uyan
“Uyan
Tenin toprağa karışmadan”!
İrkildim. Elimi komidinin üstüne attım. Rüya ile gerçek arasında bir yerlerde sigara molası verecektim. İlk dumanı çektim. İkincisini çekmeden söndürdüm.
Cennetle cehennem arası bir salıncaktı yatağım.
Cinayetime suçlu aramak
Eski bir şarkıya sığınmak
Notaları bende gizli
Nedeni sende
Eski bir pikapta
Tenhada anılara saklanmak
Camın altında ayağında terlikleriyle koşup duran ve durmadan ağlayan küçük çocuk. Son günlerde hep onun sesini duyuyordum.
“Uyan
Tenin toprağa karışmadan”!
Kuşlar intihar etmez
Edemediklerinden değil
İntihar ne bilmediklerinden
Küçüktüm. Güvercinlerim vardı. Kırık kanadı rengi güneşle seyrelmiş açık kahverengiydi. Dedim ya küçüktüm. Kuşlar intihar etmez öyle bilirdim. Güneş batmaya yakındı. Çatının kenarına geldi. Durdu. Öylece seyrettim. Geri dönecek ve kafesine girecekti.
Bilseydim ah keşke bilebilseydim.
Kuşlar intihar eder
Bildiklerinden değil
İntihar ne bilmediklerinden
Derin bir sessizlik vardı. Rahatsız oldum. Yalnız olmak için en azından kendime ihtiyacım vardı. Ben yalnız bile değildim.
Pili bitmiş
Eski bir duvar saatinin
Akrebi ile yelkovanıydık seninle
Bir dakikalık mesafe
Sonsuzluğunu zamanın sığdırmıştı içine
Çırayan 20:00 suları,
Elimi kapıya attım. Yağmur kaldırımları dövüyordu. Kaldırımlar yağmurdan muzdarip üstlerinde yürüyenlere kızıyordu. Elim titredi. Bütün yalnızlığımı kaldırımlara bırakıp içeri girdim. Kalın gözlükleri ve elinde tuttuğu şapkasıyla (Her an şapkasından bir tavşan çıkarabilirdi.) beni bekliyordu.
Görmezden geldim. Duymasın, bilmesin diye yavaş, sessiz, sakin biraz utanarak cam kenarındaki masaya oturdum.
*Pencereme vurmayın ödüm patlayabilir
Bana dokunmayın, vücudum boşluğa kayabilir
Sanki hiç dinmeyecekmiş gibi yağdıkça yağan, camı bu gece bambaşka bir nefretle döven yağmur, damlalarını al git. Başka bir akşam benim mekanıma gel. Ben ayık olayım, sen rahmet.
Çocuk
Güvercin
Rahmet
Gözlük
Çocuk güvercini kovalıyordu. Güvercin rahmeti. Rahmet gözlüğünden süzülüp içine akıyordu. Kimse farkında değildi. Çocuk gözlüğünden süzüp rahmeti güvercine bakıyordu.
Cennetle cehennem arası bir salıncaktı yatağı.
Cinayetine suçlu aramak
Eski bir şarkıya sığınmak
Hasreti başka
Esareti başka
Notaları bende gizli
Nedeni onda
Eski bir pikapta
Mazide anılara saklanmak
Tek umudu buydu.
Faili meçhul kuş ölümleri artıyordu. Yazık ki şapkasından çıkardığı her tavşan güvercin olup kendini boşluğa bırakıyordu.
Arada kaçamak bakışlar atıyordum. Dedim ya utanmıştım. Hasretin esareti düşmüştü içime. Yüzü yorgundu. Göz altlarından çenesine inen kırışıklıklar iyice belirginleşmişti. Belki alkolden belki yaşından elleri titriyordu. Konuşmuyordu. Sadece dinliyordu. Zaten konuşmayı da sevmezdi. Bunun için onu çok severlerdi. Çok keyifliyse belki bir “Kadınım” söylerdi.
Eskiden de aynı masada yüzü mutlaka duvara dönük oturur, o büyük resme bakardı.
*Resimdeyse bir nokta:
Yana yatmış bir gemi…
Kaybettiği alemi
Arıyor deryalarda
Resim eskimişti, o ihtiyarlamış, gemiyse kaybettiği alemi hala bulamamıştı.
Mazi
Ben
Gemi
İhtiyar adam
Bir garip hikayedir
Kendi yüzünü hatırlamadan ölmek
Bir garip hikayedir
Unuttuğun yeri bilip geri dönememek
Son yudumu içtim. Son kez önce resme sonra ona baktım. Ellerim belki alkolden belki hasretten titriyordu. Kapıyı araladım. Kaldırımlara bıraktığımı avuçlarıma aldım.
Camın altında ayağında terlikleriyle koşup duran ve durmadan ağlayan küçük çocuk. Son günlerde hep onun sesini duyuyordum.
“Uyan
Tenin toprağa karışmadan”!
*Necip Fazıl Kısakürek’e aittir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.