Bir insana iki türlü bilgi nasip olur : biri, başkaları tarafından verilen, diğeri ve en önemlisi ise, kendi kendine kazanılandır. -- gibbon
Adem Armağan
Adem Armağan
@ademarmagan

Şiirin İşlevi

6 Haziran 2011 Pazartesi
Yorum

Şiirin İşlevi

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

3127

Okunma

Şiirin İşlevi

Şiir olmadan, insan da, düşünce de varolamaz

Ünye’de yayımlanan "edebiyat ve düşünce dergisi" Kertenkele üzerinden şehrin ve hayatın, insanın ve hakikatin izini sürmeye başlamıştım.

Şunu diyordum: Türkiye’nin yaşadığı metamorfoz süreci, sanatı, "merkez" olarak görülen büyük kent’ten kovdu: Yapaylığın, sahteliğin, gösterinin, ayartının, kopyenin hükümferma olduğu sığ bir sanat ve düşünce vasatı üretti. Sanatı bayatlaştırdı, banalleştirdi.

Sanatın olmadığı yerde, fikir üretilemez. Has sanat, hakîkî fikrin ikiz kardeşi ve yol arkadaşıdır: Hakîkat fikri, "şehir"den kovulmuşsa, onun yerine sahteliğin konuluvermesi, kuruluvermesi kaçınılmazlaşır.

"Taşra" olarak görülen yerde, hakikatin mayası karılıyor Türkiye’de: Kertenkele, hakikatin, mayasının karıldığı, özenle yeşertildiği, yemiş vermeye durdurulduğu sahici, hakîkî, samîmî bir ruhun her sayfasına nüfûz ettiğini gördüğümüz bir ışık, Anadolu’dan yayılan bir ruh huzmesi.

Derginin son (Haziran-Ağustos) sayısında, "içsöz" olarak adlandırılan "editoryal"de, enfes bir şiir manifestosu var: Modern Türk şiirinin folklor üzerinden serencamını dört sayfada özenle tartışan bir ufuk-metin. Bu özgün metin bir hayli kışkırttı beni...



Şiirsiz düşünce olmaz: Şiirin olmadığı yerde, düşünce de yoktur, hayat da.

Hegel, -Batı’da- şiirin bittiğinden sözederken, ruhunda ne tür fırtınalar esiyordu, bilmiyoruz... (Ruhunda gerçekten fırtınalar esiyor muydu Hegel’in, o da bir bahs-i diğer elbette.).

Gerçek, aslında Hegel’in tasvir ettiğinden daha başka, bambaşka bir "yerdeydi": Şiir, Batı’da, tam da Hegel’in bittiğini söylediği "aralık"ta, "a’raf"ta varolmaya başlamıştı: Romantiklerden önce Batı’da -Blake’i filan dışta bırakacak olursak- şiir var mıydı, gerçekten?

Heidegger’in düşünceyi üreten değil, öldüren bir "araç" olarak nitelediği akıl, Batı’da Romantiklerle birlikte Batılı sanatçıları "akılalmaz" yolculuklara çıkmaya hüküm giydirmişti: Aydınlanma çağının bir yüzyıl içinde kıyasıya eleştirilmeye başlanmasından sonradır ki, Batı’da karşı-Aydınlanma çağının habercileri ve öncüleri Romantikler, Batı’da da şiir yazılabileceğini gösterdiler.



Şiirin bu aralık’taki işlevi, modernliğin aklı dondurması ve hayatı kaskatı pozitivizmin prangalarına mahkûm ederek söndürmesi sürecinde, insana hayatı ve hakikati/ni hatırlatmaktı: Modernlik, tastamam bir ruhsuzlaşma biçimi üretiyordu: Hayatı yok ediyordu; insanı yok ediyordu; hakikati yok ediyordu: varlığa ve ruha kastetmişti her şeyden önce, bundan daha kötü bir şey olabilir miydi, insanın başına gelebilecek?

O yüzden müzikten romana, tiyatrodan şiire, resimden sinemaya kadar sanatın bütün türlerinde, modernliğin vaatlerini gerçekleştirememesine karşı başlatılan modernizm, Batılı insanın eşiğine sürüklendiği ve bütün dünyayı da beraberinde sürüklediği varoluşsal felâketi haber veren bir başkaldırı hareketi olarak Romantiklerden bayrağı devralmıştı.

Batı’da düşünceyi bitiren şey, şiirin varolma imkânlarının varol/a/mamasıydı: Şiirin en büyük düşmanı elbette ki, modernliğin bizatihî kendisiydi: O yüzden Batı’da bütün büyük şairler, modernliğin içinden geldikleri için değil, modernliğe karşı bir yerde durdukları için şiir yazabilmişlerdi. Goethe’den Rilke’ye, Wordsworth’tan Coleridge’e, Valery’den Prevert’e kadar...

Batı’da şiir, modernliğe karşı varolabilmişti: Modernliğin "hayatı cehenneme çevirdiğini" haykırabildikleri bir yerde durabildikleri zaman şiir yazabiliyorlardı modernliğin isyankâr çocukları.

Şiir, negativite üzerine kurulmuştu Batı’da. Burada/n insanı kavrayan, kanatlandıran, insana ve hayata ruh üfleyen bir şiir çıkabilmesi zordu: Romantiklerden sonra Batı’da bir daha şiir yazılamadı o yüzden.

Aydınlanmacı aklın epistemolojik iyimserliğinin, bir yüzyıl geçmeden ontolojik kötümserliğe dönüşüvermesi, insanı da, hayatı da yok eden bir varoluşsal katastrofun eşiğine getirip bırakmıştı Batılı insanı.

Modernlik, ruhu öldürmüştü: Romantiklerin şiir yazabilmesini mümkün kılan yer, işte bu yersizlik yurtsuzluk, ontolojik evsizlik hâliydi: Şiir, insanın varoluş ve yokoluş serüvenleri yaşadığı zamanların çocuğu olarak doğar/dı zira. Yokoluş zamanlarında, kendisi de yokolmaktan kurtulamaz sonunda: İşlevini yerine getirir ve yerine çekilir yeniden. Çünkü varedici, hayat bahşedici, hayata ruh üfleyici bir vasatın çocuğu olmadığı için bu şiir / negativite şiiri, bizzat kendisi de kısa bir süre sonra sırra kadem basmaktan kurtulamaz.

Varedici şiir, şiiri de, hayatı da her dâim yeniler; insana da, hayata da taptaze bir ruh üfler.


*
Hegel, şiirin bittiğinden sözederken, hayatın, dolayısıyla düşüncenin bittiğini söylemek istiyordu belki de. İşte tam bu noktada, bu yokoluş mevsiminde, Batı uygarlığının belki de en büyük şairi Nietzsche, yokoluşa, her şeyi yok eden, çözen, bitiren dekadansla dans vaziyetlerine dikkat çekebilecek bir yerde durduğu için öne çıkmış, insanlığın varoluş ve hakikat sorunlarını iliklerine kadar ruhunda hisseden bir düşünür olarak gelmekte olan felâketi olanca gür sesiyle haykırarak haber vermişti.

Kertenkele’nin "içsöz"ünün yazarının da ima ettiği gibi, modern Türk şiiri, insanı ve hayatı vareden, bize ruh bahşeden asil şiirimizi, hakikatin şiirini öldüren, düşünceyle bağlarımızı koparan bir ağ işevi görüyordu da bizim haberimiz mi yoktu yoksa?


Kaynak : yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=27693&y=YusufKaplan

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Şiirin işlevi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Şiirin işlevi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Şiirin İşlevi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.