Yaşamın Kıyısı Köşesi
YAŞAMIN KIYISI KÖŞESİ
Ah bu çığlıklar, çığlıklar!
Son bir yıldır ömrümü yiyen çığlıklar...
Sussam, içim içimi yiyor; konuşsam başıma bela...
Anne: "Ne diyon lannnnnnnnnnnnnn!"
Çocuk: "Yeter be anneeeeeeeee!"
Yaşamanın yaralı yanları işte!
Her köşe başı ben, her köşe başı sen...
Adı mı?
Adı, yaşam!
Adı, yaşamın kırıntıları!
Adı, yaşamın hastalıklı yanları! Yanlarımız…
Adı: …
Uyum Bozukluğuna Bağlı Depresyon, Mevsimsel Depresyon, Distimi Depresyon, Atipik Depresyon, Doğum Sonrası Depresyon, Melankolik Depresyon, Majör Depresyon, Uyum Bozukluğuna Bağlı Depresyon, Yaş Durumuna Bağlı Depresyon, Panik Atak, Şizofreni, Psikoz…
Yetti be hayat!
Bir de cinnet yüklenecek sırtımıza şimdi, sus diyemedikçe çığlıklara!
Ve saramadıkça hem kendi hem de başkalarının yaralarını...
Anne:
-Sevmiyor mu çocuğunu?
-Seviyor...
-Basmıyor mu bağrına?
- Basıyor...
-O da ağlamıyor mu ağlayınca çocuk?
-Ağlıyor...
Çocuk:
-Sevmiyor mu annesini?
-Seviyor...
-Sığınmıyor mu annesinin bağrına?
-Sığınıyor...
-Ağlayınca kim siliyor gözyaşlarını?
-Annesi...
Peki, kim suçlu?
Ve kim saracak şimdi bu yaraları?..
Aylardır sabah akşam yan komşunun evinden yükselen çığlıkların düşündürdükleriydi yazdıklarım, yüreğimi acıta acıta…
Oysa bizler toplum olarak kaderciyizdir ki, şükretmesini de biliriz soframızdaki bir tas çorbaya sallarken kaşığımızı… Biliriz de elimizin ayağımızın tutuyor olması ve gözlerimizin görüyor olmasından dolayı ne çok şükredecek şeyimiz olduğunu…
Ama yine de kurtulamıyoruz işte endişemizden, kaygımızdan, korkumuzdan... Ve almış başını gidiyor da karamsarlığımız, umutsuzluğumuz…
Ardından gelense tepemize binen ruhsal bozukluklarımız…
Hem insan neden korkar ki gülmekten “Allah hayretsin, çok güldüm!” derken…
Bu kadar çok mu alıştık ki acıya, gülmeler aykırı gelir oldu bizlere?
Neydi bizleri bu denli etkileyen ve ruhsal bozukluklarımıza neden olan faktörler?
Ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasına sebep olan belli başlı risk faktörlerini getirsem de gözlerimin önüne yine de yetmiyor tam olarak asıl nedenin ne olduğunu anlamaya…
Sahi, neydi neden?
Yaş mı?
Cinsiyet mi?
Medeni durum mu?
Eğitim düzeyi mi?
Soyso-ekonomik düzey mi?
Yerleşim bölgesi mi?
Ve neden erkeklerden çok kadınlarda daha yaygındı depresyon, nevroz, psikosomatik hastalıklar ve depressif bozukluklar?
Yoksa tüm bu ruhsal bozukluklara sahip olmak için kadın olmak yetiyor muydu?
Kadın: hasta…
Çocuk: hasta…
Babaysa daha bir başka…
Nasıl bir toplum olduk böyle?
Lâ havle…
Bir anda da dökülüverdi içimdekiler yazıya, döküldüğü gibi de yazdım, önemsemedim de yazıya giriş şöyle olsun, böyle olsun diye...
Bu çığlıklar ki, yaşamın kıyısı köşesi…
Bu çığlıklar ki, baştan aşağı ben, baştan aşağı siz…
Bu çığlıklar ki, günümüz toplumunun yarına yürüyen ayak sesleri…
Bu çığlıklar ki, acı gerçeğimiz…
Saadet Ün-05.06.2011
(Şanlıurfa com)
YORUMLAR
Her zamanki gibi konu yine çarpıcı, anlatım güzel ve hatasız denilebilecek bir yazım. Yürekten kutluyor, başarılarınızın devamını diliyorum. Saygılar.
Saadet Ün
Saygılarımla...