Ben Bu muyum?
KÜÇÜK büyük önüme konan taşları aşmak... Onlarla yetinmeyip aşılmaz denenleri aşmak, en uçta yaşayıp, en dibe kadar inebilmek, sonra bir Anka kuşu gibi tekrar gelmek olmam gereken yere... Macera yaşamak her an, aksiyon, heyecan, bitmez tükenmez bir enerji sergileyip insanlar tarafından “deli” diye adlandırılmak... “Bu muyum şimdi ben?” diye defalarca sordum kendime... “Bu mu gerçekten arzuladığım?”...
Cevap: “Sanırım”
Önümde hep engeller olsun istedim aşayım diye ama hep engellerim olmadı... Azaltıldı engellerim, ben zarar görmeyeyim diye. Engellerim engellendi yani... Ben yarattım başkasının elimden aldığı engelleri daha sonraları... Hepsini de aştım... İspatladım kendimi kendime... Sadece duygularımı aşamadım... Fiziğimi zorlayan her şeyi sevdim. Beni deliye döndüren, zihnimi karmakarışık eden problemlerin hep üstüne yürüdüm. Ya kalbim... Kalbimin sınırlarını zorlamak, onu deliye döndürmek... Ah dedirtiyor bana... Öyle bir ah ki bu paramparça ediyor bedenimi... Beni zorluyor ama ben bunu hissedemiyorum bile vücudumda... Yalnızca kalbimde geçiyor olaylar ve orda patlıyor her şey... Fiziksel hiçbir zorluk hissedemiyorum... Doğrudan acıtıyor ve bitiyor her şey... Dayanılmaz, bir anda başlayıp bir anda biten, sonsuza kadar süren, çok ama çok büyük bir acı... O kadar zorladı ki, o kadar acı verdi ki bu bana; zihnim alt üst oldu... Ne düşünmem gerektiğini bile unutur oldum... Ölüm getirdi bana duygularım; aldı götürdü ölümü zıt duygularım...
Hep birinci olmak için yetiştirdim ben kendimi... Bir sınavda “tek” olmalıydım; savaşta en ön safta “ben” olmalıydım; her yarışta herkesten “farkla” önde olmalıydım... Bunun için her şeyi göze aldım... Yalnız kalmayı bile göze almıştım; ya da aldığımı sanmıştım... Nerden bilebilirdim ki bu kadar yalnız kalacağımı? “Aklını kurcalamasın” “Aaaa, şimdi sırası mı? Bak falan sınavı var. Herkes senden filan dereceyi bekliyor.” Sonunda da “SEVME...” dediler... Nasıl yapayım söylesenize... Her şeye razı olurum ama buna asla... Mühür vurmak dudaklarıma “seni seviyorum” sözü çıkmasın diye aralarından... “ASLA”... Yapamam ki zaten... Zincir vururum kollarıma, mil çekerim gözlerime, geçmişimi silerim ama duygularıma söz geçiremem... Kaçmalarını engelleyemem kafesinden... Kim tutabilir ki? Kimin gücü yeter dünyayı tek parmağıyla alt üst etmeye? Kimin gücü yeter tek bakışla dağları yok etmeye? Kimin yüreği el verir; çıplak ellerle, atan bir yüreği olduğu yerden sökmeye? Bunu yapacak kişi kimse o engeller sevmemi, sökerek yerinden yüreğimi.
“Deli” oldum... “Mecnun” değil... Yoktu benim Leyla’m... Her zaman ilk aklıma eseni yapardım, bundan deli oldum ben... Sonra oldum Mecnun... Bir Leyla çıktı karşıma, başkasının olan... Mecnun oldum... Bir Mecnun’u daha vardı Leyla’mın... İki Mecnun, bir Leyla... Biri gitmek zorunda gözü yaşlı; biri kalabilir kutsal denecek mutlulukla... Gitmek zorunda kaldım... İlk defa yenildim... Ezildim, kayboldum kendimde... “Deli” olmaya çalıştım yeniden; olmadı... Mecnun kaldı yerinde...
Bu muyum şimdi ben? Mecnun mu, deli mi? Yalnız mıyım yoksa birinci mi? Ben miyim engelim yoksa aslında yok mu hiçbir engelim?...
CEVAP: Artık bimiyorum...
YORUMLAR
Şimdi size,sizi çok iyi anladım desem inanır mısınız? Gün geliyor ben de soruyorum kendi kendime "Ben bu muyum??" diye ama ne yazık ki cevap alamıyorum.
2 Mecnun,1 Leyla'nın Mecnunu olmak mı daha zor yoksa 1 Mecnun 2 Leyla'nın Leylası olmak mı daha zor acaba???Düşünmek gerekir...
Ellerinize sağlık,güzel bir yazı olmuş...