- 587 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
O ZAMAN ÖYLE, ŞİMDİ BÖYLE
Hayatta her şey değişim ve gelişim göstermekte. Yaradılıştan beri insanlık âlemi bile değişiklik göstermiş, bu yüzden olmalı ki her değişiklik gösterildiğinde onları aydınlatacak, yol gösterecek Peygamberler gelmiştir. Bu Peygamberlerin bazılarına sahifeler şeklinde emirler verilirken bazılarına büyük kitaplar verilmiştir. Artık ne Peygamber gelecek ne de kitap indirilecek. Bizleri yaratan bundan sonraki yol haritamızı hiçbir şüpheye düşmeyecek şekilde çizmiş; ilk mesaj ve ilk parola olarak ta "Oku" demiştir.
"Oku..."İki heceli basit bir kelime. Ancak tamda burada düşünülmesi gerekli ve bir o kadarda önemli. Okunması istenen nedir? Bundan 1400 küsur yıl önce gelen yüce kitabımızı bu gün aynı anlayış ile mi okumalıyız; yoksa bize "Oku" derken değişen ve gelişen dünyamızla birlikte insanlığın ihtiyaçlarını düşünerek mi "Oku" malıyız?
Hiçte uzaklara bakmaya gerek yok. Kendimize dikkatlice baktığımızda her halimizle değiştiğimizi ve geliştiğimizi görebiliriz. Ruhen olsun, bedenen olsun bu böyledir. Dün başka düşünüyor olsak da bugün
gelişmemizin ölçüsünde başka düşünebiliriz.
Değişip geliştiğimizin bir ölçüsü de zaten bu değil midir? Şifre belli, "Oku." Dağları; denizleri, semâyı, yıldızları kendi dillerince yani o konunun ilmince okuyup bir gün önceki bilgi ve düşüncemize yeni bilgiler ekleyip, düşüncelerimizdeki değişiklikleri görerek kabullenmek gelişmişliğimizin göstergesi sayılmaz mı?
Yaşadığımız dünyada milletlere ve kabilelere bölünmemizin bir sırrının araştırıp birbirimizle tanışmamız için olduğu bildirilmektedir. Demek ki yaratılışta bile farklılık vardır. "İcatlar ihtiyaçtan doğar" diye bir söz var ki; günümüzde bu sözü kendine düstur edenler değişmekte ve gelişmektedirler. Aksine bu sözü yanlış okuyanlar bırakılan yerde kalmakta, dolaysıyla da değişim ve gelişim gösteremedikleri gibi
kaçınılmaz olarak geri kalmaktadırlar.
Konumuza güzel bir misal olması bakımından tarihten bir dipnot düşmek istiyorum.
Mısır’ın fethinden sonra esir Memluk kumandanlarından Kayıtbay Yavuz Sultan Selim’in huzuruna getirilmişti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:
"- Söyle bakalım Kayıtbay, cesaret ve kahramanlığın ne işe yaradı?"
- Cesaret ve kahramanlığım hâlâ var ey Sultan! Yalnız, bize ne yaptıysa ordunuzdaki toplar yaptı!
- Anlamadım!..
- Berberilerden biri, Venedik’ten top getirerek bize satmak istemişti de, Peygamberimizin, ’ok ve kılıç kullanın’ şeklindeki emrine aykırıdır diye satın almamıştık. O satıcı bize, ’Yaşayan görecektir ki, memleketiniz top yüzünden elinizden çıkacaktır’ demişti. Meğer doğruyu söylemişmiş!
- Din kaidelerine böylesine bağlı idiniz de, Allah’ın, ’Düşmanın silahına aynı silahla karşılık veriniz’ emrine neden uymadınız? Bilmez misiniz ki, ’Ok ve kılıç kullanın’ demek; başka silah kullanmayın demek değildir. O zaman o silahlar varmış, şimdi de bu silahlar var!"
Peki; o zaman o silahlar varmış da şimdi o silahlar aynen duruyor mu? Elbette ki hayır! Silah çeşitleri de değişti, gelişti. Zaman bilgi çağı. Kim bilgi ile donanır ve bilgisini ihtiyaçlar için kullanır; o gelişme gösterdiğinden diğerlerinden üstün duruma geçer.
Yıllarca okullarımızda okutulan -Uyu, uyu yat; yat, yat uyu - tekerlemesi ile milletin nasıl değişip gelişeceğini ben o gün bu gündür anlamadım; anlayan varsa beri gelsin vesselam.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.