- 716 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SU İÇSEM YARIYOR
Burcu bildi bileli iştahlıydı. Ne dese ne istese olan, sanki onu yalnız bırakıp yurt dışına çıkışını, ilgisiz bırakışını, kapatırcasına her isteğini yerine getiren bir baba modeli. Zaten oldum olası çapkın adamdı Cüneyt Bey, işadamı hem Fransa da hem de Antalya’da oteli olan. Tabi burcunun annesi de bir süre sonra yeniliklere yelken açıp bıkıp bıraktığı eski eşi olarak kaldı, Cüneyt Bey’in zihnin de.... Ama Burcu evladı bir tek kızı ne atabilir nede satabilir. Dinamik adam genç de üstelik, özgür ve kendi gibi çılgın kadınlara hiç bahsetmezdi kızı Burcu’dan...
Ya Burcu? özel okullar tatiller yetemedi, sevgiye açtı, hem de ölesiye... Annesi de Almanya’da evlenip çocukları olunca,kızını eskisi gibi aramaz sormaz olmuştu.. Olan çocuklara olur her zaman, zehirli bir tokat gibidir sevgisizlik, anne, baba, ayrılığı. Hele ki iki tarafta kendisini çocuğundan daha çok düşünüyorsa, hasta ruhlu bir insanın var oluşunun temellleri atılmıştır, şimdi olduğu gibi. Ne eğlenceler,ne para onu mutlu edemiyordu artık.... Gizli ve sinsi bir hastalığa, obeziteye doğru ilerlemekteydi, sıkıldıkça yeme, ve sanki her şeye karşı bir doygunluk hissi duyacağını sanma... Burcu’nun eli yorulmasın, çamaşır makinesi yıkar, kurutucuda hemen karşıda zaten... Çamaşır asmakta ne ?. Evi her hafta gelen temizlikçi Emine Kadın temizlemekte... Burcu bulaşık makinesini çalıştıramaz eli yorulur.... Emine kadın gelince çalıştırıverir... Elindeki kâğıdı çöpe atacakya, hay gözünü sevdiğimin yeniliği, sen çok yaşa emi, ayağınla basıver çöp sepeti açılsın eğilmeye ne hacet...
Büyüdü genç kız oldu bizim Burcu, şöyle bir doksan kilo, arkadaşı Sanem’e ’Ne var canım’ diyor, ’Azıcık fazlam var yanlardan, hem ben genç irisiymişim, Sebahat ninem öyle söylüyor, biraz daha büyü bu kilolar boya gider diye’... Hayır Burcu’nun on dokuz yaşından sonra, ne uzayacağı, nede zayıflayacağı vardı... Allah değil insanlar, yine bir obezin var oluşunda etkili olmuştu hepsi bu..... Sevgisizlik Burcu’yu eli buzdolabında mutsuz bir genç kız yapmıştı.. Aslında en büyük sorunu tüm bunları sorun olarak görmemesiydi... Burcu yine kuaförde, saçı sarıdan kızıla döndürülmekte, kuaför Selma ’Çok fazla saçlarınla oynuyorsun hepsi yanacak’ diyor, ama Burcu’nun (Dediği dedik, çaldığı ise düdük), çünkü yok denmemiş, en gelişmiş okullarda okumak, ipek halılarda yuvarlanmak işte hepsi bu... Terbiye farklı şey besbelli, bu elit tabakanın içinde yetişmeyi de gerektirmiyor...
Demek o asıllı insan, eski bir evde de yetişebiliyor, olay ağacı yaşken eğmek, eğememişler Burcu’yu yaşken, şimdi oda onu, bunu, eğmekte...Üstelik buda yetmez gibi ilgi sevgi açlığı onu gittikçe daha hırçın ve asi yapmakta. Dedem korkut’un dediği gibi ’(Kız anadan görmeyince öğüt almaz’) .. Burcu konuşur, tüm kuaför sakinleri sırıtır, yarabbi bu para nelere kadir böyle... Kızın sözleri kanun, bahşişi bol verir kızlara, her yanı ağdalı tombiş ayaklarına gömülmüş görünmez olmaya başlamış tırnakları, pedikürde ... Şöyle her hafta ziyaret eder kuaförü, o da az ya, vakti yok ki eğlenceden... Burcu yedi, içti, elini sıcak sudan soğuk suya vurmadı.. Hâlâ çamaşır leğeninde kurumuş kollarıyla, sabun tozu kullanarak kirli ağartmaya çalışan Erzurum’un bir köyündeki Halime Ana’ya inat, tek bir çamaşırını bile elinde yıkamadı, ipte kurutmadı... Şişman ve nazik beden beslendi, beslendi, dev bardaklarla colalar, hamburgerler... Babası uzunca bir süre Fransa’daydı, eve geldiğinde tostoparlak bir et yumağıyla karşılaştı... Bir an gözleri kızının çaresiz ölgün ve hüzünlü bakışlarına takıldı kaldı... Anlamıştı ne menem bir iş yaptığını, bu sarışın dev kızı sevgisizlik ilgisizlik bir yeme canavarı yapmıştı...
Burcu’ysa koltukta oturmuş, bacaklarım yorulmasın diye onları da küçük bir pufa uzatmıştı, birden babasını görünce yerinden fırlamak istedi ama, iri gövdesi buna engel oldu.. Kızını bu halde gören adamın birden tepesi attı, içimi acıdı ne? babalık duyguları kabarıverdi... Burcu’nun elindeki çerez tabağını ’Artık yemeni istemiyorum’ diye haykırarak alıp yere fırlattı... Burcu’ysa hem ağlıyor, hem de çığlık çığlığa bağırıyordu, ’Neden anlamak istemiyorsun Baba, su içsem yarıyor’!.. Cüneyt bey tombul kızını alıp bağrına bastı, hem de bütün gücüyle... Baba kız sessiz sessiz ağlarlarken, babası kararını vermişti artık, bundan sonra kızının yanında olacak, beraber yürüyüş yapacaklar, düzenli yemek yiyecekler, şu medeniyet denen şeyin getirilerinden ölçülü yararlanacaklar, anlamıştı eğer kızının elinden tutmazsa,onu sevip okşayıp ilgilenmezse bu aşırı yeme bir kara delik gibi yutup yok edecek...İçini çekerek ’Artık hiç ayrılmıyacağız Burcum, yarın Fransa’ya beraber dönüyoruz’ dedi..
RabiaBelgin
Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcisine aittir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.