- 1141 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Kanda'har "Tuğrul Keskin"
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KANDA’HAR (*) Türk Dili Dergisi / Denizsuyukasesi
.
Seyit Nesimi’nin " Can ile hem cihan menem, derh ile hem zaman menem / Gel gör latifeyi ki men derh-ü zaman sığmazam" dizeleriyle giriş yaptığı Kanda’har adlı şiir kitabıyla Tuğrul Keskin, 2008 Behçet Aysan Şiir Ödülüne layık görülmüştür. Tuğrul Keskin’in, Türk Edebiyatı’na kazandırdığı bu yapıt, kendisinin 10. kitabıdır. Dar, Feryad ve Çağıldayan adı altında üç bölümden oluşan bu yapıtın ilk şiiri; "Akıp geçmekte ne varsa" (s.3) adlı şiirdir. Bu şiir Ahmet Hamdi Tanpınar’ın "Ne İçindeyim Zamanın" adlı şiirini çağrıştırmaktadır. Ve kendi iç dünyasının da aynı duyarlılıkta dışa vurumunun bir çağıltısıdır. Bu ustalara saygı, geleneğe bağlılığının ve her şiirin yayımlandıktan sonra topluma ait olduğunun da bir kanıtıdır. Özetle şiirler, şairlerin ortak duyarlılıklarının, ortak eserleridir de diyebiliriz.
.
Yukarıda andığımız kitabın bu giriş şiirinde şairimiz, o ana değin yaşadıklarının diyalektik yansımasını sözcüklere yükleyerek, duygu, sezgi ve düşüncelerini bizimle paylaşmaktadır. Ortak paydamız, şiirden tat almamızı sağlayan bu noktadır. Bire bir yaşamasak da olaylar karşısında, duygusal ve sezgisel duruşumuzla, şiire ya "güzel" ya da "bana bir şey vermedi" deriz. Yukarıda andığımız bu şiirinde Tuğrul Keskin, hem bir şey bilmediğini ve hem de bir yalvaç duyarlılığı ve bilinciyle, bilgi yüklenmekte olduğunu, bunun da yetersizliğini vurgulamaktadır. Yaşadığı toplumsal, politik, ekonomik, ruhbilim etkileşimleri; özellikle de önemli olayları, öncesi ve sonrası değişimleri sözcüklere yükleyerek, gizemin melodisiyle okuyucuya aktarmaktadır. Kısaca şair; zaman olsun, bilgi olsun, şiir olsun, madde olsun bunların içinden geçmekte olduğunu ve hem de bütün bunların kendi içinden geçtiğini, felsefi açıdan irdelemektedir. Şiirde bütünü yakalamış, şiir çatısını; sezgi, duygu, düşünceleriyle yani kendisiyle giydirmiştir.
.
Kitabın bütünüyle ilgili bu giriş şiirden sonra, birinci bölüm "Dar" da (1/ s.7) yine Şeyh Galip’ten alıntı iki dizeyle; "Bir şulesi var ki şem-i canın / Fanusuna sığmaz asumanın" (s.9) giriş yaparak birinci bölümün içeriyle ilgili bizlere ipuçları vermiştir. Aşkla giydirdiği şiirlerine yaşamını üfleyerek, onu bizlere dost kılmıştır. Yaşamın kötülüklerine karşı, bir umut ışığı olarak şair duyarlılığını dile getirmiştir. Onun haykırması, umudun, geleceğin haykırtısıdır. Bitmek bilmeyen dürtülerin diyalektik haykırtısıdır; barıştır, insan sevgisidir... Bu şiirinde özetlediği duygu ve düşüncelerini, barışa ve savaşa karşı şair duyarlılığını, duruşunu "kapını aç", "kim bilir nerde" , "soğuk yara" ," içeri, güzel ceylan", "tuba beyaz deniz", "ürper’ten", "ay anası", "goncalı sokak", "dar", "yaz", "güz", "oynaşan kalbim" (s.15-46) şiirleriyle destekleyip bütünleştirmiştir. Kısaca hem şiir bütünlüğünü yakalamış, hem de yukarda adını verdiğim şiirlerle bütünü parçalayıp tekrar kurgulamıştır. Birbirleriyle birlikte tekrar yapılandırıp ana şiir "Dar" ı (s.7) ön plana çıkarmıştır. Güzel bir strateji.
.
Tuğrul Keskin’in Kanda-har şiir kitabının 2.ci bölümü "Feryad" da(2./s.49) bu sefer kendi şiirinden alıntıladığı iki dizelik çığlıkla " göğün altındayız birlikte, unutma! / göğün altında ve birlikte, unutma! " (s..49) giriş yapıyor. Fuzuli’den alıntıladığı " Söylesem tesiri yok / Sussam gönül razı değil " (s.51) dizeleriyle vermek istediği mesajları pekiştirmektedir. Lirik bir söyleyişle yaşamanın getirdiği sorun ve çözümleri özetliyor adeta. Şairin yaşamdaki duruşuna göndermeler yapıyor. Şairlerin susmamasını; ne pahasına olursa olsun doğru bildiklerinin arkasında durarak, umuda ışık olması gerektiğini vurguluyor. Bir şiirimde söylediğim gibi; "Düş zengini körlüğümle yürürüm yare / Ben ötesini / Tinle ten arası fenerim yol gösterir" (Kendine Uçurum, Etki/Dize 2006) Şairimiz bu bölümde kitabın belki de en güzel şiirlerinden biri olup, kitaba adını veren "KANDA-HAR" la (s.53) giriş yapıyor. Kalıcı şiirlerden biri olacağını düşündüğüm bu şiir, yaşanan savaşların, acıların duygusal bir patlamasıdır. İsyanın çığlığıdır, insanlık ayıbının çığlığıdır. Sn. Uluer Aydoğdu’nun bu şiirle ilgili, aynı zamanda kitaba da giren yazısıyla aynı duygu ve düşünceleri paylaştığımı söylemekle yetiniyorum.
.
Kitabın ikinci bölümdeki diğer şiirler; "feryad/geçip gittiler", "aşk çırpınarak", "karanlık şeyler", "bak ki kurudu", "kuzgunlar bölüşür", "ayna ve tırtıl" dır (s.59-66). Bu şiirlerinde şairimiz, ekonomik, politik, toplumsal konuların yanı sıra dini ve mitolojik olayları, kişilere ulaştırmak istediği duygu ve düşüncelerini, özellikle özgürlükler için ödenen ve ödenmekte olan bedelleri sezinletmeye çalışmıştır; başarılı da olmuştur. Tarihsel, mitsel, dinsel, kültürel olaylar dantel gibi işlenirken, sözcüklere yüklenen duygu ve düşüncelerde yine şair duruşunu görüyoruz. Kök salıp, kılcal damarlarından büyüyüp gövde olduğu toprağının yapısı şairi beslemiştir. Şair bir ailenin ardılıdır. Dedesi ve amcası halk ozanı olmasına rağmen kendini aşmış, kendine özgü bir tarz oluşturmuştur.
.
Kitabın 3. bölümü "ÇAĞILDAYAN" a (s.73) şair kendisinden iki dizeyle giriş yapmıştır: "susmuyorum yine de bunca acıda / susmuyorum hiç, şerde, karanlıkta" (s.73) Takip eden sayfada da Seyit Nesimi’den alıntıladığı "Yerü gökü düzen menem, geri dönüp bozan menem / Cümle yazıyı yazan menem, men bu divane sığmazam" (s.75) dizeleriyle okuyucuyu selamlıyor. Alıntı bu şiirlerin anlam bütünlüğü takip eden şiirlerle destekleniyor. Dahası diğer şiirlerin ipuçlarını veriyor. Bir başka deyişle kendi duruş, duygu ve düşüncelerini ete kemiğe büründürüp, geçmişten kopmadığını bir kere daha vurguluyor. Geçmişle arasında köprüler kurarak ileriye bakıyor. Günümüze dek değişmeyen konular; insan, ilişkiler, barış, kardeşlik, özgürlük, yönetim; bunların birbirleriyle iç içe, yan yana etkilişimlerini şiirsel açıdan irdeliyor. Bizi şiirleriyle bağlıyor, çözüm üretiyor. Umudu yitirmememizin şiirini yazıyor. Günümüzün kötü olayları üzerinden yapıyor uyarılarını. Bunu yaparken şiir geleneğinden kopmuyor. Örneğin, "çağıldayan" (s.77) şiirinde, şairimiz Melih Cevdet Anday’ın "Telgrafhane" şiirine yakın bir şiir üretmiş oluyor. Biçem ve biçim olarak ayrı olsa da içerik olarak aynı duyarlılığı yakalıyor Tuğrul Keskin. Böylece şair ve şiirler arasındaki kan bağını bir kere daha vurgulamış oluyor...
.
Tuğrul Keskin "kuşların gülşeni" şiiriyle (s.80) özgürlük, kardeşlik, eşitlik, barış konularını kuş ve ışık imgeleriyle geleceğe taşımaktadır. Günümüzün bu acı tablosunu, fırça darbeleriyle renklendiren bir ressam gibi; global, ekonomik, küresel, politik, para ve teknolojik gücü önümüze sermiştir. Gözün gördüğünü algılayabildiğimiz kadarıyla vermeye çalışmıştır. Hatta beynimizi dürterek daha da ileriyi görmemize olanak sağlamıştır. "koynu lal" (s.85) şiirinde insanların ekonomik güçlerini dayatmasını, paragöz içinde doğayı yok etmeyi göze alacak kadar bilinçsizce davranmalarını dillendirmiştir. Etki ve tepkiye güzel bir örnek sunmuştur bize... Bu duruma duyarsız kalan Tanrı’ya da gizli ve açık sitem ettiğini de görüyoruz. Hatta inanç kültürünün zayıfladığı, yok edilmeye çalışıldığını da hissettiriyor bizlere.
.
Şairimiz son iki şiiri "melek hanım" (s.90), "manisalı kadınlar" da (s.91) ; Bedriye Aksakal’ın aynı adlı kitaplarına ithafta bulunmuş, özellikle de "manisalı kadınlar" şiirinde Turgut Uyar’dan esinlendiğini belirterek şairler arası kan bağını bir kez daha dile getirmiştir.
.
Tuğrul Keskin’e edebiyatımıza böyle bir eser kazandırdığı için teşekkür eder, bundan sonraki çalışmalarında başarılar dilerim.
.
* Kanda’har / Everest Yayınları / 1. Basım Ocak 2009 / 100 sayfa
Kaynakça;
- Kanda-har, Tuğrul Keskin 2008 Behçet Aysan Şiir Ödülü
- Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, YKY
- İhsan Işık, Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi
- Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi, Boyut
- Özgeçmişi ve Hakkında yazılanlar
- Mazhar Alphan, Kendine Uçurum, Etki/Dize 2006
M.Mazhar ALPHAN
YORUMLAR
Ülkemiz diğer aydın ülkeler arasında inanın şair ve yazarı en çok, fakat kitap sayısı neredeyse en az olan bir ülke.!
Sanırım bunun da sebebi hep aynı...az okuyoruz, satış yok.Özellikle de şiir kitapları neredeyse yok denecek kadar az, şiire ve şaire çok önem verilmiyor bizim ülkemizde.
Oysa yabancı ülkelerde şiirin ve şairin önemli yeri var, devletin de gözü şairinin üzerinde.
Şimdi merak ediyorum, acaba kaç bakan ya da meclis üyesi yazdığımız şiirleri veya yazıları okuyup da ilgi gösteriyorlardır.Madem ki bizler bu ülkenin şair- yazar vatandaşlarıyız, tutun elimizden...bize de bir TRT kanalı açın, sanatımızı, sanatçılarımızı duyurabilelim...kitap reklamlarımızı yapabilelim, kitap çıkarmamızda ve satmamızda kolaylık gösterin.
Sanatçı olmak zordur, sanatı tanıtmak ise o daha da zordur.Fakat ikisi de aynı yürektetir.
TEŞEKKÜR EDERİM
Yapılan alıntılamalarla beraber görülüyor ki şair yine bir başka şairin dilinden anlatmak istediği konuyu netleştirmeye gayret etmiş. Güzel bir sunum olmuş. Şiir kitapları satılmaz denildiği bu dönem için hele oldukça önemli bir çalışma. Tahminim odur ki, burada sıkıcı bulunacak bir eser oluşturmuşsunuz. Oysa burası bir edebiyat sitesi ve alınabilecek en küçük bir ipucuna bile ihtiyacı var ya da olmalı arkadaşların. Yazık ki hazır önümüze gelen ciddi inceleme yazılarını bile okumayacak kadar tembel insanlarız.
Seyit Nesimi'den alıntıladığınız kısım ise en can alıcı, vurgulayıcı ve belirleyici kısımdı "şiir nedir" sorusu için benim adıma.
Bir bölümde "şair, tüm kötülüklere rağmen umut'tan bahsediyor" demişsiniz bunu başarabilmenin ne kadar zor olduğunun altını çizmek isterim. Öldüm bittim mahvoldum edebiyatını aşamayan binler var. Haliyle değişik çalışmalardan da beslenmedikleri için hep aynı noktada zıplamaya devam ediyorlar diye düşünüyorum.
TekinSağ. tarafından 6/5/2011 3:22:17 PM zamanında düzenlenmiştir.