- 686 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KİBİR PSİKOLOJİK BİR VAK'ADIR
KİBİR PSİKOLOJİK BİR VAK’ADIR
Kibir, psikolojik bir vak’adır. Bir araz, bir hastalıktır. Kibrin tehlike ve felaket olduğunu akl-ı selim sahibi herkes anlar ve bilir de, bunun bir hastalık olduğunu çok kimse tefekkür etmez. Kibir, hastalık, rahatsızlık, tehlike, bela ve felakettir. Evet, kibir deyip de geçmeyin. Gelin, bu yazı vesilesiyle uzun uzun tefekkür edin. Gelin, ruhunuzda, içinizde en büçük bir kibir kırıntısı varsa, silkenenin ve kendinize gelin.
Yazıya uyarı cümleleriyle hızlı bir giriş yaptım. Kibrin tanımını bile yapmadım. Tanımlamayı buraya bıraktım. Kibir nedir? Kibir, "büyüklenme, kendisinde bir üstünlük görerek başkalarını küçümseme, herkesten farklı olduğunu düşünme ve geçici dünyada geçici olarak sahip olduğu nimetleri sanki kendi hakkıymış gibi görme ve nimetleri veren Allah’ı unutmadır". Bu tutum ve davranış içine girmek kibirdir ve bu tutum ve davranışlar sağlıklı bir durumu göstermez. Bu tutum ve davranışı gösterenler hastadır. Bedenen sağlıklı görülseler de ruhen hastadırlar.
Kibrin psikolojik bir hastalık olduğunu şu örnekler yardımıyla da izah etmek isterim: "Psikolojik rahatsızlık duyanların en bariz özelliği nedir?" Olmayan bir şeyi varmış gibi hissetmeleridir. Bir şeyler gördüklerini ve duyduklarını iddia etmeleridir. Kendilerinde bir güç vehmetleridir. Kendilerini farklı ve haklı görmeleridir. Halbuki ne farklıdırlar, ne de haklıdırlar.
Şimdi burada bir parantez açmak istiyorum. Tüm psikolojik vak’aları delilikle ve akılsızlıkla karıştırmamak gerek. Yanlış akıl yürütmeleri ve saplantılı akıl muhakemeleri içinde olan herkes, esasında psikolojik olarak sorunludur. Bunların çoğu aramızda yaşar ve deli muamelesi de görmezler. Bu parantezi şundan dolayı açtım. Kibirde akıl devredir. Ancak, yanlış bir muhakeme içindedir. Kibirli insanlar deli değildir, bilakis çok da akılldırlar. Ama o akıl onları uçuruma götürür farkında değillerdir.
Konuyu daha anlaşılır kılmak için şu husus üzerinde sizi düşünmeye çağıracağım: "Kur’an-ı Kerim’den biliyoruz ki, şeytan Allah’a isyan etti. Şeytan, isyan ederken hangi iddiayı ileri sürdü? Ya da "nasıl bir akıl yürütmesi içindeydi?" Bunun cevabını Kur’an-ı kerim’de buluyoruz. Bu noktada, A’raf Suresi, 12. ayeti hatırlamakta fayda var:"Allah, “Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?” dedi. (O da) “Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın” dedi." İşte, şeytanın iddiası bu. İşte, şeytanın aklı bu.
Şeytanın aklı büyüklenmeye çalışıyor. Şeytanın aklı kendisini farklı olduğu vehmine götürüyor. Şeytanın aklı kibir getiriyor. Evet sözü uzatmaya gerek yok. Özetle, şeytanın bu davranışının mantıklı bir izahı yok.
Bu noktadan başka bir noktaya geçelim şimdi. Şu soru etrafında düşünelim: "Şeytanın bu isyankar ve çok bilmiş tavrı, kibir ve büyüklenmesi bazı insanlarda benzer bir şekilde mevcut değil mi?" Bu sözlerin ve tavırların benzerlerini takınanları sizler de çevrenizde görmüşsünüzdür. Çevrenizde görmeseniz de basından, TV’lerden mutlaka görmüş ve duymuşsunuzdur. Evet, şu sözleri, maalesef, çok sık duyarız: "O da kimmiş, o işi ben daha iyi yaparım. O da oyuncu mu ben daha iyi oynarım. O da yönetici mi, ben daha iyi yönetirim. Ben farklıyım. Ben üstünüm. Ben güzelim. Ben yakışıklıyım. Ben zenginim. Ben makam sahibiyim." Bu ve benzeri sözler büyüklük ve kibir sözleridir ve esasta psikolojik rahatsızlıktan kaynaklanır. Ancak akılsızlıktan değil aklın yanlış kullanılmasından kaynaklanır. Öyleyse, psikolojik rahatsızlık denilince yalnızca akılsızlığı değil, aklın yanlış kullanılmasını da anlamak gerek. Aklı olmayan insanlar elbette ma’zurdur. Ve sorumluluktan muaftır. Ancak aklı yanlış kullananlar ve yanlış muhakeme içerisinde olanlar öyle değil. Onlar sorumludur. Kibirli insan uhrevi bakımdan büyük sorumluluk içerisindedir.
Evet, kibir her yönüyle kötüdür ve uhrevi sorumluluk gerektiren bir davranıştır. Kibir, esasta, Allah’ın takdir ve iradesine, Şeytan’ın karşı geldiğine benzer bir şekilde karşı gelmedir. Kibir öyle büyük bir haksızlık ve mantıksızlıktır ki, (psikolojik vak’adır ki) tüm nimetlerin kaynağı Allah olduğu halde, bunu unutarak ya da buna itiraz ederek kendinde güç vehmetmedir.
Gelin, Kasas Suresinin 78. ayetinin mealini yazarak yazımızı bitirelim: "Kârûn, “Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir” dedi. O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helak etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Suçlulukları kesinleşmiş olanlara günahları konusunda soru sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir)."
Ahmet SANDAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.