En kolay şey insanın kendisini aldatmasıdır, çünkü bir insan genellikle istediği şeyin gerçek olduğuna inanır.-- demosthenes
İlhan Kemal
İlhan Kemal
@ilhankemal

Bahzadeler

6 Haziran 2011 Pazartesi
Yorum

Bahzadeler

4

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

683

Okunma

Bahzadeler

Halayık son tabağı da masaya koyunca Necib Efendi ellerini kavuşturdu ve dua etmeye başladı: “Bizi ve verdiğin nimetleri kutsa Tanrım, biz ki…”

Duayı avlunun kapısındaki çıngırağın sesi kesti. Herkes birbirine şaşkınlıkla bakarken kendini ilk toparlayan Necib Efendi oldu. Halayığa “Koş, bak bakalım” dedi ve duasına kaldığı yerden devam etti. Masadakiler de ona katıldı ama aklıllar kapının çalınmasıydı.

Halayık koşarak içeri geldi:

“Yeniçeriler gelmiş beyim, sizi saraydan istiyorlar.”

Artık masadaki yüzlerde meraktan çok korku vardı. Necib Efendi yavaşça yerinden kalktı, halayığa “Söyle, hemen geliyorum.” dedi ve yemek odasından ayrıldı. Çok geçmeden tekrar göründüğünde sarığı ve kaftanı üzerindeydi.

Yeniçeriler ve başlarındaki çavuş Necib Efendiiye gayet nazik davrandılar. Ama öte yandan da saraya niye çağırıldığını söylemediler. Yol boyunca hangi sebepten dolayı apar topar evinden alındığı Necib Efendiinin içini kemirdi. Sarayın dış kapısına geldiklerinde hala şaşkın ve cevapsızdı.

Huzura alınmadan önce bir süre bekletildi. Sonra bir saray görevlisi çavuşa sadrazamın kendilerini görmeye hazır olduğunu söyledi. Sadrazamın adını duyunca Necib Efendi iyiden iyiye gerildi. İki kişi koluna girip onu içeri itelediklerinde bacaklarında daha fazla güç kalmamıştı; sadrazamın karşısında yere kapaklanıverdi.

“Kalk Necib Efendi, kalk. Yüzünü görelim.”

Önce titreyek başını kaldırdı; sonra yavaşça doğruldu. Ancak sadrazamın göğüs hizasına kadar bakabiliyor, bu yüzden onun ifadesinden durumun ne olduğunu anlayamıyordu.

“De bakalım, sen Bahzadelerdensin, değil mi?”

“Buyurduğunuz gibidir devletlim.”

“Bir takım söylentiler işitiriz. Derler ki Bahzadeler eski itikadlarından vazgeçmemişler; İsa peygamberi ilah kabul edip tapınırmışsınız.”

“Haşa devletlim, ne demek! Biz Hakkın yoluna başkoymuş kimseleriz. Kuşaklardır bu böyle süregider. Kulağınıza gelen lakırdıları kim ediyorsa hasetinden ediyordur.”

“Demek öyle. Peki Galata kilisesi için ilahi yazmışsın. Ona ne demeli?”

“Yalan söylemişler. Devletlim, izah edebilirim: Kiliseye bir ilahi bağışladığım doğrudur. Ama bunu ben yazmadım. Dedem Yuhannainın gençlik yıllarından kalmadır. Evde tozlanıyordu. Bilirsiniz, biz musikiyle geçinen bir aileyiz. Dedemin yadigarının da seslendirilmemesine içim elvermedi; onu kiliseye bağışlayıverdim. Kusurum olduysa affola.”

Sadrazam Halil Paşa yerinden kalktı, Necib Efendinin iki yanındakilere uzaklaşmalarını işaret etti. Sonra

“Gel Necib Efendi,” dedi, “yürüyelim biraz.”

Geniş avluda yürümeye başladılar. Bestekar sadrazamın sağ yanında ve bir adım gerisindeydi.

“Öncelikle bilmeni isterim” diye söze başladı Halil Paşa, “neye itikat ettiğiniz, nereye bağış yaptığınız esasında beni alakadar etmiyor. Ama lakırdılar çoğalınca duymamazlıktan gelemedim. Yine de dikkat edin derim, her zaman sizi huzuruna kabul eden ben olmam.”

Sadrazam alçak sesle konuşuyor, onu sadece Necib Efendi duyabiliyordu. Geriden gelen korumalar ve görevliler olup bitenden habersiz, ikiliyi takip ediyorlardı.

“Ceddiniz hakkında söylenenler doğru mu? Diyorlar ki, dedenizin ailesi Viyana sarayında bestekarlık yaparmış.”

“Haşa devletlim; bunlar asılsız söylentiden ibaret.”

“Necib Efendi, artık makamımda değiliz, çekinmene gerek yok.”

“Doğruyu söylüyorum devletlim. Dedem Yuhanna Bah’ın ailesi Saksonyalıydı. Onlar da musiki ile iştigal eder, beylere, derebeylerine ve kiliseye besteler yaparlardı. Ama hiç bir vakit Viyana sarayının emrinde olmadılar. Saray ve şehir devlet-i şahanenin iradesine geçtikten sonra iç taraflara yapılan akınlar sırasında esir alınmışlar. Dönemin paşası onların kim olduğunu farkedince doğru saraya göndermiş. Konstantiniye’de dedem salipten yüz çevirince sultan da onları saray bestekarları arasına katmış. O gün, bugündür sarayın hizmetindeyiz.”

Sadrazam bir şey söylemeden yürümeye devam etti. Sonra durdu ve Necib Efendiye döndü:

“Ben de rahmetli validem için bir ağıt düşünüyorum. Sizin hanenin bir köşesinde unutulmuş bir tane daha var mı?”

Bahzade Necib Efendi ilk defa sadrazamın yüzüne baktı. Onun ifadesini görünce bestekarın gözleri parıldadı.

“Var devletlim” dedi, “Ceddimin kalemi çok bereketliydi. Valideniz için de bir tane var. Kendisinin ismi neydi?”

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bahzadeler Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bahzadeler yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bahzadeler yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Yeşilvadi
Yeşilvadi, @yesilvadi
24.8.2011 03:31:53
Güzel bir anlaşma olmuş ikisi için de.İfade diyor ki: biliyorum gerçeği ,ama yazın lütfen.Bestekar diyor ki: bildiğinizi anladım ,teşekkürler ve yapacağım.Çok zekice yazılmış bir hikaye.Tebrik ederim.
canandemirel
canandemirel, @canandemirel
7.6.2011 19:53:42
Sanırım akşam kaçırmışım bu güzel öyküyü, şimdi okudum ve tabı ki yorumlarıda
Yine benden tebrikler...
Keyifle severek okudum, sevgilerimle...
O qué
O qué, @o-qu
7.6.2011 15:14:51
Onca zekama rağmen(öhmöhm) niyeyse, hiç bir tuzağı önceden fark edemem :D
Kimseye güvenemeyecek miyiz şu koskoca dünyada diye nara atasım geldi,
Hayır benim hikayemle ne alaka diyeceksiniz :)
Tuzaklara çok iyi düşen biri olarak ben bunun da bir tuzak olduğunu düşünmemiştim açıkcası:)
Yazar yemini bozar mı acaba ...
Yani açıklar mı bilinmez, ama tuzak olmasın behey sadrazam nadanlık etme!:D
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
6.6.2011 22:47:30
İyi tuzak...Necib Efendi faka bastı sanırım.

Mükemmel diyeceğim izninizle. Bazı yerlerde dikkatimi çekti. Diyalogları ikiye bölmüşsünüz. "Gel Necib Efendi,’’ dedi, ‘’yürüyelim biraz.’’
Bunu yaptığınıza şahit olduğumu hatırlamıyorum daha önce. "Dedi"lerle arası hoş olmayan yazarlardansınız, ama benim pek hoşuma gitti bu durum. Zira severim ben bölünerek çoğaltılan diyalogları.

Kutluyorum. Saygılar.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.