözlerdeki yaşla Nemrud’un ateşine gönüllüce gidebiliriz.
Ağlamalıyız ki gülebilelim, ağlayalım ki panzerlerin karşısına durabilelim, vicdanın taşeronu gözlerle ittifak edelim ki vicdansızların önüne set çekebilelim, heybemizi ta gönülden çıka gelen yaşlarla dolduralım ki kafirin topu tüfeğine meydan dayağı çekebilelim, hep beraber göz yaşlarımızı hakikatın şerrahlarına salalım ki çıkan tufanda Nuh’un gemisine yer alabilelim, ağlayalımki Hz.Yakup a.s yoldaş, ahirzaman peygamberine ‘’kardeş’’ dediklerinin arasına katıla bilelim, ağlayalım ki kerbala Hüseyin susuz kalmasın, ağlayalım ki Kıtmır’e komşusu olmakla övünelim, dünyanın kirini pasını silmek adına hüngür hüngür, salya sümükde boğulurcasına ağlayalım ki dertlerimizin merhemini içimizde sakladığımızı bilelim ve bilelim ki efendimizin s.a.v ‘’Siz benim bildiklerimi bilseydiniz az güle çok ağlardınız’’ sözüne, ‘’Bu bildiklerimizde bize yeter Ya Resulullah’’ diyebilelim.
Ağlayalım da onların yollarında olduğumuzu göz yaşlarımızla şehadet getirelim, yaşlı gözlerle varalımda limatül hamd sancağına, ‘’Sen gittikten sonra devlet yüzü görmedik Ya Resullullah’’ diyebilelim, yaşlı kirpikler barındıralım zulalarda ki mahşerde yüzü kararmışlardan olmayalım, ağlayalım konu komşunun dediklerini umursamdan adli tıpın vereceği deli raporuna aldırış etmeden, çoluk çocuğun meczup diye bize alaya almasına aldırmadan, tek dişi kalmış canavarın ülkesine tufanlar gönderelim.
Secademiz yaşa bulansın, kan çanağı gözlerle arşı endam edelim, çektiğimiz tesbihin taşlarınca perdeleri yırtalım, cemalini görme umuduyla, cemalinden mahrum kalma korkusuyla dolanalım, meşkimize meşk katalım, sakinin mey testisini patlatalım, bu günahkar elleri yüzsüzlüğümüzün inadına her sefer günaha giden ellerin avuçlarını arşa yükseltip rahmetinden payımıza düşeni alalım, teselliden nasibimiz yoksa teselli dedikleri ‘’birkaç köşk birkaç huriye’’ kapı gösterip cemalini görmeye geldik diye bir gece vakti ellerimizdeki tesbihlerle kapısına dadanalım, kıyamdaki nefislerimize inat, gecenin bir vakti kıyam edelim, günahla hem dem olduğumuz halde, kafamız dik yürüdüğümüzden sebep geceleri başımızı seccademize ısmarlıyıp süpürge edelim, gözyaşından dilekçeler sunalım içinde pişmanlığın, içinde ümidin kol gezdiği .
‘’ Bir de kalkmış, belki kendimden birine, ondan öbürüne geçer, bir merhamet yangını çıkar, bütün ülkeyi sarar diye, tımarhanelik bir hayâlin peşine düşmüş, gidiyorum’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.