- 723 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
FOTOSENTEZ
Şimdiki 6.sınıfa bizim zamanımızda orta 1 denirdi. İlkokul sıralarında alışmıştık her dersimize gelen sınıf öğretmenimize... Orta okula geçince şarşırmıştım hangi derse hangi hocamız gelmişti, ismi neydi diye. Benim birkaç hocanın ismini henüz öğrenemediğim, hocaların kalabalık mevcutlu sınıflarda çok kişiyi tanımayacakları ilk zamanlardı...
Fen dersi hocamız... dedimya ismini hatırlayamayacağım zamandı ama o günden sonra yüzünü hiç unutamadım.
SIFIRI bol , YÜZÜNÜ unutamadığım hocam sınav yapacaktı.
Sınıfta hep yaparlardı ya boy sıralaması ben de arkadan ikinci sıradaydım. Yanımda sağ tarafımda Mehmet isminde bir arkadaşım, arkamda iki kız arkadaşım.Birinin ne ismini nede o halini unutamadığım kelime kökü belki de SAT’dan gelmiş olması gereken SATI, diğer kız ARKAdaşım tam ARKAmda olğu için hiç hatırlamıyorum, belki de bizler hep arkamızda olanları bu yüzden hatırlamıyoruzdur kimbilir.
Sınav zamanı yaklaşıyor...
Nedendir bilmem sınav deyince hep heyecanlanmışımdır. Bu heyecanlanmamın sesebi de bu orta1 sıraları olabilir... Sınav öncesi arkadaşım Mehmet bana hazırladığı kopyayı gösterdi.Maşallah içinde de yok yok... Bi göz attım ilk sayfada o notu gördüm..FOTOSENTEZ.
Fakat kopya çekmenin çok riskli olacağını belirterek Mehmet’e geri verdim. Mehmet kutsal bir eser edasıyla sayfalara tek tek , ağır ağır göz gezdirdikten sonra ceketinin sol dış cebine koydu.
Hocamız içeri girdi...
Sınav zamanı yaklaşıyor...yaklaşıyor...
Evet , evet duyuyordum sınıfta herkes Züleyha’nın diliyle tesbih ediyordu o an... Tam o sırada hocamızın herkesin yüzünde renk değişimlerini sağlayan sesi,
-KALEM VE SİLGİLERİNİZİ ÇIKARIN...
Aman tanrım sınav zamanı...
-Evet çocuklar ilk sorumuz.Fotosentez nedir?..
Ne, ne , fotosentez mi şu biraz önce Mehmetin kopya dergisinin kapak konusu. İşte o saatten sonra ben de diğer soruları yazacak derman kalmadı.Hemen Mehmet’e dönüp sözde fısıldayarak ve devekuşu stiliyle, (bu stil hep kullanılır)
-Mehmet, ver şu kopyayı ya...Hadi ya...Mehmet...Mehmet...
Mehmet beni duymamazlıktan gelmeye çalışıyordu, bu sırada soruların yazılması seramonisi de bitmişti...
Ve o tarihe altın harflerle yazılması gereken soru soruldu;
-HOCAM İSTEDİĞİMİZ SORUDAN BAŞLAYABİLİRMİYİZ?...
Kim nereden başlarsa başlasın ben takılmıştım. Israrla Mehmet’in hazırlamış olduğu eseri çalmaya çalışıyordum.Ve... Dayanamadım elimi Mehmet’in ceketine atıp, aldım onu...
Titreyen, terleyen ellerimde sımsıkı tutarken, sessizliği bir ses bozdu..
Arka sıradaki Satı.
-Hocam, sınavda kopya çekebilirmiyiz?
-Ne saçmalıyorsun kızım.Ben konuşmak yasak diyorum.
-Hayır hocam, arkadaşımızda kopya var da...
Ne oldu niye etraf karardı.Niye hiç kimseyi göremiyordum.
Hoca elinde kılıç, boynumu kesmeye geliyormuşcasına yanıma geldi.
-Ver o kopyayı...
-Kop... ya...koy..pa... yok! ..
-Uzat avucunu...
Henüz bir harf yazamamışken, henüz ömrümün ilk gonca kopyası açılmamışken çaresiz uzattım elimi.
İşte o an öğrendim ki;
FOTOSENTEZ ; OKSİJEN ALMADAN ,YEMYEŞİL KALMAKMIŞ...
YORUMLAR
:)) Sizin kopya bana başka bir kopyayı hatırlattı; ehliyet sınavına girmiştik. Arkadaşım benim arkamdaki sıraya oturup benden kopya çekeceğini ve onun görebileceği şekilde oturmamı istemişti.
Her neyse, sınav bitmiş dışarıya çıkmıştık. Arkadaşım bana demişti ki, "Sana baktım baktım, soruların yerlerini karıştırdın bakmaktan vazgeçtim" meğer arkadaşım sıralamayı karıştırmış ve soruların hepsini başka yerlere yazmış. E ne diyelim; ava giden avlanıyor...
Güzel bir yazıydı tebrik ederim.
saygılar