- 4684 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
KİREMİT ÇATILI EV
Hayatımın bundan sonrasını geçireceğim eve girerken üzerimde tedirginlik ve korku taşıyordum. Bembeyaz gelinliğin içinde iki katlı bahçeli evin merdivenlerini çıkarken bu düşünceler beni esir almıştı sanki…
Nişanlılık dönemim çok fazla sürmemişti. O yüzden de onların yaşam tarzlarına uyum sağlamakta ilk zamanlar sıkıntı çekeceğimi biliyordum. Evin ön bahçesi Güllerle doluydu. Aralarına ekilen çilekler, giriş kapısının hemen yanındaki kiraz ağacı, onu takip eden ilk baharda kokularını yayan hanımeli ve bahçenin en sonunda bulunan asma ile bütünlük sağlıyordu. Arka bahçedeki vişne ağacı ve hemen az ötesinde kalın gövdesiyle en güzel meyveyi vermeye çalışan dut ağacı vardı.
Evin tek erkek çocuğu olarak eşimin o evde oturması kaçınılmazdı. İlk başlarda, beraber yaşama fikrini kabul etmesem de kabullenmiştim bu durumu. Daha on sekiz yaşında bir çocuktum. Gerçi bizden önceki kuşağı kıyasladığımda, epey olgun da hissediyordum kendimi. Memurdum ve çalışan bir Türk kadınıydım. Bu bile her türlü zorluğu göğüslemem için iyi bir sebepti.
Düğün bitmiş ve ben ailemi, özellikle de bana çok düşkün olan babamdan ayrılırken gözyaşlarımı tutamamıştım. O ana kadar evliliğin ciddiyetini anlamamıştım sanıyorum. Ağlayarak, bundan sonraki yaşamımda birlikte olacağım erkeğin yani eşimin koluna girerek evimize gelmiştim.
Kapıyı açtık ve girdik. O güne kadar hazırlıklar için girdiğim ev, ilk önce çok yabancı gelmişti gözüme. Sonraki günlerde, iyice benimsemiştim. Orası benim yuvamdı,iyi ve kötü günler geçireceğim mabedimdi.
Kızım o evde doğdu. Altı yaşına kadar o evde oturduk. Ağladığım günlerde geçti, güldüğüm çok mutlu olduğum zamanlar da. Bir süre sonra ailevi nedenler yüzünden o evden çıktık ve lojmana oturduk. Sonra kendi evimizi aldık.
Uzun bir süredir boynu bükük kalan evimiz, evimizle birlikte anılarımız bizi terk edecekler çok yakın bir zamanda.
Bu haberi aldığımda, içimde bir burukluk hissettim. Halbuki, ben oraya çok sonra gelmiştim. Eşimin yüzüne baktım. O da buruktu. İtiraf etmese de üzgündü…
Çocukluğuna, gençliğine dair bütün hatıraları oradaydı çünkü. Bir sürü anısını anlatmıştı bana. Onlardan ancak bir kaçını kaleme alabildim.
İtiraf ediyorum kiremit çatılı ev… Ben de çok sevmişim seni. Farkında değilmişim o başka… Anılarımızı odalarında barındırmaya devam et… Güle güle… Uğurlar olsun… Önünden geçtiğimde, bizim olmadığını bile bile sana gülümseyeceğim. Uzaktan bakmak da yetecek bana. Acı verse de…
nOT: Kayınpederimden kalan evdir anlattığım. Bakımı için her gün giderek artan masraf olduğu için ortak kararla satıldı.
Nermin Kaçar- 03.06.2011 Bolu
YORUMLAR
Canım ya ne zor olmuştur kimbilir eşin ve senin için. Kolay mı onca anı saklıdır o duvarlarda. Keşke imkânınız olsaydı da siz alsaydınız.
Pek çok kimse önemsemez ve alt tarafı bir ev diye geçer ama öyle değil işte. Acı tatlı ne yaşanıyorsa o duvarlar tanıklık ediyor ve içinde gizliyor geçmişimizi. Benim de çocukluğumun geçtiği evin yerine apartman diktikleri zaman ağladığımı ve sanki mazimi benden kopardıkları hissine kapıldığım günü hatırlattı yazın.
Sevgilerimle Nermin'im...
Yaşarken yaşadığımız mekanlara, eşyalara farkında olmadan bağlanıyoruz.
Sonra ayrılık gelince, bizim için önemi kendini hissettiriyor.
Okurken duygulandım değerli kadeşim.Evlilik bir genç kızın yaşamının farklı yönde şekillenmesidir.
Gelin gittiğiniz evin, sizin için önemini anlıyorum.Anlatımınız duygulandırdı, sevgiler.
Çok sıradan bir olay.
Yaşarken farkına dahi varmadığımız pek çok şey var.
Ve sonrasında doğan gerçek.
İyi ki,
Keşke,
niye gibi iç sorgulamalar. ah'lar, vah'lar.
Toplumla ve bireylerle ilişki içinde olmak zorundadır insan. Bu ilişkiden de farklı neticeler doğar elbette.
Yaşadığınız bir olguyu çok güzel kaleme almışsınız. Okurken; sıradan bir olay olmasına karşın çok etki ediyor.
Bunun sebebi usta anlatımınızdır.
Yoksa bu hızlı akan hayatta eski ve kiremit çatılı bir evin ne kıymeti olurdu. Bütün kiremitler kırmızı değilmi?
Güzel olan yön şu ki; halen hatıralara değer verenler kalmış.
Güzel yazınızdan ve konu seçiminizden dolayı sizi kutlarım.
Sevgi ve selamlar.
Sevgili Nermin'ciğim gelin olmak ve babaocağından çıkmak gerçekten farklı duygular ama dediğin gibi sonrasında insan kendi yuvasını da aşırı benimsiyor. Hatta yıllarını geçirdiği evinde kendi evini özler oluyor. Farklı hisler. Ama anıların yoğun olduğu evler asla unutulmuyor. Seni ve eşini anlayabiliyorum. Harika anlatmışsın. Büyüleyiciydi resmen. Tebrik ederim. Sevgilerimle.
İçim burkuldu Nermin.Bana kendi barakamı anımsattın.İki gözlü barakada gözlerimi açtım.Çocukluğum o barakada geçti.Ne yazık ki geçen yıl vereselerden biri tarafından satıldı...
Ama hayat böyle işte.Şimdi farklı düşünüyoruz."Karnını doyurduğun yer evindir" diye...
Selam,saygı ve sevgiler Nermin hanım...
her şeyin bir sonu vardır.....canlıda olsa cansızda olsa....yaşananlar unutulamaz....arada bir görünce için ezilir kalır...çok güzeldi....usta sevgi vefa doluydu....saygılar