İNTİHAR VE
Stresin, ekonomik ve sosyal sorunların, sanayileşme ve kentleşmenin artmasıyle intihar olaylarında önemli ölçüde artma görülmüştür. Dünya sağlık örgütü WHO’nun verilerine göre yılda bir milyon kişi intihar ederek ölmekte, 10 – 20 milyon kişi intihar teşebüsünde bulunmuştur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 10 Eylül Uluslar arası İnsan Hayatının Korunması Günü (Word Suicide Prevention Day) dolayısıyla yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. WHO, intiharların insanların ölüm sebepleri arasında 13. sırada yer aldığını ve 15 – 44 yaşları arasındaki insanların ölüm sebepleri arasında ise 3. sırada yer aldığını açıkladı.
Uzmanlar, son 45 yılda intiharların sayısının yüzde 60 arttığını vurguluyorlar. WHO verileri, intiharların Doğu Avrupa ülkelerinde en fazla görüldüğünü ortaya koydu.
İntihar en fazla yaşı ilerlemiş erkeklerde görülüyor. Ancak son yıllarda üçüncü ülkelerde olduğu gibi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gençler arasında da intiharlara sıkça rastlanmaya başlandı.
WHO verilerine göre intiharların en büyük sebebini (yüzde 90) ruhi bunalımlar, fakirlik, işsizlik, ceza korkusu ve ağır hastalıklar oluşturuyor.
14 – 25 yaslari arasindaki intihar orani ile ilgli olarak yapilan bir arastirmaya göre Yenizellanda yüzbinde 26,7 ile 1. Finlandiya 22,8 oranıyle 2. İtalya 4,3 oranıyle en düşük orana sahiptir.
İntiharın Tanımı ve Çeşitleri
İntihar “bireyin duygusal, ruhsal ya da sosyal sebeplerin etkisiyle kendi hayatına son vermesi olarak tanımlanmaktadır (National Center for Health Statistics, 1968-1991).
İntihar, insanın doğuracağı sonucu bilerek, bir eylemle, doğrudan veya araçlı olarak, kendi kendini ölüme sürüklemesidir. Yapılan istatistiklere göre savaş ve ihtilâl dönemlerinde daha az, barış dönemlerinde ise fazla, kır bölgelerinde daha az, kentlerde daha çoktur. Bekârların evlilere, çocuksuz ailelerin çocuklulara göre daha fazla oranda intihar ettikleri görülmüştür. İntiharın hangi sebeplerle meydana geldiği çok eskiden beri merak edilmiştir .Bazı insanlar intiharın, delilikle, sarhoşlukla, ırkla, soyaçekimle, iklimle, taklitle, işbölümü ile ilişkisinin olduğunu düşünmüşlerdir. Bunların hiçbirisi tek başına intiharın sebebini ortaya koymamaktadır. İntiharın psikolojik yönü olduğu gibi sosyolojik yönü ve sebepleri de vardır. İntihar, gerçekte bir davranış biçimidir. Her davranış bir takım sosyal ve psikolojik süreçlerin etkisiyle meydana gelir. Dolayısıyla intihar davranışı da, hem psikolojik hem de sosyolojik sebeplerin sonucunda gerçekleşen bir olaydır.
Toplumsal bunalımlar sonucu örneğin ekonomik krizlerin hâkim olduğu bir toplumda ve dönemlerde vuku bulan intiharlar vardır. Durkheim bu tip intiharları “kuralsızlık intiharları” olarak isimlendirir. Hayat koşullarında meydana gelen düzensizlik ve değerlerin alt üst olmasına bağlı olarak insanlar intihara yönelmektedirler.
Bazı intiharlar da vardır ki; bunlar ferdin bağlı olduğu toplumla tam anlamıyla bütünleşmesi sonucudur. İnsan yalnız bağlı olduğu zümre tarafından korunulmadığı, ya da toplumsal bağların çok gevşek olduğu zamanlarda değil, topluma çok bağlı olduğu zamanlarda da intihar eder. Burada ölen kişi bir görevi yerine getirme duygusu ile hareket eder. Bu tip intiharlara, ilkel toplumlarda ve orduda rastlanılır. Bu tip intiharlarda savaşta vurulmadan ölmek istemeyen insanın, normal ölümü kabullenememesi, kendini öldürmesi, ilkel toplumlarda ölen kocalarının arkasından, karısının hattâ hizmetçisinin intiharı, bu tip intiharlara örnek teşkil eder. Bu tip intiharlar bir gelenek hükmünü almıştır. Durkheim’ın “elcil intiharlar” olarak belirttiği bu tipe, günümüzde de rastlanmaktadır. Bir de bireyin bağlı bulunduğu din, aile, politik zümre... vb. tarafından korunulmamış olmasından dolayı, meydana gelen intiharlar vardır. Durkheim bunlara “bencil intiharlar” adını vermiştir. Bencil intiharlar toplumsal bağların gevşek olduğu, bireyin kendini yalnız hissettiği zamanlarda meydana gelir. Burada fert, fonksiyonel bakımdan toplum içinde olmasına rağmen, toplum onu koruyacak kontrolü kaybettiği ve dayanışma zayıfladığı için, fert yalnızlık hissine kapılır. Bireyi hayata bağlayan faktörlerin sayısınin artmasına orantılı olarak intihar etmesi zorlaşır. Kişiyi yaşama bağlayan değerlerin kişiye yaşaması için idealler sunmaması onu bunalıma ve sonuç olarak intihara sürüklemektedir. Günümüz toplumlarında meydana gelen intiharlar daha çok bu tip intiharlardır.
Günümüzde meydana gelen intiharlar gerçek intiharlar, kararsız İntiharlar ve medyatik İntiharlar olmak üzere üç ayrı tavır olarak görülmektedir.
Gerçek İntiharlarda, hangi sebepten kaynaklanırsa kaynaklansın gerçekten ve ciddî olarak ölmek istenir. Bundan dolayı intihar gizlice ve kimsenin engel olamayacağı yerlerde yapılmaktadır. Kararsız intiharlarda ise kişi ölüm ile hayat arasında bir bocalama ve kararsızlık yaşamaktadır. Hayatın zorlukları, aşılamayan engeller, çözülemeyen sorunlar kişiyi intihara sürüklemekle birlikte, diğer taraftan kısmen de olsa onu hayata bağlayan nedenlerin bulunması onu kararsız kılmaktadır, ama bazı kişileri cezalandırmak için intihar etmektedir. Maalesef bu tip intiharların çoğu ölümle sonuçlanmaktadır. Medyatik intiharlar isteklerine ulaşamayan insanların medyayı kullanarak sorunlarının çözüme kavuşturulması için başvurdukları bir yöntemdir.
Ulusal halk sağlığı enstitüsü intiharı 3 ana başlıkla sınıflandırmaktadır:
Tamamlanmış intihar (Bilerek, kendine yönelik yapılan ve ölümle sonuçlanan intiharlar için kullanılır).
İntihar girişimi (Ölümle sonuçlanmayan, ancak kendi yaşamına son vermeye yönelik davranışları kapsar).
İntihar düşüncesi (intihar etmeye yönelik planlar yapma, bu konuyu işleme, ancak eyleme geçmeme olarak tanımlanır).
İntihar etmeyi düşünen insanlarda görülen belirtiler:
• Uyku ve yeme alışkanlıklarında değişiklik (İştahsızlık veya aşırı yeme, uyuyamama veya çok fazla uyuma)
• Yalnız kalma isteği (Aileden ve arkadaşlarından uzaklaşma)
• Alkol veya uyuşturucu kullanma
• Başarısızlık oranının artması
• Suçluluk duygusu, umutsuzluk, huzursuzluk hissetme
• Dikkat dağınıklığı, iş yapmama isteği
• Davranışlarıyle veya sözleriyle intihar edeceğini belirtme
• Kıymetli eşyalarını başkalarına verme
Bu davranışları gösterenlere karşı dikkatli davranmalı, onlara yeteri kadar ilgi gösterilmeli, sıkntılarına ortak olunmalı, onlara yalnız olmadıkları, yaşamak için çok fazla nedenleri olduğu kavratılmalı.
İntihar Riskini arttıran sebepler:
• %70 deprasyon
• alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığı
• şizofren olmak
• erkek olmak
• kişilik bozukluğu ve aldatılma hissi
• stresli iş
• kentli olmak
• boşanmış olmak, terkedilmiş olmak
• çocuğu olmamak
• dul olmak
• işsizlik, işini kaybetmek, iflas etmek, ekonomik bunalım
• ailede ve yakın akrabalarda intihar vakalarının yaşanmış olması
Türkiye’de durum:
Türkiyede yılda 600 kişi intihar etmektedir.Türkiye’de 50 bin kişiye bir psikiyatri düştüğü ve mevcut psikiyatrilerin % 50”sinin İstanbul, Ankara ve İzmir’de çalıştıkları göz önüne alındığında bu konuda daha ne kadar çok adım atmak zorunda olduğumuz anlaşılır. Bayburt, Bilecik, Mus, Iğdır, Tunceli, Siirt v.b. bir çok ilde halen psikiyatri görev yapmamaktadır.
Türkiye´de intihar birincisi ilimiz Mugla´dır. Mugla Valisi Hüseyin Aksoy’un kurmus olduğu intiharı araştırma komisyonunun hazırladığı rapora göre son üç yılda Mugla’da 1445 kisi intihar taşebüsünde bulunmus ve bunların 163`ü hayata veda etmiştir. Son 8 yılda intihara kalkışanların sayısı 2739 olup bunlarin % 2`si turisttir. Mugla`da intihar oranının artmasının en önemli nedeni Mugla`nın turizme bağlı olarak çok hızlı olarak kentleşmesi ve yöre halkının bu değişime ayak uyduramaması olarak değerlendirilmektedir. Litvanyanin birinci sırada yer aldığı dünya intihar istatistiklerine göre Türkiye 66. sırada yer almaktadır. Siyasal, sosyal, ekonomik bunalimin derinleştiği, kültürel çöküntünün yaşandığı günümüz Türkiye`sinde bu oranı korumak çok mümkün görülmüyor.
İntihar vakalarını azaltmak veya önlemek için:
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde intihar (ruhsal dengeyi ve sağlığı koruma büroları) vardır. Deprasyona girenler, aile içerisinde veya arkadaş çevresinde davranış veya sözleriyle intihar edeceği şüphesi uyandıran kişiler bu bürolarda kontrol altına alınır, ilaç ve konuşma terapisi uygulanarak onlara yaşama bağlanma gücü kazandırılarak toplumda normal bir insan gibi yaşamlarını sürdürmeleri sağlanır. Deprasyon intiharın en önemli göstergelerinden biridir. İntiharların %70’i deprasyon kaynaklıdır. Tedavi edilmeyen deprasyon hastalarinin %15`i intihar etmektedirler. Ruhi bunalım asla ve asla delilik olarak yorumlanamaz. Ruhsal bunalım geçiren insanlar psikiyatriya başvurmalı ve tedavi olmalıdırlar. Bu bağlamda ruhsağlığı hizmetleri yaygınlaştırılmalı, konuşma terapileriyle kendilerini daha güvenli hissedecekleri beceriler kazandırılmalı. Yaşamda karşılaşılacak engelleri aşma, sorunları çözme becerileri kazandırılmalı.
Anneler, babalar, eğitimciler gözümüz gibi sevdiğimiz çocuklarımızı baskıyla, askeri disiplinle eğitmekten vazgeçelim. Baskı belli bir süre davranışları kontrol altında tutabilir, ama onları eğitmez. Lütfen çocuklarımızla ilgilenelim. Onlarla bir arkadaş gibi davranalım ki onlar dertlerini bize döksünler. İçini dökmeyen yani sorunlarını anlatmayan insanlar daha kolay bunalıma girerler. Ayrıca dertler anlatılmayınca çözüme kavuşturulması olası değildir. Lütfen çocuklarımızı yarış atı gibi yarıştırmayalım. Elbetteki iyi bir eğitim görmek, iyi bir meslek sahibi olmak idealdir, ama her çocuğun kapasitesi, ilgi alanı değişiktir. Çocuklarımıza yol gösterelim ama, onları sevdiğimiz, başka bir deyişle istediğimiz mesleğe zorlamayalım. İnsanlar sevdiği meslekte çalıştıkları zaman daha mutlu olurlar. Üniversiteye girememek hayatın sonu değildir, Üniversite mezunlarının hepsi aydın, üniversiteye giremeyenler de cahil değildir. Çocuklarımıza engelleri aşma, sorunları çözme becerisi kazandıralım. Hayatın engebeli olduğunu, hayat yolunun taşlı, dikenli olduğunu öğreterek bu yolda nasıl yürümesi gerektiğini kavratalım. Lütfen çocuklarımız bir hata, bir yanlış yaptıkları zaman onlara kızmayalımama, neden öyle yapmaması gerektiğini anlatalım. Lütfen çocuklarımızı zorla istemediği biriyle evlenmeye zorlamayalım. Elbette ki deneyimlerimize dayanarak ona reberlik etmeye çalışmalıyız ama sonuçta onun kararına saygılı olmayı bilmeliyiz.
Hayatta en önemli şey sağlıktır. Sağlıklı olmadan hiç bir şeye sahip olunamayacağı gibi mutlu olmak da olası değil. Sağlıklı olmanın ön şartı ruhsal dengeyi korumaktır. Ruhsal dengesi bozulan bir insanın giderek fiziksel hastalıkları da artar. Tüm acılarına, sıkıntılarına, dertlerine rağmen hayat tatlıdır. Hayatın acılarıyle, dertleriyle mücadele etmeyi öğrenerek, bunu başaramazsak da o acı ve dertlerle birlikte yaşamayı öğrenmeli ve mutlu olmayı bilmeliyiz. Herkesin ama herkesin yaşama tutunmak için bir sebebi vardır.
Sağlıklı ve mutlu bir yaşam için el ele daha güzele......
İsmail Cömertoğlu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.