- 2314 Okunma
- 37 Yorum
- 0 Beğeni
BEN BİR SERVİ AĞACIYIM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bugün canım çok sıkkın, çok! “Hiç neşeli insan gelmez mi buraya?” dediğim zaman çok oluyor, içim daralıyor inanın… Yine o çocuklar geldi bugün buraya; ne çok büyümüşler, şaştım kaldım… Koca delikanlı olmuş ikisi de… Bir an yıllar önce buraya getirildiğim günü hatırladım da küçücüktüler o zaman…
Ben kardeşlerimle fidanlıkta çok mutluydum. Şişman bir bakıcımız vardı; bizleri her gün sulardı. Ne güzel günlerdi o günler kardeş kardeş hep bir yerde sıkış tepiştik ama çok mutluyduk.
Bir gün, şişman bakıcımız bizleri yerimizden hışımla sökmeye, kocaman bir traktörün kasasına doldurmaya başlamıştı. Hepimiz çok şaşkındık, üstelik canımızda çok yanıyordu köklerimiz yerden hatır hatır sökülüyordu, acımaz mı hiç(!) İşte o zaman sevimli bildiğimiz bakıcımızın acımasız olduğunu anlamıştım.
Traktörün kasasında, o güne kadar hiç görmediğim kalabalık bir yere gelmiştik. Şişman bakıcımız, bizleri kasadan tek tek alıp gölge bir yere bırakmıştı. Şaşkın şaşkın etrafımı seyrediyordum ki, kucağında bir bebek, bir de eteğine yapışmış üç dört yaşlarında bir oğlan çocuğu olan genç bir kadın yanımıza yaklaşmıştı. İşte ilk kez o zaman görmüştüm gözyaşını, kadının gözlerinde… O gün bugündür hep gözyaşı görmekteyim, mutlu günlerim çok gerilerde kaldı çok(!)
Genç kadın cebinden mendilini çıkarıp gözlerini sildikten sonra işaret parmağını bana doğru uzatıp; “O servi fidanı kaç para?” demişti bakıcımıza. İşte o gün adımı öğrenmiştim. Ben bir servi fidanıydım. Gerçi şimdi koca ağaç oldum ama…
Kadının beni göstermesiyle, yanındaki ufaklık koşup yaprağımdan öyle bir yakalamıştı ki, birkaç yaprağım elinde kalmış; “Babama götüreceğim!” diye bağıra bağıra beni çekiştirmeye başlamıştı. Bakıcımla genç kadın arasında geçen konuşmadan sonra, kadın beni belimden tuttuğu gibi kardeşlerimin içinden alıp yola düşmüştü. Ufaklıkta arkamızdan, yetiştiği yerde birkaç yaprağımı yolmaya devam ediyor, aynı zamanda; “Babama götüreceğiz değil mi anne!” diye bağırmasına devam ediyordu.
Kadın yorgun, ufaklık yorgun, kucaktaki bebek sürekli ağlıyor, düşe kalka evlerine gelince, hiç bekletmeden bir kazma, bir kürek alıp beni köyün yakınlarında bulunan mezarlığa getirmişlerdi. Etrafıma bakınca, burada benim gibi irili ufaklı birçok servi ağacı olduğunu görmüştüm ama kardeşlerimden çok uzaktaydım ve çok üzgündüm. Üstelik köklerim de kurumaya başlamıştı. Kadın, elindeki kazmayla mermer bir mezarın ucuna kocaman bir çukur kazmıştı. Çukuru kazarken hâlâ ağlıyordu. Ne bitmedik gözyaşı varmış be(!) demiştim o gün. Nereden bilebilirdim, buranın bir mezarlık olduğunu ve buraya gelen herkesin ağladığını. Kadın, ufak oğlanla beraber kazdığı çukura beni dikip, sulayıp, ağlaya ağlaya geri gitmişti. O ıssız yerde o gece çok korkmuştum. Kardeşlerimden uzak ve üzgündüm.
Zamanla yalnızlığıma alışmaya başlamıştım. Bazı günler burası öyle çok kalabalık oluyordu ki, şaşıyordum doğrusu. Yıllar beni büyüttükçe bütün günleri öğrenmeye başlamıştım… Burası, bayramlarda, anneler gününde, babalar gününde çok kalabalık oluyordu. Onun dışında mezarlar ve biz servi ağaçları tek başımıza kalıyorduk. Yağan yağmurları, karları, esen fırtınaları, etrafımızda çıkan otları, yağmurdan oluşup bütün belime boydan boya yapışan salyangozları saymazsak yalnızdık(!)
Yıllar yılı o iki çocuk ve kadın mezarın başına gelip beni suladılar. Şimdi kocaman oldum tıpkı bugün gelen delikanlılar gibi. Delikanlılar yanımda konuşmasalardı onları tanıyamayacaktım. Büyük oğlan benim belime kollarını dolayıp başını sırtıma yaslayarak mezarı seyretti bir süre. Sonra, mezarın başında dönüp duran kardeşine; “Sıtkı, hadi sen biraz dedemin mezarına git; benim babamla konuşacaklarım var.” Dedi. Sanki küçük oğlanın da istediği buymuş gibi hemen dedesinin mezarına yöneldi. Zaten ikisi yan yanayken birbirlerinden sıkıldıkları için tek kelime konuşmuyorlardı. Küçük oğlan gidince büyüğü mezarın başına oturdu. Bir süre ellerini açıp dualar etti.
Sonra; “Babacığım, seni öyle çok özlüyorum ki, seninle top oynadığımız günleri hiç unutmuyorum. O topu kimselere vermiyorum, kendim de oynamıyorum. Aslında sen öldükten sonra ben hiç top oynamadım biliyor musun? Bir gün benim de çocuklarım olursa, o topla, çocuklarımla beraber oynamayı düşünüyorum. O zaman bezi görür müsün baba. Babacığım, bugün babalar günü, herkes babasına bir şeyler alıyor. Ben hep üzülüyorum. Gizli gizli o topu elime alıp ağlıyorum. Sonra kardeşimle beraber buraya, sana gelip senin başındaki servi ağacını suluyoruz, mezarının üzerindeki çiçekleri suluyoruz, seninle konuşuyoruz, işte hepsi bu baba! Seni çok özlüyorum çok!” dedi delikanlı ve ağlayarak dedesinin mezarına doğru yürüdü.
Dedesinin mezarına gelince, sırasını sabırsızlıkla bekleyen kardeşine; “Hadi şimdi babamla sen konuş Sıtkı” dedi. Sıtkı, koşar adım mezara doğru yürüdü, titreyen elleriyle bir süre mezarın üzerindeki Çiçeklere dokundu. Konuşmak istediği halde ne söylemesi gerektiğini bir türlü beceremiyordu. Zaten hep böyle oluyordu mezarın başına gelince. Sonra boğazına kocaman bir yumru sokuldu. Ağır ağır o yumruyu yutmaya çalıştı. Sesi hâlâ çıkmıyordu. Kendini biraz zorladı. Gözünden akan yaşlarla boğazı biraz yumuşamıştı.
“Babacığım, senin kime benzediğini hiç bilmiyorum. Evde bir sürü fotoğrafın var ama ben seni hiç canlı görmediğim için o fotoğrafların sana ait olduğuna bir türlü inanamıyorum. Ben seninle hiç oynamadım diğer çocukların babalarıyla oynadığı gibi. Ağabeyimi çok kıskanıyorum baba çok! O topu sürekli saklıyor, babam onu bana almıştı diyor. Oysa sen beni de seviyordun değil mi bana? Eğer sağ olsaydın benimle de oynardın değil mi? Ağabeyimin bir topu var seninle oynadığı; benim bir topum bile yok baba yok! Aslında annem bana bir sürü top aldı ama ben hep ağabeyimin sakladığı o topu istiyorum ve ağabeyimi çok kıskanıyorum baba çok!” dedi ve gözlerini silip ağabeyine doğru yürüdü. İşte bugün benim yine içim paralandı.
Çünkü BEN BİR SERVİ AĞACIYIM (!)
10.06. 2011/ Emine UYSAL
YORUMLAR
Servi ağacı : Akdeniz bölgesinde çok yetişen, yapraklarını dökmeyen, ince, uzun bir ağaç.
Hani dedim meraklısı için, yazayım bu servi ağacının anlamını..
Selvi boylum al yazmalım şarkısı geldi aklıma,, Servi boylum
olmalı doğrusu, bir iki yerde rastladım bu iki şekildeki yazıma,,
Servi,,, TDK sözlüğünde SERVİ olarak geçiyor,,
paylaşayım dedim meraklısı için,,
şimdi derler belki bu servi de nerden çıktı diye,,
Yazınıza gelince,,, duygulandım yine,, gözlem mükemmeldi,, öykünün içine girdim tabiri caizse,,, yaşattı, hissettirdi sanki,,
Diğer bir husus,, BEN BİR SERVİ AĞACIYIM,,
demişsiniz,, iyi güzel de,, ben de bu hataya çok düşerim başta söyleyim de,, BİR SERVİ AĞACIYIM.. olmalı doğrusu..
ağacı olan kim? cevap : BEN
ben bir servi ağacıyım,, özne : BEN... gizli özne..
BEN demekle açığa çıkıyor ama, iki kez tekrar olmuş oluyor,,
ben bu BEN' leri dikkatli kullanıyorum artık,,
ben, bir hatırlatayım dedim,, pardon,,, bir hatırlatayım dedim :)
Kaleminiz hep yazsın,,,
yaşanmamış aşkların şairi tarafından 10/8/2011 12:10:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
yapma Emine
babası olmayan kaç yüreğin içi sızladı şimdi biliyormusun?
kutlarım arkadaşım
günü hak eden haklı başarını
sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
Sevgili Emine, yazıların yalın, akıcı ve içten. Bugünkü yazın da yine öyle olmuş. Eline, yüreğine ve kalemine sağlık.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle.
ben bir servi ağacıyım mezarımın üstünde.:(
ne güzelsin Emine'm tebriklerim günün yazısına hayata kattığın sevgi yürekli cümle güzelliklere iyi ki varsın değerli dost..:)
sevgim saygım selamlarımla..
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
DEĞERLİ ŞAİRİM ÇOK GÜZEL BİR KONU AÇMIŞIN ,Çünkü BEN BİR SERVİ AĞACIYIM (!)
OKUDUKÇA DUYGULADIRDIN BENİ SİZLERDE OLMASIN AĞLAYAMICAZ
EMEĞİNE YAZAN GÜZEL YÜREĞİNE SAĞLIK İYİ GÜNLER İYİ AKŞAMLAR DİLERİM
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygılar.
Bir Servi ağacının dilinden hayatın gerçeklerinden bir kesitti ve müthiş etkileyiciydi.
Yürekten kutlarım.
Selam ve saygımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla.
yalnızlığın bir insan da da bir ağaçta da bir an'da da duruşu aynıdır aslında...
tebrik ediyorum değerli kalemi...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
Tebrikler Emine Abla...Selvi ağacı çok şey düşündürdü bana...
Sevgiler.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
babanın yokluğunun buruk özlemini yüreğimde her zaman hissederken ıslandı yanaklarım.Allah çocuklarımızı kimseye onların eksikliğini göstermesin diyor. tüm babaların babalar gününü kutluyorum..sevgilerimle harikasın canım..
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
yine nasil bir icerik bulmussun sevgili Emine arkadasim.
yazmak sana nasil da yakisiyor...
servi agaclari mezarliklarin bekcileri...
bir de rengarenk güller vardir mezarliklari bekleyenler onlardir... insanlar fazla durmazlar ... gelir giderler... ama onlar hep ordadir... yazinda kisinda ... karinda .. sogugunda... hep onlar beklerler mezarlari...
sevgili Babaciigim ve Annecigimin mezari geldi gözümün önüne.. bir dua ettim .....
sevgimle.....
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler arkadaşım, selam ve saygımla.
"Zamanla yalnızlığıma alışmaya başlamıştım. Bazı günler burası öyle çok kalabalık oluyordu ki, şaşıyordum doğrusu. Yıllar beni büyüttükçe bütün günleri öğrenmeye başlamıştım… Burası, bayramlarda, anneler gününde, babalar gününde çok kalabalık oluyordu. Onun dışında mezarlar ve biz servi ağaçları tek başımıza kalıyorduk. Yağan yağmurları, karları, esen fırtınaları, etrafımızda çıkan otları, yağmurdan oluşup bütün belime boydan boya yapışan salyangozları saymazsak yalnızdık(!)"
Bilirim bu yalnızlığı...
Ve ne zaman böylesi bir yalnızla karşılaşsam üşürüm...
Tebrik ve sevgimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
Ölüm ve Yaşam... Birbirinden ayrılmaz ikili. Sevgi; ölümde de, yaşamda da mutlak olan tek gerçek... Yazında, hepsi vardı arkadaşım. Kutluyorum, güzel yüreğinin sözcüklerini...Sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle.
sessizlikte görür çoğulları her bayram her görüş günü ,her özlemle / sonra yine sessizlik.
sevgiler
Emine UYSAL (EMİNE45)
TEBRİK EDERİM CANIM BENİM. BAŞARILI BİR ANLATIMDI. SEÇİLECEĞİNİ TAHMİN ETMİŞTİM. SEVGİMLE
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygımla.
ne güzel betimliyorsun yüreğindekileri ...
inanılmaz güçlü ve etkili bir nesir kalemin var gül yüreklim ...
kitaplarını okuyacağımız günü sabırsızlıkla bekliyorum ...
çokça sevgi dolu tebriklerimle :)
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
Sevgili arkadaşım güne gelen güzel yazını kutluyorum. Yazmak sana çok yakışıyor. Tebrikler. Sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygı ve sevgimle
harika bir konu ile süslediniz yine kalbin tenha köşelerini
usta kaleminizden çok güzel eserler çıkıyor her daim...
tebriklerimi bırakıyorum doyumsuz eserinize...saygımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla.
Servi ağacı dendiğinde benim de ilk mezarlıklar gelir aklıma. Gölsesi düşsün, arkadaşlık etsin diye dikeriz, ebedi istirahatine bırakılmış sevdiklerimizin başucuna. Çok güzel bir öykü ben de tebriklerimi bırakıyorum sayfana :))
Sevgiler,
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle
Mezarlıkların en güzel süsü Servi ağaçları. Bu yüzden o denli güzel kokar ve kalabalık bir şehirde bile başka bir cumhuriyetin içine dahil olmuşcasına şehrin tüm gürültüsünü emer sükunetle, huzurla uyutur ölmüşleri toprağın derinlerinde.
Çok güzel bir ağacın bir o kadar güzel öyküsünü yakalamışsınız. Yazmayı sevenlere çok ilham var bugün sayfanızda. İlle de aşk ama her şeyin özünde yine de. Ağacın toprağa sevdası, toprağın tohuma aşkı, ölenin Rabbe koşuşu, kalanın ölene ağlarken toprağa düşen gözyaşı...
Varolun, selam ve sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Dolaylı yollardan olsa da yine aşkı anlattım galiba:) Güzel yorumun için teşekkür ederim.
selam ve sevgimle.
asran
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
Servi ağacı üzerinden böyle duygusal ve güzel bir yazı çıkarmışsınız. Tebrik ederim insan duygulanarak okuyor. Yazan yüreğe ve kaleme binlerce teşekkürler diyorum saygılarımla.
FARQİN2101 tarafından 6/11/2011 6:43:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygımla.
Bir servinin ağzından, duygu yüklü bir anlatımla, hüzünlü bir öykü dökülmüş satırlarından.
Tebrikler Emine'ciğim, günümün yazısı,sevgiler arkadaşım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle.
Emine hanım,senin kalemin pastoral tarzda yazmaya oldukça yatkın.
Bence sendeki bu yeteneğin;kendi yaşantının doğa ile iç içe geçmesinden kaynaklandığını düşünmekteyim.Kırlardaki taşların arasında çiçeklerini açmış bir kekik çiçeğinin,kurumuş dalda öten bir kuşun,bataklıkta vıyaklayan bir kurbağanın,deri değiştiren bir yılanın;insanın içerisinde neler uyandırdığını çok iyi duyumsuyorsunuz...
Bence sana haz veren doğanın çekiciliği ve riyakar olmayışı...
Kalemin her geçen gün nefis yazılarla bizleri mest ediyor... Kalıplaşmış kavramların içerisinden çıkarak;böyle içten,samimi ve mutluluk verici yazılar okumak insana huzur veriyor...
Neyleyim,beni anlatmayan benden olmayan yazıları. Kendimi,içinde bulduğum işlte böyle seslenişlere doğru koşmak ve kulak vermek,şarkıların en güzelini ve estetik olanını dinlemek gibidir...
Babalar gününde babalara çok değerli bir hediye olmuş, bu yazın...
Saolasın Emine hanım...
Tebrikler can...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Selam ve sevgimle.
Beğeniyle okudum. Başarılarınızın devamını dilerim. Saygılar.
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
çok güzel bir konu....çok güzel bir üslup....çok güzel bir kalem.....usta işi saygılar
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla.
Yaşantının içinde canlıların hayatında özellikle hayvanların, bitkilerin, ağaçların çok önemli yeri vardır. Çünkü onlar da yaşayışımızın içinde bir aktör gibi rol alırlar. İnsanoğlu ilk çağlarında çoğu şeyleri onlara bakarak, izleyerek öğrenmiştir. Kurgusu ve anlatımıyla harikaydı ERmine ablacığım. Sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle.
....Konusu, duygusu, hüznü, çok çok büyük özlemi ve güçlü anlatımı ile yürek dağlayan,iç acıtan
mükemmel bir öykü okudum Emine Hanım. Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Haklısını mezarlıktaki o servi ağaçları
öyle acılara ve gözyaşlarına tanıklar ki, onların yerinde bir insan olsaydı nasıl dayanırdı bilmem.
,,,Aslında benim de Babalar Günü için bir yazı yazma niyetim vardı ama bu anlamlı öykünüzü okuyunca cesaretim kırıldı.
İçim burkuldu. Çunkü ben de babamı 16 yıl önce kaybettim ve o acıyı da çok iyi bilirim. Bu nedenle o gün için yazdığım şiirle yetineceğim. Yazı olarak benim duygularımı o kadar güzel dile getirdiniz ki bu yetti bana.
....Yüreğinizi ve kaleminizi kutluyor,saygılarımla selamlarımı bırakıyorum bu güzel öykünün bir kenarına.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Ne ölçüde yapabildim taktiri sizlere kaldı. Duygularınıza tercüman olabildiysem ne mutlu bana.
Selamettin Bey, keşke siz de yazınızı paylaş saydınız. Çünkü her insanın duygularını paylaşmaya ihtiyacı vardır. Tıpkı benim gibi:(
Teşekkür ederim.........saygımla