Senden sonra “Ben’”den Sonraların Kırık Aynası Bennara
hayrettin taylan
-Sensiz olanlarım ç’oğullarını dert ve aşk mektebime gönderiyor.
Ali’yi yitirmek kadar değil gidişin ;ama ali bir canhıraştı .
-K’adınım.
-İçimde oğul yapıp bal yapan şu sevdanı da al götür. Madem gitmek moda sizde. Al beni de götür gitmelere. Şimdi ben kime gitsem seni soruyorlar. Menzilimde periler zil çalıyor hazan.
-Can bankında oturmuşum. Dertli bir türkü dinliyorum.
“Bu gece buralıyam (Aynalım)
El vurma yaralıyam (Aynalım)
Gitti yarim gelmedi (Aynalım)
Ben bahtı karalıyam (Aynalım)”
-Yüreği yaralı kanadı kırık bir serçe gelip aşk pencereme konuyor. Gagasında senli bir damla. Gözlerindeki yaşlar demek kuramamış.
-Ben sana ve aşkına o kadar susamışım ki serçenin getirdiği damla derya oluyor s’ellere karışıyor sevdam.
-Akan sele sır vermişsin. Yakan ateşin sıcağını tembillemişsin.
-Gidin kara bahtlımın vicdanında mumyalarımı eritin. Aksın şair.
-Kokum sinmiş zaten onun sinesine .Beni unutmamak için y’ele
rengarenk kıskançlıklar estirmişsin.
-El ele dolaştığımız günlerin fotojenik demlerini çıkarıp yollamışsın.
-Her adımımız yazılı bir kader gibi öylece duruyor. Yine dertli bir türkü dinleyip senli her şeyi yakmaya çalıştım. Anladım ki kendimi yakamam.
Ben arası sen, sen arası ben ikilemlerinde içsel özümün öbekleri ulanır yarama. Ne olmanın ol vaki yaşamlarında beni anlayamıyor hiç kimse.
-Ben ki aslımın özetindeyim. Tinlerimde arta kalan yaşa artıklarını aşk kuşlarına sunuyorum.
-Ne için ben?
- Neden sen ? Hep aynı sızılarda kalınır mı ki ? Bir hastalıklı mı bu yaşamsala saldığım senli izler.
- Sazım çalınmaz mı bam telinde aba yelinde.
Seni sevmeye kurulu bir saat miyim ki ? Akrebimle yelkovan arasında b’aşka ellerin zamanı geçmez mi ki? Katip arzu halimi böyle mi yazar. Ya da saplantı mı ya da rastlantı mı? Nedir binleri aşan bu can yazıları ?
-Cevabını yalnız ben biliyorum. Ne sen, ne de senden sonra ömrüme bahar olan. Yazmak benim can ve aşk katığım.
- D’inle bensiz yaşadığın yalnız sarkacında. Kendine gelişlerin can ağacını ağaç kakanlarım delsin.
Yüreğimdeki delik deşiklerini görürsün oy havvar !!!
-Kalp gözüne de bir gözlük tak ki özümü daha iyi göresin . Sol yanımda yanan çırpınışların dili anlarsın belki .Dilimde yarım bir şiir, yaz yaz bitmiyorsun.
-Gözün gördüğü, gönlün yandığı,elin değdiği, aşkın kavurduğu seni
silmenin silgisini kullanıyorum.O kadar çok şey yazmışın ki bahtımın defterine sil sil bitmiyor. Yeni bir aşk defteri alacak kadar zengin değil gönlüm.
-Dedim ya sen ve sensizliğin fakiriyim. Dileniyorum senin yolunda. S’onsuz kuruşluk sevdandan gönül heybeme bir dirhem atmanı bekledim belki.Belki de hiç beklemedim.Çelişkiler hamalıyım.
-Yazıyorum dilim almış gönül defterinde yazmaya. Ya da ben acıların çocuğuyum .Küçük Emrah büyüdü ben büyümedim.
-Ne fark eder ki aşkının küçük çocuğu olarak kalsam. Herkes benim acıklı filmlerimi izlesin dize dize, söz söz ,şiir şiir. Gözü yaşlı, dertli herkesin can ve aşk çocuğu olsam. Benim de oyuncaklarım sensin.
- Dünya alem görse ne olur ki . Sahibine teslim edilemeyen onca yazının ortasındayım. Aşk ile yeni aşk arasında beni tarıyor huzur ve hüzün. Bir yanım hüznün Çin Seddi, bir yanım huzurun Taç Mahalı..
-Şah Cihan ile ortak paydalarımız o kadar çok ki…
“Şah Cihan eşinin ölümünü takip eden sekiz gün boyunca yemekten, içmekten kesilmiş, hiç odasından çıkmamıştı. Dokuzuncu gün dairesinin kapısını açıp dışarı çıktığı zaman saçlarının bembeyaz olduğu, iyice çöktüğü görüldü. Duygulu, gerçek aşık, vefalı hükümdar, ölünceye kadar kalbinde yaşatacağı sevgili eşi için bir türbe yaptırmaya karar verdi. Bu türbe saf aşkı sembolize edecek şekilde güzel, iç açıcı, aynı zamanda muhteşem olmalıydı. Bunun için dünyanın en büyük ustalarını bulacak, hazinesini, bu esere harcanmak üzere onların emrine verecekti. Bu amaçla İstanbul’dan mimarlar istedi. Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mehmed İsa Efendi ve ekibi idi.”
-Benim beyazlanan saçlarımı, çökmüş dünyamı çok görme. Şah Cihan kadar şahlanmış mir sevdanın binlerce yazıtında sen varsın. T’aç (Ma)hal’im çok görme Bennara.
-Bir ,ikinin; iki , birin öncesine ve sonrasına çok yazgılı .Bu yüzden ikimiz olmaya şifreli bu yazılışların sonunu kim görmez ki.
-D’eğersiz bir koşucunun yoldaşı değilim ki. Çaresiz,can paresiz
yitip gitmelerin sonrasızlığının önsözünü yazıyorum.
-İki ayrı kavuşmanın kavuştaklarını yazıyorum.Türküler dile gelmese de.
-Sürgün .
-Melalili.
-Hicrani. İşte türkülerimde kullandığım mahlaslardan yola çıkarak anlarsın can dilimin sözsüz yazılışını.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.