- 443 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CAHİL HATTAT- ARDAHAN ÖYKÜLERİ 196
Ezbere bilmenin n’olduğunu neye değdiğini bilmeyiz. Bilmekte istemeyiz.
Öğrenci ezbere alıştıysa.
Seller sular gibi ezbere bilir: Ankara Türkiyenin başşehridir. Bunu ezber dairesinin dışında başka halde sorduğumuzda, soralım şimdi!
_ Ankara hangi ülkede bir kenttir?
Öğrenci analitik düşünmeyi edinmediğinden: Çıkarım yapamayacak ve Ankaranın Türkiyenin başkenti olduğunu söyleyemeyecektir.
Osmanlı devrinde Cahil Hattatlar varmış. Yazıyı notlara bakarak yazarmış noktalama işareti, imla, şekil istif mükemmel aktarırmış, yazarmışlar.
Sanat eseri fevkinde yazılarını padişah oku deyince okuyamazmış. Yazmaya yazar ama okumaya iş geldi mi okuyamazmış Cahil Hattat.
Yazar ama okuyamazmış Cahil Hattat.
Ezbere çok şey yapılabilir.
Hayatımızda ezberi kurtarıcı yelek gibi çok kullandık. Zor bir sektörde. Yabancı dilde mesala yarınsı gün Çin’e gitme zaruretimiz var diyelim. Akşamdan bir Çince kitap tedarik edeceğiz allahın emri.
Merhaba, nasılsın, sağol, sen nasılsın... bunları ezberleyeceğiz.
Zihnin bu destek basamak usulu şart olduğu kadar basit bir usuldurde.
Bütün bir hayatını ezberin kuşatmasına terkedenler nasıl onların yanlışı: Cahil Hattat’ın hatasıyla eşdeğer olur.
Ezber altında ki zihin nihai kertede: Komputer gibi zihin etkinliğiyle çalışır. Başka bir halt kayırmaz.
Ben diyeyim yüz, sen de: Bin misli çalışsa da ezbere zihin.
Bir analitik soruda bocalar.
Mesala dikkat soruları vardır?
Belçika ile Hollanda sınırında öküzün kıçı Belçikaya taraf; başı ise Hollanda’ ya... bu öküzün sütü hangi tarafın olur?
Komputer ve ezbere zihin Belçikanın veya Hollandanın süte malik olmak hakkından hareket edecektir. Analitik zihinse öküzün süt veremediği prensibinden dolayı olmaz... yanlış sorunun cevabı yanlıştır diyecek.
Alzaymırın günahı ne o zaman?
Hatırlayamıyorum diyordu. Alzaymır hastası ihtiyar. Yegen yegen can bir dur hele dedi. Durdum. Ne var dayı? dedim.
Bu kağıta bak hele neresidir? Adres yazıyordu. Ev adresi olduğunu o dakika anladım. Öyle üzüldüm ki... Alzaymır gibi bir hafıza hastalığına düçar olduğunu bildim. Ne diyeceğinide bildim. Soracağı soruyu da:
- Beyefendi oğlum şu adrese beni bırakırmısın?
Hastalığını mazaretini hepisini söyledi. Onun zahmeti değilde. Onun hastalığına üzüldüm.
"Niye üzüldüm? Bizde düçar olmayalım bu hastalığa? Ona müteallik hicran duydum. Olursa da olsun navulmuş ola? Bu dünyaya ilk gelen ben miydim? İlk hastalıktan korkan ben mi olacağım; olsam bile. Kanını kıryatını alzaymırın... alzaymır olacam ola var mı diyeceğin ey alzaymır!"
" Boş baksam da boşluğa bakıyordum. Allahım bomboş bakıyorum. Nesnenin göstergesi hak getire aklım getiremiyor. Neye baksam, ismini dahi isimlendiremiyorum. Kavak gibi söğüt gibi nefes alıyorum. Nefes veriyorum.
Bomboş bakıyorum zihnim terk mi etti. Anlaşıldı. Ot gibi kaldım kala kaldım..."
" Ne güzeldi halbuyse kavak ağacı değildim yürüyebiliyordum. Yürüyordum. Kavramlarla imgelerle cümleler kuruyordum. Bilmedim nimetini kadrini hayatın. Şimdi bomboş taş kaya neyse ben de o olmuştum."
yalçıner yılmaz
05-06-2011
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.