Yoğurt ve Yiğit
Efendim, kadim devirlerden bu yana söylene gelen sözler vardır. Ki bunların her biri bin bir tecrübenin ürünüdür. Bizlerden önce bu fani dergâhta bir nefeslik konaklayanlardan bize mirastır bunların cümlesi. Söyleyenlerin yerinde yeller esse de yazı denilen mucize ile vecizeler, kelamı kibarlar ulaşmıştır günümüze. Bundan sonra dahi dünya durdukça bu çark böyle dönecektir. Söyleyenden, dinleyenden ,duyandan , uyandan uymayandan nice insan konup göçecektir dünya denen deni gezegene…
Bilindiği üzere yoğurt kelimesi, dilimizden dünya literatürüne geçen bir kelimedir. Bu cümleden hareketle yoğurt denen nimetin keşfinin de bize nasip olduğunu söyleyebiliriz çekinmeden sakınmadan. Ayrıca, “Silifke’nin Yoğurdu” Türküsü de bu kelimenin tapusunun bize ait olduğuna düşülen bir şerh kabul edilebilir. “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.” Sözünü de bu cümleden saymak lazım gelir.
Yoğurtla yiğidi aynı cümlede hem dem eden atalarımız, bugünü görselerdi hayıflanmadan edemezlerdi sanırım. Eskiden tahta kaşıkla kalıp kalıp kaşıklanacak kıvamdaki koyun yoğurdu, keçi yoğurdu , manda yoğurdu günümüzde yok artık. Kalaylı bakır bir bakraçta kaşıklarken mest olduğumuz yoğurt yerine, plastik kaplarda ömrünü uzatmak için işlem yapılmış yoğurda muhtaç olmak bir bahtsızlık olsa gerek.
Tüm bunları söylerken aklıma çocukluğumda anamın yaydığı yayıklar geldi. Akdeniz ikliminde yazın havalar çok sıcaktır. O yüzden anacığım yayık yayacağı günler sabah namazından önce kalkar seher serinliğinde işe koyulurdu. Gün doğup ortalık ısınmaya yüz tutmadan koca bakır bir leğene mis gibi kokan, kendine has bir rengi olan tere yağını tepeleme doldururdu. Çömçe denilen büyük tahta kaşıkla üzerinde küçük tereyağı yüzen ayranı içmek ve taptaze tereyağından çomaç yapıp yemek benim ayrıcalığım olurdu. Bırak tadını rengini bile göremiyorum artık o tereyağının. Çomaç kelimesini merak edenler olacaktır. Yufka ekmeğin içine peynir çökelek vb. konulup yapılan dürüme çomaç denir.
Bunca detaydan sonra gelelim günümüze. Artık ne yoğurdumuz yoğurt ne yiğidimiz yiğit. Yoğurdumuz bozulunca yiğidimiz de yoğurt yeme şeklini değiştirdi. Birbirinden esinlenip ayranına su katan komşulara hasret kaldık. Susurluk ayranıyla değil, meşhur kamyonuyla anılır oldu. “Silifke’nin yoğurdu/ Kız seni kimler doğurdu/ Seni doğuran ana bal ile mi yoğurdu.” Türküsünü bile ağız tadıyla söyleyemez olduk. Kanlıca’nın yoğurdunun kaderi de eski tadını yitirenlere dahil olmak. “Kimse ayranım ekşi demez” sözü de yavaş yavaş tedavülden kalkacağa benzer.
Kola, hamburger, pizza kültürünün cirit attığı bir devirde devri kadime sığınmak değil elbette amacımız. Ancak yine yiğidimiz yiğit olsun yoğurdumuz yoğurt. Çok şey mi istiyorum sizce…
Ankara,12.06.2011 İ.K
YORUMLAR
Nerden aklınıza geldi yoğurda methiye yazmak bilmem ma en sevdiğim vazgeçemediklerimin arasında olan bir üründür kendileri. Öyleki misafirliğe gittim evlerde beni iyi tanıyanların illeki sofraya bir kase de olsa yoğurt koyanlar bilirler onsuz yapamadığımı..
Bu arada İlk kez okuyorum bir yazınızı dolayısıyla teşekkürüm hem yoğurda hem yazarına.
Sevgiler
Billur T. Phelps tarafından 6/13/2011 12:01:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
zakir
Hiç de çok şey değil istediğiniz. Belki de büyük çoğunluğun isteği bu. Ama korkarım ki yalnızca dilde kalıyor olmalı ki, icraattımızda bir şey yok.
Hep özel ve özenli bulmuşumdur anlatımınızı. Bütün yazdıklarınızda mutlaka öğreneceğim bir şey var.
Kutluyorum.
Bugün okuduğun en güzel yazılardan birisi çalışmanız.