Öğretmenler Günü Ardından
İlk öğretmen olarak atandığım günü hatırladım. Muş’un bir köyüne. Allah’ın unutmadığı ama insanların unuttuğu günlerdi, öğretmenliğe başlayışım. O ıssız köy yollarında yürürken, tanıdık bir sesin " Alo" deyişini özlerdim hep. O zamlarda öğretmen tarifeleri yoktu. Arkadaşlardan, aileden, herkesten uzak Muş yollarını adımlarken. Bir dosta öyle ihtiyacım vardı ki..
Oysa ki, ne hatırlayanımız olurdu, ne de arayanımız. Yalnızlığa terk edilmiştik sanki..
Umutlarımız tek tek tükenirken, hani bilindik bir türkü vardı ya, Muş türküsü, "giden gelmiyor acep nedendir" kısmına takılıp kalmıştık. Gençliğimizin baharında, herkesin unuttuğu biri olarak yok olup gideceğimiz düşünürdük. Bizi ümütsizliğe düşüren aslında Muş değildi, düş kırıklıklarıydı. Bizi güçsüz yapan, çaresiz bırakan, çoğu zaman bir çocuk gibi ağlatan, hatırlanmayışımızdı.
Tabi hayat şartlarıda çok zordu orda.. 2000 yılında ilk atandığımda, maaşın 160 tl, ev kiram 140 tl idi. Yol parası vb ihtiyaçlar için çok az para kalırdı.Bir de bunlara vefasızlık eklenince hiç çekilmez olurdu Muş yolları.
Unutulmuşluklar içinde, görev yapmaya çalışırdık. Bayramlarda bile ailelerimiz görmeye gelemezdik. Üç günlük bayram tatilleri yolda geçerdi.
En çok öğrencilerimi özlüyorum ordaki.. Onlar çok tatlıydılar. Bizlere çok bağlanırlardı. Onlar benim ilk kır çiçeklerimdi. Berivan’ı, Zozan’ı,Beyhan’ı,Ceylan’ı ve diğerleri...
Şimdi Ankara’nın güzel bir okulunda psikolojik danışman olarak çalışıyorum. Oklumu ve bu şehri seviyorum. Çünkü aile kurdum kendime birde küçük kızım var. Allah eksikliğini göstermesin. Şimdi üzülüğüm tek şey Öğretmenler Günü dışında hatırlanmayışımız...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.