- 1588 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Van Gogh'a Mektuplar
Sevgili Vincent,
Theo’yu avuttuğun mektupların kadar etkili olmayacak benim sana yazdıklarım, ama ’ne senin ne de benim istemediğimiz zamanlarda yaşanmışlığımızı ’ ortaya koyma kaygısı olacak sana mektubum. Anlaştığımız gibi Vincent, dar kafalı olmamaya çalışıyorum. Yaşadığımız dünyada düşünmek adına yeni yollara giriyorum, çoğu da senin Theo’ya bahsettiğin yollar. Şimdi bana ’Nereden biliyorsun?’ diyeceksin. Theo’nun yanına her gidişimde, senin ona yazdığın mektupları bende okuyorum. Biliyor musun, cesaretimi yitirdiğim anlarda senin Theo’ya yazdığın mektuplar hayata tutunmak adına bana hep güç veriyor. Doğru olan çoğu şeyi yazmış olman ne güzel!
Yürüyeceğimiz yolları iyi analiz etmemiz gerekiyor, farkındayım. Son gelen mektubunda, İncil’den bir ayet söylemiştin: ’Dünya ve dünyanın ihtirasları geçicidir.’ Geri yazdıklarını şimdilik unuttum, ama bu kısmı benim için yetti ve hatta arttı bile. O’nun ile dolup, O’na dua etmekten bahsetmişsin. Ne güzel! Ama Vincent, canımı sıkan bir konu var ki; senin ile paylaşmak istiyorum. Sende biliyorsun ki, düşünmek zor iş. Özellikle insanlar üzerinde düşünürken, mutlaka yasak bölgelerden birkaçına girip çıkmalıyız. Zaten demokrasi ve liberalizm yasak bölgeleri kaldırmak manasına gelir.* Ne yazık ki, benim doğduğum topraklarda bu yüzden hâla kavgalar yapılıyor. Bıktım ve usandım bu tür şeylerden. Benden farklı düşünen bir insana karşı hırlaşmamın ne manası var ki? Sanıyorlar ki, hırlaşan ve katılaşarak verilen cevaplar bizi veraya ulaştıracak. Bilmiyorum Vincent ve üzülüyorum. Düşünmenin şüpheci yanını unutup, kendi kast hükümleri ile diyalog kurmaktan aciz kekemelere karşı artık verecek bir fikrim de kalmadı. Senin gibi düşünerek yol almayı çok isterdim. O’nun hizmetkarı olup, insanlara yaşama umudu olmak!
Geçen gün Theo’nun yanına gittiğimde, Paris’de iken gönderdiğin mektuplardan birini yeniden okudum. ’Ora et labora’** demiştin. Uygulamaya geçmeye çalışıyorum, ama günümüz dünyasında zor oluyor. Ha, yeri gelmişken unutmadan yazayım. Geçen gün Lahey’den Amsterdam’a bir ressam ablamı görmeye gitmiştim. Hani şeytan tüyü derler ya, ikimizde de öyle bir şey vardı sanırım. Tanışıklığımız fazla değildi, ama gerçekten çok iyi anlaşmaya başladık. Rab bunu yazgımız olarak yazmış ve de ne güzel olmuş. Sence de öyle değil mi? Senin de resim merakın var, daha kimseye söylemedin ciddi ciddi, ama ben hissediyorum. Bu tanıştığım güzel insanında gerçekten çok beğendiğim tabloları da var. Kendi kendime diyorum ki, ya bu ablam çok usta bir ressam ve de ben de ondan dolayı bu beğeni içerisinde kalıyorum ya da benim beğenim sadece sürrealist bir kavramda yitik bir anka kuşu. Hangisi olursa olsun, yine de tek düşüncem güzel eserleri çizmek için, Rabbim ona yetenek vermiş. Geçirdiğimiz birkaç saat çok kısa geldi bana. Demek ki insanın anlaşılması ve de anlayış içerisinde muhabbet edebilmesi böyle bir şey!
Bugün Breda’ya tekrardan geldi. Lahey’e tekrar gideceğim, ama Breda’da birkaç gün kalmak istiyorum. İki saat önce yağmura tutuldum ve eve gelene kadar aklımda olan tek şey, seninde Westminster Köprüsü üzerinde yağmura tutulmuş olup, kardeşin Theo’ya yazacaklarını düşünmen. Çünkü ona yazdığın her mektubu ben de defalarca okuyorum. Seni bir ağabey, kadim bir dost olarak görüyorum. Nisan ayında İngiltere’ye gelmiş olman beni çok sevindirdi. Sanırım Paris sana göre bir şehir değildi. Bu yüzden Ramsgate senin için güzel bir yer olmalı. Theo’ya gönderdiğin kitapları okuduğumu da sana söylemek istiyorum. Ona at dediğin tüm kitapları ben alıp evime götürdüm. Michelet artık benim demokrasi kılıncım. Achille kılıncı var ya hani, aynen öyle işte sevgili Vincent. Senin bir sözün vardır hep, tekrar edip dururum. Azimle, inatla uğraş diyordun kardeşine, bana da. Ama her şeyden önce çok sabırlı olmamızı tembih eylemiştin. Çünkü dediğin gibi imanlı kişiler acele etmez.
Sana salyangoz gibi yapış yapış bir korku ile söylemek istiyorum ki, yaşamaktan bazen çok korkuyorum. Aldığım tüm eşyalar benim değil, ben bu dünyaya ait değilim. Ama ne olursa olsun, bu fikir ile ölene kadar yaşayacağımı iyi biliyorum. Andersen’in masalları gibi azıcık. Kara buğday masalını bilirsin hani. Buğday gibi dik duracak hiçbir farklı bir yanım yok alemde ve bu yüzden korkuyorum, yaşamak sık sık beni bunaltıyor. Yine de dediğin gibi yapmak da fayda var. J’ai l’épée dans les reins***, ama ben yine de yaşamdan haz almaya ve yenilgiler sonrası daha güçlü olmaya bakacağım.
Descartes’in filozoflara has yaklaşımı ile dünyayı tanımladığı vuzuh ile beraber, şuuruma artık güzel vasıflar kazandırmak ve böyle yaşamak istiyorum. Yürüyüşleri aksatmamaya çalışıyorum. Güzel gören güzellikler içinde yaşar derler ya, ben de güzel düşünüp, güzel görüyorum artık ve böylece müzeyyen güzellikler içinde yaşamış oluyorum. Sen kadınları ne kadar Theo gibi yüzeysel görmüş olsan da, ben bunun daha içselliğine girilmesini istiyorum. Bunun içinde sana kadınlar ile alakalı yazdığım denemeleri göndermem gerekecek. Kopyası olmadığı için, bana bir iyilik yapıp, gönderdiğim denemeleri tekrardan bana göndermeni istiyorum. Kabul edeceğini ve beni kırmayacağını iyi biliyorum.
Laf aramızda kalsın, bu yazdıklarımdan dolayı Theo, seni benden çok kıskanacak. Ama bir kardeşiniz daha olsa kötü mü olur? Bu arada Thijs Maris’e ait bir tablom olmasını çok isterdim. Sen de var olanını satmışsın. Kaçırdığım için çok üzüldüm.
Burada seninde bir gün gelip, ben, sen ve Theo ile beraber annenizin yapmış olduğu kızarmış ekmeği yemeyi çok arzu ediyorum. Rabbim rızasını gösterirse, bu da olacak yakında. Böyle umuyorum.
En iyi dileklerim ile beraber mektubumu sonlandırıyorum. Yazacak çok şey var, ama düşüncelerden dolayı başım çok ağrıyor. Benim içinde Rabbimize dua edeceğini iyi biliyorum. Yakında deniz kenarından sana bir şiir yazacağım.
Selamlar güzel yüreğine, Rabbime emanet ol.
*( Jurnal, 29.4.1964)
** ’Dua et ve çalış.’
*** Sırtıma hançer saplanmış.
YORUMLAR
Ben asıl!
Benim diyeceklerim var ona!
Ah Gogh,
Sen özler misin elleri kör olan cağdaş isalık günlerini ?
Saçmalama onlar ölü günlerin, asıl resimle doğdun sen!
Yokluk,sefalet değil resim tutkun öldürdü seni, tüm resim yapanlar çıldırır mı Gogh, söylesene?
Resim çılgınlık mı yoksa? Niye hep koyu renklerin var hep karanlıkta senin en güzel manzaraların...
Kee ... ona kızgın mısın hala?
Kızma ona seni onun aşkı doğurdu , onun istemeyişi ....
Kulak kesmek kolay mıdır bir ressam için, elleri varsa belki de ha?
Ellerini keser miydin peki?
Resimlerin gogh resimlerin, onların ilhamını bana ver ama delirmişliğini değil!
Sadece koklamalıydın boyaları... Ama sen? Çıldırmışsın sen!
Benim için yapsaydın keşke Geceleyin Kahve manzarasını, günebakanı...
Ve sen göğsünden vurdun resmi!
Beni...
/nun/
HakkınSesi
Lahey'e götürecek bizi sonra...
Teşekkürler güzel mektubun için...ileteceğim ona..söz..
HakkınSesi
Bilmiyorum ama Van Gogh'un gizemli hayatı beni en çok etkileyen ressamların başında gelir.Bu nasıl bir yaşamdır?
hani demişsiniz ya: ''Bu dünyaya böyle inançlı deliler lazım ki sanat bir yere varsın.'' gerçekten de öyle,farklı anlamlar yükleyerek yaşamı zenginleştiriyorlar.Belki de böyle olmasaydı şuan bunları konuşamazdık,ki öyle olacaktı,eminim.
Geçen aylarda Hakan Gerçek'ten Van Goh'un hayatını oyunlaştıran hayatını izlediğimde de ne kadar etkilendiğimi bir bilseniz. Sanki o an Van Gogh'un en iyi arkadaşlarından biriymişim gibi geliyordu.-çok mu abarttım yoksa- O da yetmiyormuş gibi; fahişe sevgilisi Rachel'e kulağını kesip göndermesi,hangi âşık buna cesaret edebilir ki,boşuna aşıklara deli müstearı takmıyorlar.Ancak deliler yapar bunu çünkü; ama şunu da belirtmek gerek; deli olmak aklın uçtuğu anlamına gelmez.Bu bambaşka bir delilik.
Anlayana!
...
Sevgili HakkınSesi,
yazdıklarınızı zaman buldukça okuyup demlenmeye çalışıyorum.Ve bazen sessizce sayfanıza gelip,hemen akabinde sessizce gidiyorum;ama bazen de o sessizliğime mani olamadığımdan büyük yıkıntılara da sebebiyet veriyorum,tıpkı şuan olduğu gibi.
Neyse
daha fazla yormak istemiyorum sizleri ve son veriyorum yazdıklarıma
Ancak son vermeden,yazdıklarınızdan dolayı en içten tebriklerimi iletmek istiyorum sizlere..
Harun Aktaş tarafından 6/11/2011 1:21:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
HakkınSesi
saygıdeğer abicim...çok teşekkür ederim bu güzel düşüncelerin için....
Usta, acaba astronomi biliminin o günkü verileriyle ne kadar iç içeydi? Yoksa, gökyüzünü işlerken, sadece içinde bulunduğu bunalımın etkisinde miydi? kız kardeşine yazdığı bir mektupta "Yıldızlı bir gökyüzünü resimlemek için, kuşkusuz, siyah bir zeminin üzerine beyaz noktalar koymak yetmiyor" diye yazıyor.
o günlerde belkide dört yıl önce:) dagınık ve umutsuz ama çok daha fazla özlemle yüklüydü.... geçirecegi son iki ayıydı... hastalıgı ilerledikçe resimlerinde doğa yüzüyor, atmosfer dans ediyordu....
Vincent bi buhran anında bi fahişeye ' hatıra kalsın diye hediye' ettigi kesik kulagının eksikligiyle ölüm damgasının dönemeçlerinde; ayagı takılarak islak bi medivende tökezleyerek THEO nun kollarında son nefesini vermişti...
tabi ki senin bundan haberin var mı bilemiyorum üçüncü kardeş olmak isteyen mektup sahibi.. ama bilmelisinki sen bilinmeyen bi kız kardeşi ve beni de hesaba katarsan aslında 5. kardeş oluyorsun... üzerine ölü topragı serpilmiş Vincent artık yok bu geçek alemde ama bizler varız, biribirimizde ve vincent in ruhunda...
bu kısa mektubuma burada son vermek zorundayım.. belki yine yazarım bilemiyorum... şu an 81X65,5 TUVAL ÜZERİNDEKİ FORUM MEYDANINDA GECE KAHVESİ ne davetliyim.. sevgilerimle... görüşmek üzere.. hürmetler...
HakkınSesi
Yazdığı mektupları defalarca okuyorum. Yazdığı bir şeyin defalarca başkası tarafından okunması kimi mutlu etmez ki!
Fahişeyi bilmem ama iyiki de kulağını kesmiş...Bu dünyaya böyle inançlı deliler lazım ki sanat bir yere varsın...
Devam etmek lazım...Ancak ilk başta buruşturduğum kağıtları tekrardan açmam gerekiyor...Belki de çöpleri tekrardan gezerek ağı yırtık düşknceleri yamamak lazım...
Çok teşekkürler ablacım...Vincent ile beni tanıştıran mutlu olmalı bence...
hÜrmetle...
dali'nya
Sayfan her zamanki gibi çok güzel. Büyük bir zevkle okudum. Paylaşımın için teşekkürler. Selamlar.
HakkınSesi
Hürmetle her daim...
Tuali kapıp Vincent'ın yanına çöreklenmeyi mi, yoksa akşam birer bira devirmeyi mi tercih ederdim, bilemedim. Ama sesimi çıkarmayıp siz ikinizin sohbetini dinleyeceğimi biliyorum. Teşekkürler beni sırtlayıp tarlaların, kargaların ötesine götürdüğünüz için.
HakkınSesi
Esasi, ben size teşekkür ederim efendim...