- 600 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BU ŞEHRİN BİR ANLAMI VARDI…
Bu şehrin, bu sokakların bir anlamı vardı benim için. Her geçtiğim dakika hatta saniye bana bir anı bir hatıra anımsatıyordu. Bazen bir kenara çekilip ağlamak bile gelirdi içimden. Bazen adımlarımı yavaşlatır, oranın anısını yeniden yaşamak isterdim bazen de hızlanır oradan hemen geçip gitmek isterdim. Ama hiç şikâyet etmezdim çünkü iyisi ile de, kötüsü ile de her şey çok güzeldi. Bu sokakların bende çok büyük anlamı var biliyorum.
Bazen o kadar duygusal oluyorum ki ne yapayım nasıl buradan, bu duygulardan çıkayım bilemiyorum sanki sokaklar bana bir bataklık gibi geliyor adımlarım sanki hep yerin tipine aşağı gidiyor. Sanki bir adım ileri atıyorum iki adım geri geliyorum, boğulacak gibi oluyorum. Etrafımda herkes bağırıyor beni oradan çıkarmak için her şeyi yapıyormuş hissine kapılıyorum. O zaman anlıyorum ki bu şehrin bende bir anlamı var ama çözemiyorum. Ama sen gitmeden böyle bir şey olmuyordu o sokaklara çıkmak için her şeyi yapıyordum saatlerce aynı yerlerde dolaşıp aynı havayı solumak istiyordum. Yağmurun yağmasını beni iliklerime kadar ıslatmasını, üzerimi her tarafımı arabalardan atlayan çamurların kirletmesini istiyordum. Ara bir sokandan bağıran seyyara satıcının sesini, bir mağazadan çıkan gençlerin giysi yorumlarını dinlemek istiyordum. Bazen de yanımdan gecen birisinin omzunu bana çarpmasını sonrada dönüp özür dilemsini bekliyordum. Duvarlara yazan “seni seviyorum”, “61 Trabzon gençlik”, “seni hep seveceğim” yazılarını okuyarak “yapma be öle bir şey yapmazsın” demek istiyordum. Ama şimdi hiçbirini düşünemiyorum bunların yerini hep boş bakışlar, bir şey ifade etmeyen yazılar, hiçbir manası olmayan konuşmalar, çılgınca yanımdan geçip giden arabalar ve arkasından küfürler savuran kişiler aldı. Artık ara sokaklardan bir işportacının sesi gelmiyor köşe başında mısır satan mısırcı artık “gelin sıcak mısır” diye beni yanına çağırmıyor, ben yanına gidene kadar herkesi çağırıyor ben yanından geçerken aşağı eğilip mısır tepsisinin ateşini kontrol ediyor. Yanımdan geçip giden kabadayı görünüşlü kişiler önce çarpıp sonrada sinirli, sinirli bir bakış atıp gidiyorlar sanki suçlu benmişim gibi… Anlamıyorum bunlar neden daha önce olmuyordu bunlara alışamam ben, hiçbir şey alıştıra, alıştıra olmayacak mı? Bir kerende bunların altından nasıl kalkarım ben. Bu sokakları bana bu kadar neden sevdirdin ki beni buraya bağlayan sen miydin? Yoksa senin yanında her şey çok mu güzel geliyordu bana? Sokaklardaki kaldırım taşları aynı, mağazaların yazıları aynı, konuşulanlar tartışılan konular her şey aynı ama ben neden farklıyım, neden her şey artık eski tadını vermiyor bana? Neden her şey bir yabancı, ilk geldiğim, ilk gezdiğim bir şehrin sokakları gibi geliyor bana?
Yavaş yavaş tükendiğimi hissediyorum. Gözlerimin aradığı şeyleri artık göremiyorum belki gözlerim görüyor ama kalbimin gözlerinin kapandığını hissediyorum. Yavaş yavaş nefesim daralıyor, boğazımın düğümlendiğini anlamaya başlıyorum. Bu şehrin bende hiçbir anlamı yokmuş, bana ifade ettiği, bana verdiği, hatta benim hayatıma kattığı hiçbir değer yokmuş.
Bu şehrin bir anlamı varmış o anlamda senmişsin artık sende yoksun…
Benim için ne bu şehir kaldı ne de sokaklar. Bende yokum.