- 1154 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ben çok mu şanslıydım?
Ben çok mu şanslıydım?
Bazen ne kadar unutmak istesenizde, hayatınızda derin izler açan yaralar, kabuk bağlamasına rağmen bir şekilde yeniden kanamaya başlar. Tıpkı bu gece benim yaşadıklarım gibi. Çok basit bir tesadüfle...
Saat geceyarısını geçmişti, Facebook’e girdim (oyun için). Ana sayfada bir yorum ve paylaşım dikkatimi çekti "Sadece Çocuktu" Şöyle bir göz atayım dedim, sevgili arkadaşım dağçiçeğinin bir yazısıydı altındaki linke tıkladım, radyo sitesine asılmış bir şiiri ve altında ki açıklamayı okudum. O anda kan beynime sıçradı. Bir müddet yazıya baka kaldım, yorum yazıp yazmama konusunda tereddüt ettim. Çünkü bu konu benimde yaramı deşmişti. Sonra yanlış bir şey yazmak endişesi ile yorum yazmaktan vaz geçtim. Hemen siteden çıkıp yatmak istedim. Okuduklarımın gerçek olmasını istemiyordum ama gerçekti. Yattım fakat uykum kaçmıştı huzursuz olmuştum uyuyamıyordum, yeniden kalkıp bunları sizlerle paylaşmak istedim ve yazmaya başladım.
Bundan tam 30 yıl önceydi, henüz 13 yaşımdaydım,ailemle birlikte, babamın çalıştığı çiftlikte, yaşamaya yeni başlamıştık. Yıl 1982 Ekim 23 taşındığımız tarih. Orta okuldan alınmıştım henüz 2 sınıftaydım. O yılın ramazan bayramı arefesinden bir gün önceydi. Hayvanlarımız olduğu için bayram tailine birlikte gidemiyorduk 2 guruba ayrılmıştık, annem, abim önden gittiler ben ve erkek kardeşim onlar geldikten sonra gidecektik. Annemleri şehre bırakıp çiftliğe geri döndük. Babam sürekli alkol alan birisiydi, gelirken her zamanki gibi yine içecek bir şeyler almıştı. Ama bu sefer kardeşim ve bana da içmemiz için baskı yapıyordu, çok sarhoştu, içiyormuş gibi yapıp, çaktırmadan döküyorduk bardaklarımızdaki şarabı. Saat ilerledikten sonra ben ve kardeşim yattık, babam hala oturuyordu. Gece yarısı uykumun arasında boğulmak üzereyken uyandım, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Biri yatağıma girmiş ve sımsıkı sarmıştı, o kadar dehşetle öpüyordu ki,nefes almakta zorlandığım için, boğulma tehlikesi geçiriyordum. Önce bunun bir rüya olup olmadığından emin olmak istedim. Şöyle bir itme hareketi yaparak üzerimdeki kişiyi silkeledim, oda karanlıktı, gaz lambası sönmüş olmalıydı. Hemen yataktan fırladım ve gaz lambasını açtım. Emin olmak için yatağa dönüp baktım. Evet yanılmıyordum bu bir rüya değildi yatağımda yatan kişi babamdı. Şok oldum, ne yapacağımı bilemedim, o an ayağa kalkıp "ne olacak şimdi eyvah" dediğini hatırlıyorum. Sonra kalkıp mutfağa gitti ve masaya yeniden oturdu. O arada ben kardeşimi uyandırdım, elinden tutup dış kapıya yöneldim. Dışarı çıktık, abla ne oluyor diye sorduğunda gidiyoruz diyebildim sadece. Fakat daha sonra kapının önünde öylece kalakaldık. Gece yarısı saat:03’ü geçiyordu, Çiftlikte elektirik yoktu ve 14 km kara yolu vardı, ormanlıkların ve derelerin içinden geçmemiz gerekecekti, sonrada 15 km asfalt yol, yani şehre ulaşmak için tam olarak 30 km yolumuz vardı, Ve şehirden köye 45 km daha gitmemiz gerekecekti, Bir şekilde gitmeliydik ama nasıl? Köye gittiğimde anneme ne cevap verecektim? Bana kim inanacaktı? Ya babam sarhoşlukla yaptıysa? ne olacaktı, An bile denilemeyecek süre içinde tüm bunlar aklımdan geldi geçti. Karanlıkta, savunmasız iki çocuk olduğumuzu varsayarsak, hangisi daha tehlikeli diye düşünerek, eve geri dönmeyi ve sabahı beklemeyi tercih ettim. O sabah ve ondan sonraki 2 gün boyunca hiç uyumadım. Babam ertesi gün normal davranmaya başlamıştı hiç bir şey hatırlamıyordu. İşte benim olayım böyle başladı ama böyle bitmedi. Yıllarca bu işkence devam etti. Ben emin olana kadar 1,5 yıl annemin haberi olmadı, kardeşim artık dayanamıyordu ve abime açıkladı abimde anneme tabi, ama değişen bir şey olmadı. Tek yaptıkları şey beni babamla yalnız bırakmamaya özen göstermekti. Akıllarınca bu şekilde beni koruyorlardı. Artık babamın tacizleri aşikar olmaya başlamıştı ve herkesi susturmak için şiddet uyguluyordu. Tam 4 yıl katlandım bunlara, yaşım küçük olduğu için hiç bir şey yapamıyordum, tabii kanunlarda yetersizdi. Sülaleye haber verdik ama korkularından kimse gıkını çıkaramadı. Cesur bir çocuktum ve ölümle burun buruna kalmama rağmen kendimi korudum. Rabbime şükürler olsun. Dört yıl sonra evi ve yaşadığım şehri terkettim ailemide alarak. Bu çile sona erdi..ama yaşadıklarım hayatımı değiştirdi ve onarılmaz yaralar açtı. Ben yıllarca mücadele verip kendimi ve ailemi korumayı başarmıştım, Allahın izni ve bana vermiş olduğu güç sayesinde..Ya tecavüze uğrayan savunmasız çocuklar? Kendilerini koruyamayacak kadar küçük aciz ve zavallı olan masumlar? Bu nasıl bir hastalıktır anlamıyorum. Kaldı ki tacavüz bir suç,hele ki bir çocuğa hele ki bu öz çocuğunsa, İnsanın kanı donuyor. Ben tacizin yaralarını saramamışken bu masum yavrular bu tecavüz yarasıyla nasıl yaşayacaklar? Şimdi kendime soruyorum. Ben çok mu şanslıydım?
Dağçiçeğinin şiiri ve açıklaması
sadece çocuktu......
Babam canım babacığımm benim
ne oldu baba neden öyle bakıyorsun
okşayan ellerin neden iğrenç geliyor
dur dur babam yapma neden soyuyorsun beni
yapma babam korkuyorum bırak beni
bu oyun nasıl bir oyun ben hiç sevmedim
içimi parçalayan bu korkuyuda sevmedim
okuduğum kırmızı başlıklı kız masalındaki
o korkunç kurt gibi bakıyorsun sanki
beni yemek isteyen bir canavar gibisin
bırak beni babam seni kızdıracak ne yaptım
söz söz yapmayacağım bir daha acı bana
hiçmi sevmiyorsun beni baba yada bu nasıl baba sevgisi ?
boğuluyorum içimde bir çığlık var çıldırtan
ama sesim çıkmıyor kimse duymuyormu feryatlarımı
dilsiz sağır olmak böylemi acaba
dipsiz kapkaranlık bir kuyuya düşüyorum ellerimden tutan yokmu
güneş nereye kayboldu her yer neden karanlık
annem anneciğim nerdesin neden beni bıraktın
tüm anneler ,babalar sizin gibimi acaba
ya da ben ben çokmu kötü bir çocuğum
suçum neydi bilemiyorum ,yaşadıklarımı anlayamıyorum
içi boş ağlayan bir oyuncak bebeğim şimdi
belkide kabus dedikleri budur büyüklerin
leş kokulu iğrenç bir bataklıkta canavarla
boğuştuğum korkunç bir rüyaydı gördüğüm
buz gibi akan sular temizler beni uyanırım
titriyorum ve gözyaşlarımıda durduramıyorum
ama geçer değilmi sadece bir kabustur
geçmiyor içimdeki karanlık büyüyor
rüyalarım,hayallerim tüm dünya her şey kapkaranlık
güneşi ,aydınlığı kim söndürdü halamı cezalıyım
ben ben ne yapmıştımki neydi suçum
içimdeki çığlığı susturamıyorum
beni bu dipsiz karanlık kuyudan çıkaracak
sıcacık güneşin aydınlattığı
günaydın geçti artık sadece bir kabustu diyerek uyandıracak
hiç mi kimse yoookkk .....
DAĞÇİÇEĞİ
O korkunç anı yaşayan masum yavrucağın yerine kendimi koymaya çalışarak yazdım bu yazıyı
gerçi içimdeki haykırışlar sözler ifade edemeyeceğim kadar çok..
Dün bir avukat arkadaşımdaydım ziyarette bir msj geldi çocuk şubeye gidin diye konu tecavüze uğramış bir kız çocuğuydu,
avukat arkadaşın bir anda sinirleri alt üst oldu lütfen sizde gelin dedi bana ve öbür arkadaşımıza hep beraber gittik
çocuk şubeye ,dışarda baya bir bekledik arkadaşımızı ifade alınıyordu sanırım ve imzalaması gerekiyordu
geldiğinde yanardağ gibiydi öfkesi bununla beraber bu ayki üçüncü davam dedi ,böyle bir iğrençlik olamaz diyordu
üç çocuktan biri erkekti ve üçüde öz babalarının tecavüzüne uğramışlardı
ifadeleri alınırkende tekrardan aynı şeyleri yaşamak zorunda kalıyorlar sanki gözlerine bakamıyor insan diyordu
içimiz parçalandı ama faydasızdı tabiki bir şey yapamıyorduk sadece lanet ve öfke sözlerini haykırdık
bu o çocukların yaşadığını silebilirmiydiki ve kimbilir böyle bilinmeyen ne çiçekler vardı koparılan ezilen vahşice
sözün bittiği an gibi beynimiz almıyordu bu iğrençliği ,yüreğimiz volkan gibi oldu
mis gibi cennet kokulu saf masum çocukların hiç bir suçu günahı yoktu
hayatları karanlığa mahkum edilmişti o zindanda bir daha asla çıkamayacaklardı ne yazıkki ,
insanlığımdan utanıyorum olmaz diyorum olamaz ama malesef oluyormuş:((
yazımı düzenleyemedim arkadaşlar kusuruma bakmayın çok kötüyüm
dagcicegi
dil-ruba 07 Haziran 2011 / 04:45
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.