- 460 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Tüm Evren Beynimizin İçindedir
Bu yazımda madde üzerine kurulan tüm görüşleri sarsan bilimsel bir sonucu sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslıyla muhatap olamadığımız dünyanın, bir sivrisineğin vızıltısının bile duyulmadığı, renksiz, karanlık, tam olarak tanımlayamadığımız bir mekan olduğunu biliyor muydunuz?
İnsanların çoğu bu gerçeği gözardı etse de inanan ya da inanmayan herkes bunu kabul etmek durumunda. Dışarıda ne ışık, ne renk, ne de ses var. Dışarıda yalnızca Güneş ve diğer "ışık kaynakları"nın saçtığı çok çeşitli dalga boylarında ve farklı türde elektromanyetik parçacıklar, fotonlar var.
Bizler dış dünyaya dair her türlü bilgiyi, ancak duyu organlarımız aracılığıyla öğreniriz. Ve gözümüzün gördüğü, elimizin dokunduğu, burnumuzun kokladığı, dilimizin tattığı, kulağımızın duyduğu bir dünyayı tanırız. Doğduğumuz andan itibaren bu duyulara bağlı olarak yaşarız. Bilgiler bize ulaştığında bir dizi işlem sonucunda elektrik sinyaline dönüştürülür ve bu sinyaller beynimizde yorumlanır. Algıladığımız dünyanın, dışarıdakinin aslı olduğundan asla emin olamayız. Bize ulaşan elektrik sinyalleri ortadan kalksa, dış dünya bizim için yok olacaktır.
Dışarıya dair algıladıklarımız, yalnızca elektrik sinyallerinin beynimizde yarattığı etkilerdir. Çileğin kırmızılığı, duvarın sertliği, dahası anneniz, babanız, eşiniz, eviniz, otomobiliniz, kısacası canlı cansız herşey sadece beyninizdeki elektrik sinyallerinden ibarettir. Görüntü, ses ve diğer her şeyi beynimizde yaratan Allah’tır. Yüce Allah dışarıdaki sessiz, karanlık ve renksiz mekanı, yine karanlık, kapalı bir yer olan kafatasımızın içinde rengarenk, ışıl ışıl, çeşitli seslerle dolu bir yer olarak bize izletir.
Peki görüntüleri izleyen ve izlediklerini algılayan beyin midir? Beyin görmez, işitmez; o halde beyni kullanan kimdir? Ve "ben" dediğimiz gerçekte nedir? Bu ve benzer soruları insanlar, Yunanlılardan günümüze düşünmüş, cevaplar aramışlar. Beynin içindeki görüntüyü "görüyorum" diyen, beyninin içindeki sesleri "duyuyorum" diyen, kendi varlığının şuurunda olan bilinç sahibi varlık, Allah’ın insana vermiş olduğu ruhtur. Materyalist görüş, bu gerçeğin anlaşılmasından çekinir. Çünkü ruhun varlığı insanları Allah’a götürür ve onların iddialarını tamamen çökertir. Materyalistler her ne kadar bilincin açıklanamayan bir gizem olduğunu söyleseler de ruh konusu apaçık bir gerçektir. İşte maddeden başka bir varlığı kabul etmeyen materyalistlerin içinden çıkamadıkları asıl konu da budur.
R. L. Gregory beynin içinde görüntünün algılanması ile ilgili insanların düştükleri bir yanılgı konusunda şunları söyler: "Gözlerin beyinde resimler oluşturduğunu söylemeye yönelik bir eğilim söz konusudur, fakat bundan kaçınmak gerekir. Beyinde bir resim oluştuğu söylenirse bunu görmesi için içte bir göz daha olması gerekir -fakat bu gözün resmini görebilmek için bir göze daha ihtiyaç olacaktır ve bu da sonsuz bir göz ve resim olması anlamına gelir. Bu mümkün olamaz. (R.L.Gregory, Eye and Brain: The Psychology of Seeing, Oxford University Press Inc. New York, 1990, s.9.)
Dünyadaki bütün görüntüleri Allah bize izletir ve biz bütün ihtişamıyla görürüz. Allah gerçektir, mutlaktır. Bu gerçekleri öğrenen bazı kişiler müthiş bir açmaza girerler. Çünkü kendilerini çok önemserler. Dünyaya öylesine bağlanmışlar ve şirk ruhlarını öylesine kaplamıştır ki dünya hayatında sahip olduklarını yitirme düşüncesi onları şok eder. Asla kanıtlayamayacaklarını anladıkları halde kesin gerçek olmak isterler. Kendilerinin gerçek, Allah’ın ise kesin gerçek olmadığını düşündüklerinden bu kişiler Allah’ı tanımlarken, "nasıl radyo dalgasını göremiyorsan Allah’ı da göremezsin" gibi kendi çarpık görüşlerine uygun sözler söylerler. "Ama bak ben buradayım, beni görüyorsun; ben mutlak varlığım” derler. Maddenin gerçeği konusu bu görüşteki insanı çok farklı bir ruh haline sokar, kişinin gururuna dokunur. Anlar ki herşey yalnızca beyninin içinde bir görüntü; dışarıdaki ise karanlık, renksiz, sessiz bir dünya. Materyalist görüşe sahip biri için ise bu durum kaçışı olmayan ürkütücü bir gerçektir.
Bu konuyu düşünmemek, kaçmak çözüm değildir. Bu gerçekler karşısında yapmamız gereken, beynimizin içine tüm evreni sığdıran ve ruhumuza izlettiren Yüce Rabb’imizin muhteşem sanatını ve gücünü takdir edip, imanımızı artırmaktır. Konuyu detaylı kavramak ve Allah’ın varlığını kanıtlamada en önemli delillerden olan bu büyük mucizesini izlemek, O’na gönülden teslim olmamıza vesile olacaktır.
Fuat Türker, Haber Hilal