- 888 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GECE GELEN KONUK
( Arif Kemal ’ in o meşhur türküsünün adını yazımıza başlık yaptık )
28 Mayıs akşamı tahminen saat : 21:45 civarı, Ortahisar Kasabası çıkışındaki kavşaktan Nevşehir’e doğru dönmek üzereyim, ilerden biraz hızlı adımlarla, telaşlı , bir yerlere yetişmek istercesine gelen, kendinden emin yürüyüşlerle ilerleyen birini gördüm..
Nevşehir merkeze gideceğini düşünerek müsait bir yerde durup, araçla beklemeye başladım, yaklaşınca korna çalıp el işareti yapınca koşup geldi ve Nevşehir’e gittiğimi isterse götürebileceğimi söyledim..
Araca mahcubiyet, edep ve tarif edilemeyen bir enerjiyle bindi, ve o andan itibaren aracın atmosferini değiştirdi bu konuk.
Genelde yalnız başımıza çalıştığımız ve yolculuklarda hep tek başımıza olduğumuz için bazen yanımıza binen dostlarımız, konuşmamamızdan ve sessizliğimzden hep şikayetçi olmuşlardır, yine öyle bir ortam vardı, sessiz ama derin bir ortam, fikirlerin havada uçuştuğu, acaba lafa nerden girsem türünden düşünceler.
Sonra lafa girip ne iş yaptığını , nereli olduğunu sordum, bir otelde çalıştığını vs anlattı.
Sonra bu garip konuk; namazlarını bu otelde rahatça kılmasına izin verdikleri için otel sahiplerine yoğun ve samimi bir dille dua etmeye, onları hayırla anmaya başladı, samimi bir müslüman vardı karşımda ve buna göre sohbetin seyrini belirlemeye ve dinlemeye devam ettim..
Hepimizin bildiği şeyleri söylüyordu aslında ama, sebebini bilmediğim bir biçimde bu misafirin cümleleri beni sarıyor, ve sarsıyordu..Eğer dünyada samimiyet yok olsaydı, bu garip adamdaki samimiyet tüm dünyaya yetebilirdi..
Dualardan bahsetti uzun uzun..Ettiği duaların nasıl karşılık gördüğünü anlattı, öyle misaller verdi ki; mesela bisikletinin tekerleğinin patlamasından bıktığını, bir haftada bir iki kez patlayıp iyice yıldırdığını, en sonunda Allaha yakarıp ‘’ Allahım işim sana emanet, artık tekerleğim patlamasın, gücümü aşıyor’’ dedikten sonra tekerlerinin beş yıl hiç inmediğini ve patlamadığını anlattı. ( Beş yıldan sonra bisikleti kaldırıp artık binmediğini söyledi, hala patlamadığını da belirtti )
Sıradan bir ortam ve sıradan bir günde böyle biri böyle bir şey anlatsa, güleriz hatta ciddiye bile almayız, ama o garip bunları anlatırken, samimiyeti inanın gözlerimi yaşarttı..Aslında patlayabilir, zira madde ve manaya hakim olan Allah , patlatarak ta imtihan edebilir,vurgulamak istediğimiz garip adamın samimiyeti ve duanın kabul olacağına olan inancı.
Sonra konuştuğu her kelime tane tane saplandı kalbime.. Allahın hep bizimle beraber olduğunu, dualarımıza sürekli cevap verdiğini, sürekli kitap okuyup kendini geliştirmeye çalıştığını samimi ve uzun uzun anlattı.
Gaflet ve dünya telaşının en üst seviyede olduğu yorgun bir akşam, bu misafir beni Hızır gibi örselemişti..
Çalıştığı oteli, kaç yıldır çalıştığını anlatmasa ; inanın Hızır zannedecektim bu garip adamı..
Bir zaman bir hikaye anlatmışlardı ; o hikayeyi size kısaca anlatacağım; konuyla ilgisini sizlerde tasdik edeceksiniz..
Bir İslam profesörü bir Şeyhi ziyaret etmiş, hal hatır faslından sonra profesör misvaktan bahsetmeye başlamış; kalbe iyi geldiğini, diş etlerini onardığını, son nefeste kelimei şehadeti hatırlattığını, mideye ve ağız kokusuna iyi geldiğini, sünnet olduğunu anlatmış..
Sonra Şeyh efendi profesöre misvak kullanıp kullanmadığını sorunca profesör, konumu ve işleri dolayısıyla kullanamadığını söylemiş.. Bu sefer Şeyh Efendi kendi emrinde çalışan Ali isminde bir çobanı çağırmalarını söylemiş. Ali gelince Şeyh Efendi misvak kullanıp kullanmadığını sormuş, Ali kullandığını söyleyince neden kullandığını sormuş..
Ali’nin cevabı oldukça manidarmış ; ‘’efendim sünnet olduğunu bilirim sadece, bu yüzden kullanırım..’’
Profesör mahcup olurken, Şeyh Efendi mütavazi bir biçimde gülümsemiş..
Günümüzde hepimiz ilim ve irfanda mangalda kül bırakmıyoruz. Sanal ortamlara bakıyorum; dini siteler ve forum sayfaları ulema kaynıyor..Artık iki kelam öğretecek insan yok etrafımızda, çünkü herkes biliyor (!) herkes dinibütün (!) .
Peki bu kadar suç ve cehalet nasıl meydana geliyor ? aslında cevap bizim garip misafirde, gecenin konuğunda saklı ; samimiyet, teslimiyet ve sadakat olmayışından kaynaklanıyor o kadar ahlaksızlık ve anarşi bozukluğu.
O garip misafirin o samimi haline, o içten dualarına neden bizlerde nail olamıyoruz ? Neden sıradan konuşmalarımız iç yakmıyor ? Çünkü samimi değiliz, çünkü sadık değiliz, çünkü dualarımızın kabul olmayacağı fikrine sahip bir biçimde duaya oturuyoruz..
Hepimiz yağmur duasına çıkıyoruz ama, sadece bizim garip misafir gibilerin elinde şemsiye var..Biz paraşütlere güvenerek binmişiz uçağa, uçağın kaptanına güvenmiyoruz..
Doktorun verdiği ilaçtan medet umuyoruz, oysa tedavi edeni, ilacı yaratanı unutuyoruz..
Ve ineceği yere gelmişti bizim garip misafir, gülümsedi, mahcup haliyle ineceği yeri gösterdi, yüzüme bakarak ‘’ bir araba göndermesi için Allaha yalvarmıştım, Allah razı olsun kardeşim’’ diyerek indi araçtan.
Allah sadıkların sayısını artırsın ve onlarla beraber olmayı nasip etsin..
Allah sadık ve samimi kullarından eylesin..
( Sizin de karşınıza böyle bir adam çıksa, sizde siyasi bir yazı yazacak güç bulamazdınız )
Tunar Çalışkan