- 2719 Okunma
- 21 Yorum
- 0 Beğeni
SÜLÜK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Günlerden cumartesi. Babaannem ile köyden kasabaya alışveriş yapmak için yola çıktık. Babaannem, beyaz ve geniş başörtüsünü çepeçevre başından aşağıya, omuzlarını örtecek şekil de dolamış. Beyaz çehresinden, yosun yeşili gözleriyle iri iri bakıyor. Bir benim elimden tutuyor, bir taraftan da atın yularını çekiyor. "Ben de atın yularından tutup, çekmek istiyorum" diyorum. Babaannem "yok sen küçüksün yapamazsın" diyor. Hâlbuki yaparım. Dudaklarımı büküyorum. Ağlamaklı halimi görünce, daha sert bir ses ve gözlerinin yeşilini iyice belirginleştirerek "olmaz, istersen ata bindireyim seni" diyor. Ses etmiyorum. Belimden tutup ata bindiriyor. Benim ise hâlâ atın yularını tutamadığım için içim içimi yiyor.
Pazar çok kalabalık. Eksiğini tamamlayan, aldıklarını ya katırına ya da eşeğine yükleyip evlerinin yolunu tutuyor. Neredeyse pazarda bir şey bırakmadık. Atın üzeri, manav dükkânı gibi oldu. Birçok sergi açılmış (giyim yerleri).Babaannem bana pembe bir hırka almak istiyor." İstemem! Benim hırkam var" deyip üzerimdeki, babamın aldığı kırmızı hırkaya sarılıyorum."Bari yeni ayakkabıların batmasın " diye bana mavi, naylondan lastik alıyor. Ona ses etmiyorum. Babam geldiğinde, ayakkabımı eskitmediğimi görünce bana " aferin "diyecek diye geçiriyorum içimden.
Kasaba çıkışında, küçük bir bakkala girip bana dondurma alıyor. Sıcaktan hemen erimeye başlayan dondurmayla adeta savaşa girmişçesine elimi batırmamak için bitirmeye çalışıyorum.
Köye gitmek için yola çıkıyoruz. Yol, artık çekilmez oluyor. Bir taraftan sıcak, bir taraftan da ağır giden at...
Dilim damağıma yapışıyor, biraz ilerideki çeşmeye koşuyorum. Çeşmenin mandalını çevirip elimi - yüzümü yıkıyorum. Avucuma doldurduğum buz gibi suyu, kana kana içiyorum. Az sonra babaannem de geliyor. O da "Bismillah "deyip içiyor sudan. Atın yularından tutup çeşmenin önündeki boş havuzu dolduruyor. Zavallı hayvan, bizden daha çok susamış sıcaktan. Nerdeyse çeşmede su kalmayacak.
Yoldan sola döndük, bir tarlanın içinden geçiyoruz. Burada, büyükçe bir söğüt ağacı var. Ağaca, atı yularından sıkıca bağlıyor babaannem. Bir eline geniş ağızlı bir bidon aldı. Bir eliyle de benim elimden tuttu ve hızlı hızlı yürümeye başladık. Ara ara çamurlu yerlerden geçiyoruz.Benim ayağımdaki mavi lastik çamura battıkça batıyor. Çamur inatla ayağımdan çıkarıyor; babaannem ilerliyor.
Ben de, geri dönüp ayağıma giyiyorum tekrar lastikleri. Çamurunu da, ayağımı yan çevirerek çimenlere sürüp temizliyorum ve babaanneme yetişmek için koşturuyorum. Etrafında kavak ağaçlarının olduğu, serin ve büyükçe bir gölün yanında duruyoruz. Buraya daha önce hiç gelmedim. Garip, yeşilimsi ve kahvemsi bir su. Babaannem "çok yaklaşma sen, sadece yanımda dur ve izle. İleri gidersen batarsın, bir daha çıkamazsın" diyor.
Su yutarmış beni. Ben de, babaannemin arkasından ne yaptığını anlamak için eğilerek iki elimi dizlerime koyup bakıyorum. Elindeki bidonun kapağını açıp, sudan aldığı şeyleri koyuyor. Bunlar simsiyah, hiç durmadan hareket eden sülükler. Bazıları koluna yapışıyor. Zor koparıyor etinden. Hatta çekerken eti kanıyor. Aldırmıyor yine de. Avuçlayıp avuçlayıp dolduruyor bidona. Ben, içimde garip ürperme ve tiksinmeyle geri geri kaçıyorum. "Kaçma, gel! Korkacak bir şey yok" diyor; ama ben korkuyorum.
Bidonun ağzını sıkıca kapadığına emin olunca, geldiğimiz yoldan tekrar geri dönüyoruz. Ben, korkudan babaannemin hala kanayan elinden değil, eteğinden tutarak ara ara bidondaki sülüklere bakıyorum. Hızlı hızlı yürüdüğümüz için, bidonun içinde oradan oraya savruluyorlar.
At, ağacın altında uzanmış yatıyor. Ağzında taze otları çiğneyip, geviş getiriyor. Biz yanına gidince ayağa kalkıyor.
Ağaçtan atı çözüp yola devam ediyoruz. Köy yolu çok taşlı. Lastiğimin içine çakıl taşları girip, ayağıma batıyor. Her defasında lastiği topuğumdan çıkarıp ayağımın önünü yukarı kaldırarak içindeki taşları temizliyorum. Babaannem duruyor, at duruyor. Tabi ne olduğunu anlamak için ben de duruyorum.
"Gel seni ata bindireyim, çok yoruldun" deyip beni atın üzerindeki eğere oturtuyor."Yularları da bana verecek "diye içimden seviniyorum."Al bu bidonu sıkı tut "deyip kucağıma veriyor. Ben ise "alamam, korkarım" diyorum."Korkma ve sıkı tut" diyor.
Bidonun kapağından tutup, az öteye koyuyorum. Sülüklerin, sürekli hareket halinde olması beni huylandırıyor. Sanki üzerimde geziniyorlarmış gibi ürperiyorum."Korkarsan büyüyemezsin" diyor babaannem."Ne olacak bunlar?" diye soruyorum. ‘’Gidince görürsün." diye yanıtlıyor.
Bidon sallanıyor, birkaçı iyice yapışmış plastik bidona. "bizi nereye götürüyorsunuz? dermişçesine yüzüme bakıyorlar."Ben de bilmiyorum ki diyorum" .Bir tanesi çok küçük. Henüz yavru. En çok o ve ben şaşırıyoruz bu duruma. Yol daraldı. Ağaçların dalları, yüzüme vurmasın diye başımı eğerek kendimi, bir de küçük sülüğü koruyorum.
Yamadan aşağıya inip, eve geldik. Karabaş, dili iki karış dışarıda koşarak yanımıza geliyor. Tavuklar ve koca ibikli horoz kaçıyor. Etrafımız da bir kaç kez turlayıp, mutlu olduğunu belirten sesler çıkarıyor. Babaannem "hoşt" diye bağırınca, kuyruğunu, iki bacağının arasına sıkıştırıp acı bir ses tonuyla, ama belli etmeyecek bir şekilde uzaklaşıyor.
Attan aşağıya, indiriyor halam beni. Elimdeki bidonu üst kata çıkarmamı, sonra yardım için hemen buraya gelmemi söylüyor.
Lastiklerimi çıkarıp ayağımdan, üst katın tahta merdivenlerini, yavaşca çıkıp, bidonu oda kapısının, arkasına bırakıyorum. Sarı benekli kedi gelip bidonun yanında arka ayakları üzerinde oturuyor. Yenecek bir şey mi diye kontrol edip, kokluyor bidonu. Sülükler hareket etmeye başlayınca, irkilip geri kaçıyor. Sonra tekrar, meraklı gözlerle yaklaşıp, bakıyor.
Merdiven başında ki, kanatlı pencere açık. Elma ağacının dalları, neredeyse evin içerisine girecek. Uzanıp, dalı çekiyorum. Kırmızı ve kokulu elmalardan birini, koparıp alıyorum. Elimle ovuşturup, kocaman bir ısırık alıp, yemeye başlıyorum. İçinden bir kurt belinden, gerisi elmanın içinde kalmış haliyle, dışarı sarkıtmış kendini. Ağzımdaki elmayı, camdan dışarıya tükürüp, elmayı atıyorum elimden. Kurt düşüyor, çerçevenin tahta pervazına. Başını kaldırıp dikeliyor. Bana bakıyor. Ben de irkilip ona bakıyorum. Sonra bana aldırmadan, sürünerek gidiyor. Gözden kaybolana kadar arkasından bakıyorum. Pencereden arka bahçeye düşüp, otarın arasında kayboluyor.
Dedem merdivenleri çıkarken, ona yardım etmek için koşuyorum.Arkasını dönüp ,iki eliyle kuvvet alıp, merdivenleri tek tek çıkıyor.Ben de iki elimle ,iki ayağından tutup ,kaldırarak destek veriyorum.Böylece odaya kadar gidiyoruz.Dedem yatağa çıkmak için "sekmeni getir" diyor .Divanın altından çıkarıp koyuyorum..Sekmene önce, kalçasını koyuyor dedem. Ben de yine ayaklarından tutup, yatağa çıkması için destek veriyorum. Dedem, yüzüme bakıp gülümsüyor. Arka masa da duran kutuyu açıp, içinden çıkardığı, gofreti bana uzatıyor. Ben de gülümseyip alıyorum. Çıtır çıtır gofret. Çokta lezzetli. Sonra sarılıyoruz dedemle.
Babaannem geliyor. Ben doğrulup, ayağa kalkıyorum."Getir sülükleri " diyor. Kedi hala bidonun başında. Bidonu getirip, yanına bırakıyorum. Kedi de geliyor. Küçük sülükle göz göze geliyoruz. O da benim gibi ne olacağını, anlamaya çalışan meraklı gözlerle bakıyor.
Dedemi yan çeviriyor babaannem. Pijaması indiriyor. Bidonun kapağını açıp, içine elini daldırıyor. Avucuna gelen, sülükleri dedemin kalçasına koyuyor. Küçük sülük ve ben korkuyoruz. O da, ben de, kedi de, gözlerimizi kocaman açıp bakakalıyoruz. Dedem ara ara, derin nefes alıyor. Acı çektiğini düşünüp ağlıyoruz, küçük sülükle. Tekrar elini bidona sokup, sülük alıp, koyuyor babaannem. Sülüklerden bir kaçı yere düşüyor. Kedi, miyavlayıp kaçıyor divan altına. Yine de, merak edip başını çıkarıyor, divanın örtüsünden, korkulu gözlerle izliyor olanları. Yere düşen ve etine yapışan sülükleri, alıp dedemin kalçasına ve bacaklarına koyuyor. Daha evvel koyduğu, diğer zayıf ve çelimsiz sülükler büyümeye başladı.
İçlerine biri nefesini mi üfledi ?Balon gibi şişmeye başladılar.Yine elini daldırdı.Bu sefer tam avlanacakken ,küçük sülük parmakları arasından, diğer tarafa kaçtı.Büyük bir zafer kazanmış kumandan gibi, alaycı bir gülümseme ile baktı yüzüme..Ben de yakalanmadığı için sevindim.Gülümsedik birbirimize.Kedi de güldü.Pembe diliyle yaladı bıyıklarını.Bidonun ağzını kapatıp " Al bunu ,öteki odaya götür, bacanın altına koy" dedi.Babaannem, bende alıp götürdüm.Küçük sülük ,ben odadan çıkarken ,bidona daha bir yapışmış "beni burada bırakma" der gibi hüzünle bakıyordu.Ağlıyor muydu yoksa? Bana mı öyle geldi? Bilmiyorum.
Odaya girdiğimde, dedemin üzerindeki sülükler yoktu."Nerdeler " dedim ses etmediler. Ben de bir daha sormadım.
"Odun toplayıp ,kuzineyi yak" diyor halam.En sevdiğim şey.Merdivenleri çabucak inip ,küçük çalıları toplayıp ,altına çıra koyup, çaktığım kibritle tutuşturuyorum gazete kağıtlarını..Biraz yandığı zaman, kalın kuru odunları atıyorum.Tutuştu kuzine.Ben de çok büyük iş başarmış gibi " hala yaktım" diyorum."Haydi önce ellerini yıka,sonra ,mayalı hamurdan koy, yağla ama önce tepsiyi"
Pancar sarması ,pişirmiş halam.Dedem de koyunlardan birini kesmiş.Bir tencere dolusu kavurma var.Yayıkta ayran varmış .Sürahiye doldurup sininin üzerine koyuyorum.Pazı turşusunu çıkarıyor küpten."Koş soğan getir öteki ,evden" (odadan)diyor.Çıkıp alıyorum.Tam odadan çıkmak üzereyken ,biri bana sesleniyor.Küçük sülük, mahzun haliyle öylece, bana bakıyor.Ben de ona."Gitmeliyim sülükçük,ama gelirim söz"diyorum.
Yemek sinisini ,halam çıkarıyor.Ben de sofra bezini, önden götürüp serdim..Dedemin yatağına yakın seriyorum.O daha rahat uzansın diye.
Halam inekleri sağıyor. Babaannem, sütü kaynatıp mayalıyor. Akşam oluyor. Dedem radyo için aldığımız, yeni pilleri değil de ,kuzinenen gözüne koyduğu ve ısınmış pilleri takıyor radyoya.Ona göre "piller yeni alınmış gibi" olmuş.Düğmesini çeviriyor .Sesi çok açık olduğu için, kanal ararken cızırtı yapıyor.Nihayet cızırtı yok oluyor."Arkası yarın" kuşağı başlıyor.Kulağımı kabartıyorum.Dinletide ,annesi iki çocuğuna da hikaye kitabı alıyor ama çocuklar okumamak için derslerini ve oyunu bahane ediyorlar.Uff tam da heyecanlı yerinde bitti.Neyse yarın kaçırmayayım sonunu.Merak ederim yoksa.
Türk Halk Müziği Korosu"Yurttan sesler" başlıyor. Dedem biraz daha açıyor sesini.
Babaannem beyaz tülbeltini beline kadar örtüp, koyun postundan, seccadesin de namaz kılıyor.
Löküzün, çatlamış camından sızan ışığın da, halam çeyizi için dantel örüyor. Ben de yanına sokulup ,nasıl yapıyor diye ellerine bakıyorum.
Löküzün önünden geçen, kocaman örümcek ,tahta döşemenin arasından, girip kayboluyor.Ben ayaklarımı çekip ,etrafı kolaçan ediyorum.
Sonra halamın çektiği ilmekleri sayıyorum. Dedem abdest almak için leğenle ibrik istiyor. Ben halamdan önce kalkıp ,banyodan ibriğe su doldurup leğeni alıp getiriyorum .Dedem yataktan inip, sekmene oturmuş."ördeğimi dök" diyor.Keskin bir sidik kokusu sarıyor.Burnumu tutup ördeği biraz daha ,uzaklaştırıyorum.Tuvalete döküp ördeği bir kaç kez çalkalıyorum.Geri götürüp ,ellerimi sabunlamak için lavaboya koşuyorum.Ama tiksindiğimi hiç belli etmiyorum dedeme.İbrikten suyu dedemin ellerine döküyorum.Euzü besmele çekip abdestini alıyor.Kulaklarını mest ediyor.Ayaklarına uzanacakken ben, elimdeki ibrikten avucuma su doldurup ,ayaklarının ikisini de yıkıyorum.Omzumda ki peşkirle(havlu) dedemin ,iki yana açtığı ellerinin, üzerine bırakıyorum.Dedem kurulanıyor.Ben leğeni dökmek için lavaboya gidiyorum.Kedi ,öteki evin kapısında uyuyakalmış.
Dedem namaza durdu. Babaannem, beyaz başörtüsünden, iyice kapanmış yüzünü eğmiş, tespihini çekiyor.
Halam elindeki tığı, dantel yumağına batırıp el işi torbasını duvarda ki çiviye asıyor.L öküzü kıstı.Gaz lambasının fitilini kibritle yaktı.
Uyumak için kalkıyoruz..Benim aklıma sülük geliyor" uyumuş mudur acaba?"Halam çeyiz sandığını açıyor.Beyaz bir bohça çıkarıyor.Almanya’dan ,kendine gönderilen hediye ayakkabılara bakıyor.Kocaman topukları var.Her renkten.Deniyor halam, biraz küçük geldi sanırım.Zorluyor ama olmuyor.Bir diğerini o da olmuyor.Üfleyip püflüyor.Yüzü gaz lambasının ışığın da daha bir kızarıyor.Yeşil gözleri, sinirden irileşiyor.Kırmızı bir kutu çıkarıyor.İçinden ,kenarından yırttığı bir zarf çıkarıyor.Açıp mektubu okuyor.Bir resim düşüyor.Bakıyor.Bir daha bakıyor.Keskin ,naftalin kokulu ,beyaz çarşaflı yatağa uzanıp beni koynuna alıyor.Resmi yastığının altına koyuyor.Hiç konuşmuyor.Gözleri kapanıyor.Yüzü gülüyor.Halam uyuyor.Ben, küçük sülüğü düşünüyorum.Uyudu mu acaba? Ya o büyük örümcek ,tahta döşemeden çıkıp gelirse?Ya kulağımın içine girerse deyip.İki elimle kulağımı kapıyorum.Sıkıyorum gözlerimi .Uyuyorum..
YORUMLAR
Nesir bölümündeki seçkiler her zaman dört dörtlük yazılar olacak diye bir kaide yok. Bunu biliyor olmamız gerekir. Ayrıca Sultan'ın hatalarının olması gayet normal. Biz ne İskender PALA'yız, Ne Reşat Nuri...Onun gelişimine bizzat şahit olan birisi olarak söylemeliyim ki, arkadaşımız her yazısında kendini daha da geliştirmektedir. Burada bulunma nedenimiz bir şeyler paylaşırken öğrenmek. Elbette yazara hatalarını söyleyeceğiz. Bunu en çok yapanlardan biri de benim. Ama karşımızdakine bir cümle sarf ederken, empati yapmayı unutmamalıyız.Uslubunuz çok sertti. Sadece yazarı değil, seçenleri de suçlayıcı tarzda konuşmanız bence doğru değil. Yazan kişinin hevesini kıracak şeyler söylememeliyiz.
İmla çok önemlidir. Öyküler ya da diğer çalışmalar imla kurallarına uyulursa daha da anlam kazanırlar. Ama imla herşey değildir. Anlatım ve konu imladan daha önemlidir.
Bazıları günün seçkilerinin altında kurula göndermeler yapıyor.Bu şiirde de böyle nesirde de...Elbette eleştireceğiz, ama ortaya başka şeyler atarak değil.
Seçkileri eleştirenlere sormak isterdim. Günde kaç yazı ya da şiir okuyorsunuz acaba? Kaç kişinin gelişimini yakından takip ediyorsunuz...
İnsanlar seçilirken gösterdikleri gelişim de gözönünde tutuluyor olamaz mı? Olması gerekmez mi? Bir türlü anlamak istemediğimiz konu bu seçkiler. Ne yazık ki sürüp gider böyle...
Senin daha da iyi şeyler başaracağına inancım sonsuz sevgili Sultan. Hayal gücünün derinliğini, kelime dağarcığının zenginliğini çok iyi bilenlerdenim. Bütün eleştirileri gözönünde tutarak çok daha iyi olacaksın. Biliyorum. Sevgiler.
Aynur Engindeniz tarafından 6/15/2011 11:44:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
hüzün şairi
1; Hem imla konusunun ne denli önemli olduğunu vurguluyor hem de önemi yok der gibi bir söylemde bulunuyorsunuz bu çok garip.
Bakınız biz lisede okurken bir kompozisyon ödevinde yaşadıklarımızı size kısaca anlatıyım, gerisini siz düşünün. Edebiyat öğretmenimiz bize bir atasözümüzü verdi ve kompozisyon yazmamızı istedi. Ertesi günde topladı. Daha ertesi gün ise aldığımız notu açıkladı.
Sınıfta herkes sıfır almıştı ve şok olmuştuk. Öğretmen bize sözü verirken hiçbir imla kuralı uygulamamıştı ve imlanın ne denli önemli olduğunu vurgulamak amacı güttüğünü de açıkladı sonunda. Söz şu idi;
** Oku oku adam ol baban gibi eşek olma***
Üstteki öğretmenin verdiği şekli idi. Bende dahil babası okumamış adam olmamış gibi yorumlamıştı sınıfın hepsi. Oysaki sözün imlalı hali;
• Oku, oku adam ol baban gibi, eşek olma. ** idi.
2; Hala anlamadığım neden ısrarla bir tartışma ortamı yaratmak istercesine bir tutum sürdürülüyor? Seçki suçlama!!! Hakaret mi var, ya da ağır itham mı? Seçki kurulu savunmasın da, sürekli ilk söylenilen İMLA KURALI değil midir?
Bunun sonucun da bu neden gözden kaçırıldı hem de o kadar bariz imla hatası varken demek suçlama mı oldu şimdi?
3; Yazının sahibine hatta o kadar emek verilmiş, bu emek biraz da dikkat gerektirirdi demek empatisiz ve sert bir üslup mudur?
Yazdığımda tamı tamına budur;
*********************************
‘’Konu yer, yer yöresel şive ile de süslenmiş olmakla beraber verilmiş emek, biraz daha dikkatli olmayı hak edecek niteliktedir.’’
Bunları yazarken keşke yazdıklarımızı da siz empati kurarak okumuş olsaydınız. Kaç şiir ya da kaç yazı okuduğumuzu sizin bilme şansınız olmadığından sorgulama düşünceniz bile ne kadar yanlıştır farkında mısınız? Bir nevi cahilsiniz der gibi. Bu durumda kimin söylemi suçlamalı tartışılır mı ne dersiniz?
Şuan yaptığınız hatayı size yaptıklarında artık, her yazdığıma KURGUDUR diye belirterek yazacağım diye protesto etmiştiniz hatırladınız mı?
Sayın Hürrem Sultan ile ve yazdıkları ile yargılanmıyor dikkat ediniz lütfen.
Saygımla.
Aynur Engindeniz
Neyse, inşallah sizi örnek yazılarınızla nesir bölümünde daha sıkça görürüz. Bunu samimiyetle söylüyorum, ola ki iğneleme sanarsınız, üzülürüm.
Yok ille de tartışma sürecekse, bunu yarına bırakalım derim. Sabahın şerri, gecenin hayrından yeğdir zira...Zihin yorgunluğuyla pişman olabileceğimiz üsluplara düşersek yarın pişman oluruz.
Saygılar tekrar.
Öncelikle emeğinize sağlık. Oldukça uzun bir öykü denemesi idi. Ama söylemem gerekenleride söylemeden geçemeyeceğim Sayın Hürrem Sultan.
Yanlış hatırlamıyorsam bu konuda bir tartışmada siz;
-Büyütecek bir şey yok. Seçki yazı da önceliği imla kurallarının doğru kullanılıp kullanılmadığına bakar, demiştiniz.
Bariz bir imla erozyonu olan yazınızın güne gelmesi! oldukça şaşırtıcı ve düşündürücüdür. Konu yer yer yöresel şive ilede süslenmiş olmakla beraber verilmiş emek, biraz daha dikkatli olmayı hak edecek niteliktedir. Seçki de yazı olsun, şiir olsun, her şeyden önce dikkat edilen imla ise bu neden göz ardı edildi?
Her şeye rağmen saygımla.
HakkınSesi
Yıne yanlıslar var..ama gayret edıyor...kutlamak lazım bence kendısını..
hüzün şairi
Ve ben emeğini kutlamışım zaten.
HakkınSesi
Kör eleştri yapmaya gerek yok....
Uzatmayada gerek yok....
hüzün şairi
Uzatma konusuna gelince cevap vermeyerek bu diyaloğuda başlatmamış olurdunuz...
Düzeltme konusu seçkiden sonra hatırlatırım.
Burada eleştiri zaten Sayın Hürrem Sultan'a değil bunu gözardı eden seçki kurulunadır, sizde bunu görünüz lütfen.
Ülviye Yaldızlıı
Daha evvel yapmış olduğum açıklama olabilir.Şuan hatırlamıyorum..Geçmiş zaman,haliyle hatırlamama normal.Bu sizi yalanladığım anlamına gelmez katiyetle..
Kendi adıma imla kurallarına dikkat etmemiş olabilirim.Lakin gerekli duygu ve düşünceleri /Yönetime hissettirmişim ki seçkiye layık görülmüşüm..
Lakin kimseye beni ne seçin dedim/ ne seçmeyin..
Hatasız kul olmaz..Demişler kim dediyse doğru demiş..
Selamlar/saygıyla
hüzün şairi
Emek ürünü olduğunu ve daha dikkat gerektirdiğini de yazmıştım...
saygımla.
Aynur Engindeniz
Yöeneticilerimiz var...Olmadı bir makale yazarsınız uygun bir dilel meramınızı anlatırsınız.
Yazara da münasip bir lisanla hatalı bulduğunuz yerleri gerekçeleriyle gösterirsiniz.
Ama unutmayın ki, burada amaç en mükemmel yazıyı seçmek değil.
http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=72129
Yukarıda belirttiğim linkteki yazıyı herkesin okumasını tavsiye ediyorum.
Kalp kırmayalım, sakince tartışalım bir şeyleri.
Saygılar.
hüzün şairi
Tartışalım derken tartışmaya bile mahal vermeyecek tutumlar sergilenirken, nasıl bir tartışma ortamı bekliyorsunuz?
O linkini verdiğiniz yazıyı en fazla okuyanlardanımdır emin olunuz. Lakin seçki kurulu ile ilgili her sorunda EN İYİ DEĞİL, DİL KULLANIMI VE İMLA KURALLARINA UYUM EN ÖN PLANDADIR olmuştur hep. Madem öyle idi neden gözden kaçırıldı demek ne yazı sahibine saldırıdır ne de seçki kuruluna.
Israrla bir tartışma yaratılma çabası da oldukça ilginç... Dediğiniz gibi biraz empati lütfen…
Saygımla.
Beğeniyle okudum sanki bir hikaye gibi . Çok güzeldi tebrikler..Sevgiler gülüme...
Ülviye Yaldızlıı
Evet başarılı bir düzyazıydı. Anlatımın bazı yerlerinde zaman farklılıkları olsa da hikaye oldukça sürükledi beni de.
Fakat ben hala sülüklerin akıbetini merak ediyorum. Onlara ne oldu) Bu benim muammam.
Kişiler, olayların serimi, diyaloglar harika. Hele hele aynı eskiyi
yaşayanlardan biri olarak neleri kaybettiğimize çok güzel dikkat çekmişsiniz.
Fakat Sayın Can.er in dediği gibi imla kurallarına biraz daha dikkat lütfen.
Hele güne düşen yazıda daha çok dikkat çekecek çünkü.
selam ve saygımla.
yazılarınızın devamını merakla bekleyeceğim.
KargülüALMILA tarafından 6/15/2011 1:25:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ülviye Yaldızlıı
İmla hataları benim aceleci davranmamdan kaynaklandı..
Teşekkür ederim .Her vakit beklerim..Sevgiyle ve dua ile.
Ülviye Yaldızlıı
Ay canım ya ,o sen varsın ya ondandır,gülüm benim..Teşekkür ederim eksik olmayasın.Sevgin varlığın kuvvet veriyor,her zaman..
Ülviye Yaldızlıı
Sn.Yazar; emek verilmiş, göz nuru dökülmüş, öykü, anı baş ucu sohbeti gibi anlatılmış da, ama ne olurdu Türkçe yazım kurallarına da biraz özen gösterseydiniz. Okurken eğlenmek kadar, öğrenmek de esastır. Örneğin; atlar geviş getirirler mi? Bir klavye hatası, virgül için uyaran dostlar - ki doğru yapıyorlar- güne düşen bu yazıda tercihlerini kullanmamışlar demek. Belki de bana öyle gelmiştir. Otoriteler düzeltirler.Onlara bırakalım.
Dediklerimi yanlış anlamayacağını umuyor, saygılar sunuyorum.
can.er tarafından 6/15/2011 10:29:29 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ülviye Yaldızlıı
Klavye hatası değil.Ben şahit olmadığım hiç bir şeyi yazamam..At yutup tekrar çıkarıyor,sonrasın da geviş getiriyordu.Diğer atlarımız gibi değildi.Sanırım benim de bu yüzden ,aklımda en çok o at kaldı..
Selam ve hürmetlerimle.Yazar/Şair dost.
Ülviye Yaldızlıı
Aynur Engindeniz
Ülviye Yaldızlıı
ama o çoktan benim ,su çiçeğimdi tamammmıı:)
Aynur Engindeniz
Ah küçük kız, annesine bile kalmayacak....
O qué
biri su çiçeği der
diğeri kızamık :D
iyiki verem kanser falan demiyolar
tamam ikinize de yeterim ben ne istiyosanız öle olurum :)
Sevgimlesiniz...
Ülviye Yaldızlıı
Onlar bizden uzak olsun..
Biz sana olan sevgimizden böyle deriz..
Severiz seni canı gönülden beya..)
Çok beğendim, yazıda ki bidon mu yoksa gözlerim mi doldu...?
....yazı bitmiş, farkında değilim.....
Engindeniz'e demiştim, KIRKYAMA mutlaka içimizden birilerinden değil, hepimizden olmalı.Sülük'te ilk adım oldu sanırım.
TEKRAR TEŞEKKÜR SULTAN.
Ülviye Yaldızlıı
Beğenmene sevindim Davitof..
Zannımca ,Sevgili Aynurum ile ortak özelliklerimiz böylece yazılar da ortaya çıkıyor..Kırkyamaya benzemesi de bundan dolayı sanırsam..
Sevgiyle kalasın..
Ülviye Yaldızlıı
sevgimle..
Eh hadi ilk tebrik eden ben olayım. Dilediğim oldu:)
Ben sana sürekli yaz yaz yaz diyorsam yaz sen de Sultan.
Tebrikler güzel kelamlı hanımefendi.
Aynur Engindeniz tarafından 6/15/2011 11:30:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ülviye Yaldızlıı
İlk başta Nurcanın çok ısrarı vardı yaz diye..Sonrasın da senin ,ya ben bu yüklerin altından kalkamam diye korkarım be gülcazım..:(
Bana niye bu kadar güveniyorsun sen be bal teknem:?
Sevgim hep ve daima..Hisset sadece yüreğinde..
Aynur Engindeniz
Ayrıca benim tarzıma benzer şekilde yazman da bana farklı bir gurrur verdi. KIRKYAMA'yı genişletmeyi, bütün üyelerin katılımıyla güzel bir seri haline getirmeyi düşünüyorduk. Başarabileceğimizi senin yazınla anladım.
Seni de kalemini de, yazabildiklerini de yazamadıklarını da seviyorum...Kimsenin sana yük üklediği yok. İçinden geldiği gibi davranmaya devam et. Ve lütfen yapmacıklığa düşme sen. Böyle duru kal. Sen Sultansın...
Ülviye Yaldızlıı
Kuvvet veriyorsun..
Sevgin,varlığın,her şeyinle bir tanesin..
N. B. Ç.
Aynur Engindeniz
Lütfen yanlış anlamayın. Samimi olarak bir şey söyleyeyim mi?
Yazıyı okurken bir ara sanki Aynur Engindeniz’in “KIRKYAMA” serisinden herhangi birisini okuyorum gibi geldi inanın. (Aynur Engindeniz’in kulakları çınlasın -1-).
Çizdiğiniz babaanne, dede, hala, kedi, köpek tasvirlerinden hemen hemen herkes kendi babaannesi, dedesi, halası, kedisi, köpeği ile benzeyen birer parça yakalıyor. Hatta örümceğinden, hatta ve hatta sülüğünden bile.
O yaşlarda birisi için gözlemlerinizdeki dikkatiniz için aferin, herhalde beş –altı yaşlarında falan olmalısınız. Onca zaman sonra bu yaşınızda (bu yaşınızı söylemesiniz de olur) o kadar ayrıntıyı hatırlayabildiğiniz içinde bravo. Ve bunları akıcı bir üslupta ustaca yazıya döktüğünüz için “TEBRİKLER”.
Tabiri caizse, yazı su gibi aktı, sülüklerle beraber. Okuyucuyu hiç sıkmadan. Laf aramızda, bilmem katılır mısınız ama Engindeniz’in yazıları da bazen çok sıkıcı oluyor, sizde fark ettiniz mi hiç? (Aynur Engindeniz’in kulakları çınlasın -2-).
Eski ihtiyarların ;(hem eski hem de ihtiyar, anlayın ne kadar ihtiyar olduklarını) her biri alaylı birer hekim maşallah. Bende hatırlarım rahmetli babannem, ananem, dedelerim hepsi sülük koleksiyonu yapardı. Dedemin ablası vardı; rahmet istedi şimdi, “Gülfara nene” derdik, (ismi Gülferah) zeytinyağı, sabun ile kırık, çıkık tamir ederdi. İyide kupa çekerdi (İskambildeki “kupa” değil, aman karıştırmayalım)
Demek hepsi de rahmet istemişler, vesile oldu yazınız. Tekrar bu güzel yazınız için tüm samimiyetimle tebrikler,
Sayın Engindeniz artık geceleri rahat uyuyamayacaktır, zira nesir sayfalarında sizin gibi sıkı bir rakibi daha var. (Aynur Engindeniz’in kulakları çınlasın -3-).
Sizin ve Engindeniz’in hoşgörülerine sığınarak
Selamlar, saygılar
Aynur Engindeniz
Sultan'ın öyküsü benim KIRKYAMA hazretlerine benzemiş mi? Anlatım olarak anımsatıyor. Ama Sultan'ın ki -haklısın- daha anlaşılır. Benim gibi burmamış öyküyü, ters yüz edip anlatmamış:)
Ama Sultan iyi iş çıkartmış hakikaten. Bir kez daha tebrik ediyorum kardeşimi:))
Heryere renk yorumların. Sitenin iyi ki var olan değeri sevgili abimiz...
ENGİNDENİZ selam eder:))
Ülviye Yaldızlıı
Yazmam için sürekli uğraşan ilk başta Nurcanım sonrasında ise Aynurum hiç bıkmadan ve ısrarla...Ki ona sevgilerin en kocamanını yolluyorum.Belki de yaşadığımız çok ortak şey var.Bunları yazarken ve okudukça keşfediyoruz..
Ben Aynurun da dediği gibi detaylara henüz girmiyorum.Ama girip derinleştirmeyeceğim anlamına gelmez tabiki:) zaman için de belki de....bilinmez ki..
Ne diyeyim.Teşekkür ederim..Güzellik kattığınız için sayfama..
Sultan da selam eder bu arada:)
Ülviye Yaldızlıı
Sevgili Sultan, diyebilirim ki; senin kaleminden okuduğum en güzel öykü olmuş SÜLÜK. Beğenerek okudum. Nazarlık bir kaç kelime hatasını görmezsek eğer, sitede bugün şu ana kadar okuduğum en güzel öykü.
Tebrik ediyorum.
Sevgiler.
Ülviye Yaldızlıı
Acele bir işim çıkıyor bazen..Öyle işte..
Küçük sülüğün nazırlığı olsun:))
sevgim güzel gönlüne bal tanesi..
Aynur Engindeniz
Ama bu öykü başka olmuş. İşte de buraya yazıyorum. Böyle devam edersen çok güzel bir manzara çıkacak ortaya...Şiirlerin kadar güzel....
Uğur böceğim benim:)
Ülviye Yaldızlıı
Uğur böcüğü ,bal böcüğünü yisin:))
Aynur Engindeniz
Ülviye Yaldızlıı
tebrikler canım...geçmişii tekrar yaşattınız bana.....eskiden gaz lambaları vardı ama mutluyduk...yüregin daima pır.pır atsın canım...kader hep gülsün sana......sevgiler güller diyarından selam lar
Ülviye Yaldızlıı
Sevgiyle kalın...
Güller diyarına selam olsun..:)
1940-70 arası Türk öykücülerinden bir eser okumuş gibi oldum...Yansıtılması gereken güzel yansıtılmış ablacım...
Eskilere götürdünüz yine beni...
Hürmetle kalınız daim..
Ülviye Yaldızlıı
EyvaAllah kardeşim..
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı
sevgimle biriciğıim..
Ülviye Yaldızlıı
bışta bışta hanimiş...))
N. B. Ç.
İkinizi de benim gülüm, Nur'um, göz bebeklerimsiniz.
Ülviye Yaldızlıı
N. B. Ç.
Yok valla ikinizde aynı. İkinizinde çıtası o kadar yüksek ki göremiyom aşağıdan kim önde...