Aşk Bulur-3.bölüm
3.BÖLÜM
Sesli bir şekilde güldü kağıda bakıp.
-Bu ne şimdi? Aman ne kadar da gizemli.
Suratındaki aptal tebessümü fırlatıp atmaya çalıştıkça daha çok gülüyordu.
-Hay Allah ya.Nerden çıktı bu.tövbe tövbeee..
deyip küçük kahkalar atıyordu.Laptopunu açtı.Camının önündeki geniş dış denizliğe oturup ayaklarını bir yana,sırtını bir yana verdi.Kafasını yandan çıkartınca komşunun kedisiyle göz göze geldi.Öyle korkunç bir kediydi
ki adeta bir mafya babası gibiydi.Gözlerini kaçırarak;
-’Evde böyle kedi mi beslenir.Adamı haraca bağlar bu.Şuna bak.’ dedi.
Masanın üstünde açık duran laptoptan hafif bir müzik açtı.Arkadaşları ona hırçın,aksi ya da muhalefet gibi birçok sıfat yakıştırsa da içinde taa derinlerde hayatına yön veren o sıcak,samimi ulvi duyguları ancak bu deftere yazabiliyordu.Aldı onu.Ucu biten kalemi içeriye atıp masanın üstünden tükenmez bir tane aldı.
’Naber?Ben de iyi.
Bugün şaşılası birşey oldu.Sevindin değil mi.Öyle şaşılası ki düşün bugün dönerken dolmuşta oturacak yer buldum.Nasıl da şaşırdın değil mi ? Noh noh..Amma da komiğim.
Şu kafede gördüğüm çocuk yok mu?Bugün onu Mete’nin doğum gününde gördüm.Yine atıştık.Gariptir ki herkese yaptığımın tersine bu çocuğa sadece görüntü olarak
kızabiliyorum.Yani biz buna kızmış gibi yapıyorum diyebiliriz.Öyle rahat ve anlatamadığım bir bakışı var ki,hem beni çileden çıkarıyor,hem de..
Garip birşey oluyor işte.Amaaan ne bileyim ben.
Yani yanlış anlama.Hani özel biri değil benim için .Niye olsun zaten .Sadece kafede takıştığımız ve kitap kavgası yaptığımız bir çocuk.Onun ötesinde birşey yok.Hani
bugün doğum gününde karşılaştık diye söyledim.Garip yani..
Ben de niye sana açıklama yapıyorsam .Sanki yakama yapışıp ’Söyle bana neden o çocuk hakkında konuşuyorsun !! ’ diye bağıran var da.
Ama sadece bir itirafta bulunabilirim sanırsam ..Yakışıklı.
O kadar .Onun haricinde sinir bile olabildiğim bakışları var.Ukala şey.Evet hatta kesinlikle sözlükte ukalanın karşısında Emir yazmalı.Bu arada adı Emir.Ben ona kısaca
Tesadüfen Mete’nin doğum gününde karşılaştığım çocuk .diyorum.Çünkü tesadüfen Mete’nin doğum gününde karşılaştığım çocuk sadece tesadüfen Mete’nin doğum gününde
karşılaştığım çocuk’tur.Ama Emir öyle değil.
Emir daha uzun..
Evet saçmalıyorum.
İsyan etme hakkın yok.Sana da saçmalayamazsam kime saçmalarım?
Sence bu ne demek ..
’Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.’
Dur bakalım google amcaya soralım.Van minıt.!
Nazım Hikmet Ran’ın bir şiiriymiş.Bak bu;
Seni Düşünmek
Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...
Güzelmiş de ne demek istemiş acaba.Beyza’yı mı arasam.Geç oldu da.Aman zaten arasam o şimdi birşey zanneder.Okulda her gördüğünde imalar mimalar.ohooo al başına belayı.
Belki de kitabın arasında unutmuştur ya.Değil mi? Olabilir değil mi? Niye böyle birşey yazsın ki bana günlük.Günlük konuşsana!
Üf dert ettiğim şeye bak .Allah’ın ukala şeyini.Kim bilir günde kaç kıza böyle kitap bırakma ayağına not yazıyor.Artık oltaya kim gelirse...
Sanki bilmiyoruz sizin gibileri .(Sanki çok biliyormuş gibi konuştum dimi).Neyse neyse neyse.Bidaha karşılaşmayız zaten.Şu kitabı da bu gece bitirir.Yarın Tufan abi’ye verip illetten
kurtulurum.A babam geldi.Kaçtım ben.’
Defteri kapatıp içeri geçti.
-Baban arabayı vurmuş.
-Neeeee!!
-Yaa.Allah’tan ciddi birşey yok.Gelsin de bakarız.
-Nasıl olmuş ya.İnanmıyorum.
Öyle meraklıydı ki ikisi de asansörü sanki yıllarca beklediler.En sonunda Arif Bey kapıda göründü.Elindeki poşetleri, telaşlı telaşlı sorular yağdıran annesinin hiçbir sorusunu kaçırmamamak için
hızlı hızlı taşıdı mutfağa Nihal.Arif Bey gayet sakin girdi içeri.Montunu çıkardı.Nihal ve annesi sorularına cevap ararken Arif Beyin ’Hayırlısı böyleymiş.’leri sabırsızlıklarını artırıyordu.
-Bey ne oldu.Bir söyle de rahatlayayım ayol.Merak ettik iyice.
-Yav bizim şu ışıklar yok mu belediyenin orada? Arkadan iki korna sesi duydum.Yeşil yandı zannettim ben de .Yorgunluktan da kafayı kaldırıp bakmaya üşendim ne yalan söyleyeyim.
-Ariiff..Eee.
-Burnunu çıkardım arabanın ordan motorsikletli bir genç de geçiveriyormuş.Çarptı. kaportanın üstüne yuvarlandı ordan da aşağıya düştü.Allah’tan bacak falan son anda kurtulmuş da yoksa Allah
muhafaza kopartıverirdi.
-Sen görüyor musun şu olanı.Allah Allah gece gece sen korumuşsun Yarabbiimm..
-E baba sonra?
-Şoka girdi oğlan tabi.Bayıldı.Etraftan sağolsun esnaf yardımcı oldu yol kenarına taşıdık..Kolonya falan filan ayıldı neyse ki.
-E birşeyi yok yani .
-Hafif bacağı sıyrılmış.Kolu da sakatlandı baya.Bereket versin kaportaya çarptı da biraz yavaşladı.Yoksa daha fena olabilirdi.
-Ee?
-Götürdüm sağlık ocağına o vaziyette bırakacak değiliz ya.
-Motorsiklet?
-Parkettik orada bir yere artık.Genç de güzel de bir oğlan.Üzüldüm yav akşam akşam.Canım sıkıldı.Numarasını aldım.Bir sıkıntın,bir derdin oldu mu ara diye verdim ona da kartımı.Tanıştık muhabbet ettik.
Evine bıraktım.Endüstri mühendisliği 4.sınıf okuyormuş.Deli dolu bir oğlandı işte.Nasip yav.
-Neyse neyse ucuz atlamışsınız .Allah’a çok şükür.
Nihal yavaş yavaş yaklaştı.Küçüklükten bu yana ne zaman babasının bir sıkıntısı olsa sanki yapacağı masajla onu bertaraf edebileceği gibi bir bilinçaltına sahipti.Omuzlardan başladı.Babası her masaj
başında söylediği şeyi söylemeyi ihmal etmedi.
-Nalan bak bu kızın kolları seninkinden kuvvetli ha.Babaannesi gibi maşallah..
Küçük bir kahkaha attı Nihal.Masaj bittikten sonra iyi geceler dileyip odasına çekildi.Açık bilgisayarı kapattı.Yan penceredeki kediye iyi geceler diledi korkarak ve yatağına girdi.Büyük bir huzur ve içtenlikle
tek cümlelik hissiyatını açtı Yaradana göğsündeki nefesi dışarı vererek;
-Sana şükürler olsun!
***
Sabah erkenden Uludağ kayıtlarının yapıldığı standa gitti.Öyle ya kayıt süresinin bitmesine 1 saat vardı.İşlemler bitmeye yakın görevli bayana;
-Geziye kaç kişi katılıyor acaba?Her fakülte ayrı otobüsle mi gidecek? Yoksa karışık mı?
-A evet her fakülte kendi otobüsüyle gidiyor.Geziye şuanda 800e yakın kişi katılıyor.
-Mimarlık Mühendislik fakültesinden?
-Hemen bakalıııım..Ona da 90 küsür genç katılacak.
-Çok teşekkür ederim.
-Ne demek.rica ederim.
Yaklaşık yarım saat okulun içinde kendine yapacak iş icad etti.Dersin başlamasına 20 dakika kala okulun kantininde oturmuş kitabının son sayfasını okuyordu.Bitirince ;
-Vay be Coben.Başka bir kitapta görüşürüz.İyiydi. dedi .Kendi başınayken yüksek sesle konuşmanın etrafta deliymiş izlenimi uyandırabileceğine dair bir korkusu yoktu bu kızın.
-höyytt.
-Aman...! Deli manyak..Nasıl korktum. deyip elindeki su şisenin son damlalarını fırlattı Beyza’ya.Devam etti;
-Seni birgün öyle korkutucağım ki oracıkta bayılacaksın o olacak.
-Seninkini gördüm.
-Kim benimki?
-Hani ya yok mu şu yakışıklı çocuk.
-Emir mi?
-Ooo yakışıklı olduğunu da kabul ettin ya.Bundan büyük malzeme mi olur bize.
-Ben ağzımı açmasam da sen bakışlarımdan bile malzeme çıkarırsın zaten tavuskuşu.Çıkar şu kafandaki rengarenk taçı.
-Niye niye ben seviyorum.Konuyu değiştirme.Kavgamı etmiş ne yapmışsa artık yüzü gözü yaralıydı.
-Ne kavgası...Kapıya çarpmıştır.
(Gülüşmeler,gülüşmeler)
-Yok be ne kapısı.Kolu da sargılıydı anlamadım.
-....?
-N’oldu?
-Bi dakika yav.Yok artık heralde o kadar da değildir.
-Ne oluyor be Leyla mısın .Söylesene..
-Ya dün babam geldi eve.
-Gerçekten çok şaşırtıcıymış.
-Dinle beni.Kaza yapmış.Bir gence çarptım dedi.Ay ne demişti dur bakayım 4.sınıf mı dedi 3.sınıf mı endüstri mühendisliği okuyormuş.
-Yok canım değildir.
-Kolu sakatlandı demişti.Ay valla merak ettim şu an.
Beyza’nın
-Aaaa naber?
demesiyle arkadan sakat prensin görünmesi bir oldu.Nihal,bozuntuya vermeden;
-Hayırdır.Ne oldu beyefendi.Sargı çok yakışmış.diyiverdi gülerek.
Emir gözlerini dikerek hafifçe eğilip;
-Mersi madam. dedi.
Dialogun başındaki hayırdır ne oldu? sorusunu daha baskın sormadığına pişman olarak ve ikinci bir hayırdır demeye güç bulamayarak sönüp kaldı koltuğunda Nihal sohbetin ilerleyen
dakikalarında açıklayacağını umarak.Ama cümleler cümleleri kovalıyor.Şu sargının nedeni bir türlü dillendirilmiyordu.Emir;
-Bizim de ders var şimdi.Yavaş yavaş kalkal..
-Koluna ne oldu!?
Bu soruyu öyle bir sordu ki sanki sargıyı ilk defa görmüş gibiydi.Hafiften omuzlarıyla güldü Emir;
-Kaza geçirdim.
Nihal’le Beyza’nın bakışmasını tahayyül etmişsinizdir.Nihal yine de çuvallamak istemedi;
-Yaa nerede oldu bu kaza?
-Belediyenin orada adamın tekine tosladım motorla.Ama öyle hödüğün teki de değilmiş.Beni eve bile bıraktı.Hani neredeyse iyi ki de toslamışım diyeceğim.Öyle iyi bir adamdı.
-Vah yazıııık..diye abartılı bir tepki verdi Beyza gülerek ve bunla da yetinmedi.Bu tesadüfü açıklama keyfinin sadece kendisine has olması için oracıkta hemen söyleyiverdi:
-Nihal’in babası da dün kaza yapmış.Yaa...
-Nihal’in babası mı?
Nihal’e döndü.
-Eee?
-Eeesi .Endüstri Mühendisliği mi okuyorsun?
-E.Evet..
-Şaka gibi.... diye yorgun bir gülüşle eliyle alnını ovuşturdu Nihal.Emir de engel olamadı gülüşüne:
-Nasıl ya .Çarptığım baban mıydı?
Sadece baktı Nihal.Emir son kurduğu cümlenin şaşkınlığıyla ağzı açık bekliyordu.
-Vay be olaya bak. demekle yetindi
Beyza bu muhabbette artık üçüncü kişi olmanın gereksizliğini anlamış olacak ki amfiye doğru yürümeye başladı.
Nihal de çantasını alıp kalkmaya davrandı.Birden aklına kitap arasındaki not geldi.Çantanın içinde kitabı bulup notu çıkardı.
-’Başkalarına kitap verirken içinde unuttuğun notlara da dikkat et.’ diye uyararak dik dik baktı.. ’Olur mu?’
Emir yavaş yavaş sandalye üzerinden montunu alırken:
-Unuttuğumu zannetmekte haklı olabilirsin. dedi yavaş yavaş uzaklaştı.
-Ne yani? Ne demek unuttuğumu zannetmekle..? diye sordu Nihal.Sorusuna cevap alamadı..Eli havada öylece kalakaldı....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.