- 1127 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
hayatın rengi
Hayatımızın rengini tutturmak için ne kadar çaba sarf ederiz. Biraz ondan biraz kendimizden koyarız. Neticeye bakarız, çoğu zaman yine siyah beyaz. Daha renkli olsun isteriz daha renkli. Doğru yanlış gibi… Uçlarda dolaşarak alan daraltmak gibi… Kendi alanlarımızı tanımadan başka alanlara keşfe çıkmak gibi… Bir de bakmışız ren körü olmuşuz.
Her birimizin farklı renklere karşı duyarlılığımız vardır. Kimimizin esas rengi kırmızı kimimizin ise mavidir veya başka bir renk. kendi rengimizin hâkimiyeti için büyük bir mücadeleye girişiriz. Bir kere rengimizin büyüsüne kapılmışız. Bilinen ne kadar renk varsa hayatımızın anlam kazanması açısından önemli olduğunu göz ardı ederiz.
Kendi rengimizin bize verdiği keyif kadar diğer renklerin de başkalarına keyif vereceğini verebileceğini unuturuz.
Hayatın renginin tek renkten ibaret olmadığını çoğu zaman fark edemeyiz. Aslında hayatın rengi; her renkten orantılı dengeli bir şekilde alarak meydana getirilen renk değil midir?
Fikirler, düşüncelerde böyledir.
Birilerini çileden çıkaran fikirler düşlünceler, birileri için uğruna ölmeye değer ideallerin hayallerin temel taşları olabilir.
Doğru- yanlışa kendi ölçerlerimizden baktığımız sürece sabit fikirlerimizin oluşmasına biraz daha harç koymuş oluruz.
Rengi tutturma adına bana göre yanlış, bana göre doğru yeterli midir?
Uyum ve uyumsuzlukların temelinde de rengi tutturup tutturamamak yatmaz mı?
Aslında bu denklem çok basite indirgenebilir. Bir birim senden bir birim benden olmalıdır.
Ya pratiğe dökme…