- 1139 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEHİT ÂŞIK
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur o gün yola çıkacak tüm yolculara yola çıkmayın der gibiydi.Dereler taşmış,dağlardan olanca toprağı,ağacı çeri-çöpü alıp getiren sel yolları gezilmez,geçilmez etmişti.
Tek katlı toprak damlı evlerinin bir kaç yerinden eve sular damlıyordu.Fakirliğin gözü kör olsundu.Her yerde olan garibana oluyor,yağmur ve kar çileye dönüyordu.Malûllen emekli olduğu Üniverseteden aldığı maaş dört çocuğun bakımına yetmiyordu.
Düğünlerde,bayramlarda,Âşık gecelerinde söylediği Türküler ve şiirler ile geçimine katkıda bulunuyordu.O da yetmiyor, hafta sonları sakat eli ve ayağına rağmen mahalle aralarında tablacılık bile yapıyordu.Sakat olmak,çalışmaya mani değildi.Rızkın peşine koşmak gerekirdi.
- Hanım bir kaç leğen getirde damlayan yerlerin altına koyalım.Yoksa evi su basacak.
-Tamam bey,getireyim.
-Bey, aşırı derecede yağmur yağıyor.Böylesi yağmur görmedim. Allah korusun ortalığı sel götürecek.Bu yıl ki Âşıklar Bayramına katılmasan olmaz mı?
Sakatlığının vermiş olduğu sıkıntı haricinde epeyde yaşlanmış olan eşini bu yıl ki Konya Âşıklar Bayramına göndermemenin bütün yollarını arıyordu Rahime hanım. Âşık Rahmani de eşine çok değer verirdi.O’nsuz yemek yemez,hiç bir yere gitmezdi.Ama davet edilen yerede gitmemezlik yapılmazdı.Hele de yapılan bu bayram Mevlâna adına yapılıyorsa hiç bir kaçar yolu yoktu.
-Öğlen namazı kılınmıştı.Çoluk çocuğuna epey nasihatlerde bulundu.Hanımına dönerek;
- Hanım,gidipte dönmemek,gelipte görmemek var.Hakkını helal et,çocuklarıma sahip çık . Dediğinde gözlerden yaşlar damla damla akıyordu.
Yağmur durmuştu lakin Rahime Hanım ve çocuklarının gözlerinden akan yaşlar biraz önceki yağmuru aratmıyordu.Daha öncede defalarca bu bayrama katılmıştı.Onlarca ödül almıştı.Lâkin bu sefer farklı bir hüzün var.Gökler bile ağlıyordu.
Sağ eline aldığı sazıyla odanın bir köşesine geçti.Mahalli kıyafetlerini giymiş,bir kaç deneme ve alıştırmadan sonra;
-Oğlum Mustafa çek şu babanın bir kaç fotoğrafını dedi.Bakarsın ileride lazım olur.Bir kaç tane de dışarıda çekersin.Makinada pozun var değil mi oğul?
-Evet baba var.
Fotoğraflar çekilindi,gitme vakti gelmiş,yol görünmüştü.Hazırlıklar tamamlanmış ekmek arası köfteler,kadayıf dolmaları kutularına konmuştu.Yağmur epey durmuş,gökkuşağı tüm endamıyla dans ediyordu.Çoluk çocuk durakta otogara gidecek halk otobüsünü bekliyorlardı. Halk otobüsüyle yirmi dakikalık yolculuktan sonra Otogara gelinmiş,otobüs beklenmeye başlanmıştı.Otogar nedense her zamankiden farklıydı sanki.
Erzurum Oto gar’ı çok yolcular götürüp getirmişti.İşte Konya’ya gidecek bu otobüs 15.00 te kalkacak,âşığı gönüldaşı,haldaşı dostlarına götürecekti.Vakit saat gelmiş,tüm yolcular otobüste ki yerlerini almıştı.İkinci sıra koridor tarafında oturuyordu âşık.Yan tarafta oturan iki genç bayan,mahalli kıyafetli elinde sazı olan âşığa ilgiyle bakmış ve selam vermişlerdi.Otobüs yolları aheste aheste geçerken, yolcular birbirlerine hayırlı yolcuk temennisinde bulundular.Yol ilerledikçe sohbetlerde koyulaştı.Genç bayanlar Öğretmenmiş,yıllık izinle memleketlerine dönüyorlarmış.Âşıkta kendini tanıttı;
İsmim Ali ÇIRÇIR’dır. 1942 yılında Erzurum’da doğdum. Aziziye ilkokulunu bitirdikten sonra tahsilime devam edemedim. Bir yandan gündelik işlerle ekmeğimi koştururken diğer yandan sazla ve sözle ilgilenmeye başladım. 1965 yılından itibaren kendimi tamamen saza ve söze adadım. Bu tarihten sonra Rahmani mahlasını kullanmaya başladım.Uzun yıllar Atatürk Üniversitesi Mediko-Sosyal de çalıştım ve buradan sakatlığım nedeniyle malulen emekli oldum. Okul şiirleri adlı bir de kitap çıkardım.Özellikle atışma ve leb deymez türlerinde çalışmalarım var. Ayrıca,çeşitli yarışmalarda ödüllere layık gördüler.1988 yılında Kültür Bakanlığı tarafından açılan bir yarışmada »Öğütler Destesi« adlı kitabımla üçüncülüğü layık gördüler.
Yolcular âşığın kendisini tanıtması sonrası ondan bir kaç eser söylemesini rica ettiler.O da, daha yeni yazdığı DADAŞ OLDUK isimli şiirini okudu.
"DADAŞ OLDUK"
“Vatan vatan” diyerek, erdikte Dadaş olduk,
Şehit yatan diyerek, sordukta Dadaş olduk.
Tarih boyu düşmana, asla boyun eğmedik,
“Allah Allah diye cepheye vardık da Dadaş olduk.
Vatan’da şehit verdik, kefen dahi sarmadık,
Kardeş dedik sarıldık, birbirimiz kırmadık,
Gece gündüz yürüdük, bir an dahi durmadık,
Nice kahbe düşmanlar kırdıkta, Dadaş olduk.
Ogün ninem Hatun, dağı taşı inletti.
Şanlı Türk’ün unvanı, bir kez daha ünletti.
Atam gazi oldu hey, dedem de şehit yattı.
Kahbelerden, hesabı gördük de Dadaş olduk.
Kazım Paşa, Halitle canımızı adadık.
Al Bayrağın rengini daha seri boyadık,
Aziziye şahittir, burçlarına dayadık,
Düşmanı çevresinde sardıkta Dadaş olduk.
On iki Mart’ta o gün yurdumuzu kurtardık,
Alçakların leşini hendeklere aktardık.
Uyan! Nuh’tan buyana, her alanda biz vardık.
Fikirleri hayra, yordukta Dadaş olduk.
Doğuda sınır biz, Erzurum’lu Dadaşız,
Edirne’den ta Kars’a, bütün yurtta kardeşiz.
Kimimiz gazî, şehit; kimimiz Bektâşız.
İkilik yapanları, sürdükte Dadaş olduk.
Anneler balta, satır; bizlerde kılıç saldık,
Kükredik, coştuk, ama destûru Hak’tan aldık.
Yurt’a kemlik yapana, Allah diyerek daldık,
Cesetlerle suları ördükte Dadaş olduk.
Hey Rahmani, Kemal’in çizmesi sınır çizmiş.
Benden öte tarihi ecdâdım, Atam yazmış.
Kahkaha atanlara o anda kuyu kazmış,
Cem olduk, hürriyeti kurduk da Dadaş olduk.
Sonrasında bir kaç eser daha sözlü olarak söyledi.Otobüs yoluna devam ediyor,yolcular koyu sohbetin tadını çıkarıyordu.Erzincan sınırları geçilmişti.
Şoför ani bir refleksle frene bastı.Tüm yolcular ne olduğunu anlayamadılar.Biraz ilerde bir iki otobüs daha durmuştu.Şoför olanları anlamıştı ama artık çok geçti.Saatler 19.30’u gösteriyordu. Bölücü eşkıyalar yolu kesmiş,insanları teker teker ite kaka aşağı indiriyorlardı.Memleketin başına belâ olan terör ve ona hizmet eden kandırılmış terörisler yığını.Yıllardır kan emiyorlardı.Sansa deresi de coğrafi olarak onlara hizmet eder bir konumdaydı.Bir kaç kez kanlı eylem yapmış, onlarca insanı katletmiş ve araçları yakmışlardı. Eli ve beyni kanlı kandırılmışlar sürüsü.
Âşık Rahmani birden ayağa kalktı.Yolcu gardaşlarım sakın korkmayın,bu bölücülere papuç bırakmayız evel Allah.
- Ordan genç bir delikanlı seslendi.Amca onlar silahlı biz ne yapabiliriz ki. O anda içeri eli silahlı üç terörist daldı.
-Herkes aşağı insin.
İri yarı olan terörist; genç bayan öğretmenlere sırıtarak baktı.
-O oo bugün nevalemizde iki de güzel bayan var.Haaa haa haa
Âşık Rahmani elindeki bastonuyla teröristin kafasına olanca gücüyle vurarak ;
-Bırakın o kızları şerefsiz Ermeni dölleri. Diyerek,eli kanlı teröristin aşağı düşmesine sebep oldu.İkinci terörist elindeki silahın dipçiğiyle âşığın çenesine var gücüyle vurduktan sonra tekmeyle otobüsten aşağı iter. Yaşlı ve sakat âşığın çenesi ve dizi kırılmıştır. Buna rağmen 2 genç öğretmen hanımı beraberlerinde sürükleyerek götürmek isteyen teröristlerin üzerine yürür. Kurşunlar Ali Rahmani’nin başına, sol göğsüne ve sağ kasığına denk gelir. Yaşlı Halk ve Hak Âşığı, burada salâvat getirdikten sonra şehit düşer.
O yıl, Konya aşıklar Bayramı kahraman ve Dadaş Âşık Ali Rahmani’yi anma törenine döner.Yüzbine yakın Erzurum insanı cenazesine koşar.Şehit olan Âşık Ali Rahmani ebedi istirahatgâhına defn edilir.Allah gani gani rahmet etsin.