- 829 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EVRENDE VAROLDUĞU SANILAN KUSURSUZLUK ÜZERİNE
’’Evren’’ dediklerinde ne hayal ediyorsunuz? Bir bütün olarak aklınıza ne geliyor? Bunu etraflıca düşünmelisiniz. Gezegenler, yıldızlar, bulutsular, kara delikler vs... yerel varlıklardır. Bir ’’BÜTÜN’’ olarak sormuştuk soruyu. Sınırları olan ve genişleyen bir uzay gemisi mi? Yoksa durağan ve ’’sonsuz’’ bir -boşluk- mu? Bütün bu sorular ’’sen kafayı yemişsin’’ ve benzeri sızlanmalara neden olabilir. Ancak asıl bu soruları bir kez olsun düşünmeyen insanlardır o sızlanışları hakeden.
Çevremizdeki varlıklara (hatta ’’yokluk’’kara bile) çeşitli özellikler yükleriz. Bu özellikleri ya kendimizden ya da doğadan alıp veririz o varlık ve yokluklara. Ancak biz; mavi, yeşil, sıcak, soğuk, tatlı gibi özellikleri, o varlıklara ve yokluklara rahatlıkla atfedebileceğimizi düşünürken; bazen istemeden de olsa hükmümüzün yetmediği yerlere de dil uzatabiliyoruz. Örneğin; ’’kusursuz’’, ’’asla’’, ’’daima’’, ’’her zaman’’, ’’bütün şartlarda’’ gibi...
Bu kadar emin oluşumuzun nedeni nedir? Gördüğümüzden ibaret olan evren mi? Yoksa kendini gösteremeyen evren mi?
Kusursuzluktan bahsedecek olursak; günümüz insan ölçütlerine göre; ideal ve çok geniş bir yaşam alanı ve hiç bir olayın, insan hayatına muhalefet olmayacağı bir evren tasarlamamız gerekir kafamızda. Ancak önce de belirttiğimiz gibi; insanlık, görebildiği Evren’e ’’kusursuz’’ sıfatını bağışlayabiliyor. Bunu yaparken, depremleri, meteor yağmurlarını, karadelik tehlikesini (aslında bu karadeliğe göre hiç te tehlike değil; o sadece görevini yapıyor) ve daha bir çok ’’hata’’yı göz ardı etmekten sakınmıyor. Hata parametresini kullanmamızın sebebi, konuya insanlığın ’’kusursuzluk’’ paradigmasından bakmamızdır. Yoksa; hiç bir şey hata değildir. Her şeyi iş bölümüne dayanır. Kara delikler, ışık dahil çekim alanına giren her şeyi yutarken ’’ben bunu yapmamalıyım’’ demezler. Sadece kendi yerel kanunlarına uyarlar. Ya da Güneş patlamaları sırasında Güneş; Dünya’daki insanların hayatını düşünmez; içindeki enerji fazlasını atmalıdır. Kaldı ki hiç bir şey ayarlanmamıştır. Hiç bir şey düzenlenmemiştir. Hiç bir şey milimi milimine oturtulmamıştır yerine. Eğer öyle olsaydı; yakın tarihteki, Richter ölçeği’ne göre 8.9luk bir Japonya depremi sonrasında Dünya’nın ekseninin kayması sonucu değişen Dünya eksen eğikliği ile beraber ya donardık; ya da erirdik. (Bunu herkes ilköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarında okumuştur.)
Peki bunca ’’hata’’ karşısında devamlı olarak Evren’e ’’kusursuzluk’’ özelliğini atfetmek hangi mantığa dayanır?
Ünlü fizikçi Rudolf Clausius; yine kendisi gibi ünlü Entropi Yasası’nı keşfederken; Evren’in sürekli olan bir düzensizlik ile varolduğunu şu sözlerle kanıtlar;
’’Masanın üzerindeki bardak devrilmiş; içindeki süt dökülmüş ve her yer berbat olmuş olabilir. Üzülmeyin... Zira Evren’de bulunan bütün güçler, o sütü devirebilmek için uğraştılar.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.