Mukaddes Memeler..
Bir Anne iki kardeş... Anne’nin adı aşk kardeşler Doğum ve Ölüm..
Her zaman her yerde üç köşeyi teşkil eder ve ne gariptir ki insan bu müsellesin arasında hayatı boyunca gitmelerin ve gelmelerin bazen coşkusunu, bazen yorgunluğunu, bazen de elemini yaşar.
Bu Anne ve kardeşler bazen öyle hal alır ki öpe öz evlat ve kardeşlikten daha sevgili olur, hatta sen/ben olur, ten olur, ten’den de öte kan olur, can olur canan olur..
Bazen de üveyliğin şah damarından daha yakın olur, zul olur, zalim olur, zulmaniyetin ocağı hatta kucağı olur..
Doğum..;
Bir bekleyiş.. bekleyişlerin en güzeli ve en titrek hali, bu öyle bir bekleyiş ki heyecanla atan yürek sanki göğüs kafesinden çıkmış, avuçların arasında atmakta ve bir türlü koyamazsın yerine. Zira bir can’dan can doğmakta..
Hatta candan ileri, candan yakın ve de sevgili.
Ama doğan alim olur, aynel yakin olur, ilmen yakin olur anasının sözünden çıkmaz Resulun kapısına kadar da gitse sırf anasına söz verdiği üzere onu.. En sevgilinin sevgilisini görmeden yüz üstü geri döner, ama zalim olur keser de anasını koyar çuvala vurur sırtına gömmek için yer ararken ayağı taşa takılır canı yanar, bunu hisseden ana yüreği çuvalın içinden ve öldüğü yerden nida eder.. "yavrum.. ah kuzum.. canın mı acıdı..?" (Ahh insan olmak.. keşke olmasaydım keşke anam beni doğurmasaydı.)
Aşk..;
Aslına bakarsanız karşılıklı gönüllerde ve gönül hoşluğu ile birbirini zaptu rapt altına alınma manzumesinin yegane örneği.. Eşi benzeri bulunmayan ve başkaca yaratılmayan tek duygu..
Aşk belkide aralarına geçip doğum ve ölüm’ü kucağına alan evvel ve ahirlerinin mutluluğu için onları mukaddes memeleri ile emziren bir Anne..
O hiç imtina etmeden içinden gelen kirlenmemiş ve kirletilmemiş olan o muhteşem aynı zaman da eşi benzeri bulunmayan sütünü çocuklarına ikram eder.
Onlar bunu alıp kabul ederse ne ala, bu halde dünya’da aşk hoşnut, çocuklar ise daima tok ve mutlu..
Ahirette ise bunun devamı niteliğinde ancak sadece adı benziyor.
Mutluluğun ve saadet zinciri sinsilesinin sonsuza kadar süreceği, daha önce hiç bir gözün görmediği hiç bir kulağın işitmediği ve asla hiç bir nefsin bu denli hoşnut olmadığı, Yüce yaradanın müminler için ezel de hazırladığı ve taahhüt ettiği kapısı yalnızlar evine açık aşk yurdu.. Cennet-ül ala.
Yok kabul etmezler ise bu memeyi emmeyi yada emip bir istifra söz konusu olursa, bu halde kendi kendine.. Kendini yeşil ve sulak bir merada gören, gözündeki iki meşin gözlükten mütevellit yön duygusunu kaybetmiş sahte mutlulukların peşinde sanki hiç ölmeyecekmiş gibi koşturan, aslında büyük sahra’nın en merkezinde kum tepeleri arasında say eden kara bir kısrak.. Sonu ise belli.. O sahra’nın kayaları üzerinde 60 derece sıcaklıkta kuruyup kalmak yada leş yiyen akbabalara muhteşem ziyafet..
Peki ya ahir-i.. Bu daha da bir facia.. Unutmayalım ki yalnızlar evinin bir kapısıda cehennem çukurlarından birine her daim açık, o adı bilindik lakin henüz hiç bir can’ın tatmadığı azab.. Bu manzarayı ise Allah cc bize kendi tarif ediyor.. Hani şu okumadığımız veya tembellik ettiğimiz kitap’ta.. Kitapların anası Kur’an da..
Ölüm..;
Bir Anne’nin iki çocuğu olur, bazen birini daha çok sever ötekinden. Ana yüreği bilir bu hali onun istikbalini hisseder, ilerde kendine nasıl davranacağını sezer ve onun vefasını gözbebeklerinden anlar.
Bu sebeptendir ki adı aşk olan Anne, iki evladından biri olan ve ismini ölüm koyduğu çocuğunu daha çok sever.
İstikamet ; Ahiret
Gidilecek yer ; Yalnızlar evi
Dönüşü olmayan beldeye tek bilet yalnızca gidiş..
Ağızların tadını bozar
Ocakları yıkıp bel kemiklerini kırar
Dünya’ya dair umutların son bulduğu son durak..
aşk’ın bazen mutluluk gözyaşları
Zira en sevgiliye taşır insanı
Bazen kef’den keder doğurur düzinelerce
Ve bitmemecesine
Ölüm iyidir iyi.. Hem de çok iyi..
Yoksa bu platform yani Dünya katlanılası bir yer olmaktan çıkar, kaoslar ve ızdıraplar yurdu olurdu. Ne zulmun sonu gelir, ne de zalimler insafa gelirdi.
Vesselam ölüm’ü yaratan Allah’a hamd-ı sena olsun.. Elhamdülillah..
Cenneti yaratan Allah’a hamd-ı sena olsun..
Sırf Rabbim Allah’tır deyip etleri demir taraklarla taranılan mazlumları.. Allah için cihad edip şehit olan, uzuvları kafirlerin boynunda kolye olanları.. Ben Rabbimden korkarım diyerek zina etmeyenleri ve içki içmeyenleri.. Allah’a şirk koşmayıp emrine rıza gösterenleri.. O’nun hakkını adam gibi teslim edenleri.. Öksüzü doyurup yetimi giydirenleri.. fakire merhamet edenleri.. ve dahi gücümün yetipte sayamayacağım bir çok insanları Rabbim nereye koyacaktı..
Cehennem’i yaratan Allah’a hamd-ı sena olsun..
Allah yoktur deyip O’nun mekanında futursuzca yiyip içip gezenleri.. Günde en az bir kez kendi el’i ile kendi pisliğini avuçlayıp sonra da Allah’a dil çıkaranları.. Karnında bir gazyağ tenekesi pislik taşıyıp gazını çıkaramadığında ölebileceğinin hesabını yapmayıp, hala benim ben, diyenleri.. Müslümanları katl edip onlara zulm edenleri.. Yalan üstüne yalan söyleyenleri.. ve dahi gücümün yetipte sayamayacağım bir çok insanları Rabbim nereye koyacaktı..
Ölüm iyidir iyi.. hem de çok iyi..
Selam olsun O’na.. Rabbim cebimden eksik etmesin seviyorum O’nu ben, Allah için seviyorum.. İnşaAllah O’da hayırlarla gelir bana ve beni sevdiğini söyler...
Orhan Sun..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.