37
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3054
Okunma
Sitemizde belki yirmi gündür yoktum. Erdek’te kampta idim.
Birçoğunuz biliyorsunuz. Ben asker emeklisiyim. Gittiğim kampta askeri kamp.
Taktım avradımı koluma, gezdim, güldüm, eğlendim. Ama bir olay yaşadım ki, sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim.
Son günlerde yurdumuzdan yağış hiç eksik olmuyor. Ne diyelim bereketli olsun. Yağmur; çiftçiyi sevindirir, çömlekçiyi küstürürmüş.
Erdek’te yağışlı bir gün… Yağmur sicim gibi yağıyor. Kampta görevli genç bir arkadaşın odasında oturuyoruz. Ben geçmişten bahsediyorum. O gelecekten umutlarından…
Oda kapısı çalındı. Görevli asker girdi içeri;
“ Komutanım nizamiyede iki çocuk, bir bayan birde yaşlı bey var. Araçları bozulmuş. Kampa sığınmak istiyorlar”
“Hemen alın içeri. Yağmurluklardan da götür. Giysinler. Yanına da bir arkadaşını birde Şemsiye alıp, buraya getirin o insanları”
“Başüstüne”
Fazla sürmedi. On onbeş dakika sonra, biri üç diğeri beş yaşlarında gösteren yeşil gözlü iki kız çocuğu, en fazla otuz yaşında sarı saçlı yeşil gözlü yağmurdan ıslanan giysileri vücuduna yapışmış hatları belli olan bir bayan, elli yaşlarında kır saçlı bir bey odada karşımızda idiler…
Misafirler getirilen çayı içerlerken, o askerine yeni talimatlar verdi.
“ Bu insanları misafir moteline götürün. Temiz çamaşırlar verin. Islak giysilerini kurutun. Ütüleyin.”
“ Başüstüne”
Gelen insanlar, teşekkür edip çıktılar.
Ancak; görevli arkadaşın ve gelen bayanın hareketlerinde gözle görünür bir şaşırmışlık, ne yaptığını bilemezlik vardı.
Arkadaşım bir şey belli etmemek için benimle sohbete devam etmek istiyor, ancak tutarsız konuşuyor daldan dala konuyordu.
İzin isteyip ayrıldım odadan. Her türlü olasılığı düşünüyor, fakat bir türlü karar veremiyordum. Birbirlerini ilk defa gören bu insanlar neden şaşırmışlardı?
Saatler sonra yağmur dinmiş. Güneş açmıştı. Ne olursa olsun bu değişikliğin nedenini öğrenecektim. Belki de bu genç arkadaşıma göstermem gereken bir yol, vermem gereken bir akıl vardı. Densizlik olacağını bile bile arkadaşımın odasına gittim.
Misafirlerde gelmiş oturmuş sohbet ediyorlardı. Bana yer verdiler oturdum. Yaşlı bey heralde sohbete yeni başlamış olacak ki konuyu baştan almayı uygun gördü.
“…Haaa ne diyordum. Aracımız her ne kadar sağlam olsa da eski model işte. Yolda durdu kaldı. Elim ayağım dolaştı. Bu işlerden de hiç anlamam. Allah sizden razı olsun. Sizin yardımınız olmasa idi bu küçük yavrularla o yağmurda ne yapardık biz? Belki de hasta olurlardı.”
Arkadaşım;
“ Beyefendi aracınıza baktırdık. Hiçbir arızası yok. Benzini bitmiş. Benzin dolduruldu. Merak etmeyin.”
Yüzü kızaran adam;
“ Çok, çokk teşekkür ederim. Borcumuz ne ise öderim.
“ Borcunuz yok. Önemli değil.”
“Siz ne kadar iyi bir insansınız.”
“ Sizlerde iyisiniz. Buyurun yemeğe gidelim”
Hep beraber çıktık odadan. Ben onlarla yemeğe gitmeye terettütlüydüm.
Genç arkadaşım;
“Ağabey sende gel.”
Yemekte hep o insan konuştu. Biz dinledik.
“ Kusura bakmayın. Ben askerleri ruhsuz, kendinden başkasını düşünmez, insan ilişkileri zayıf, cahil insanlar olarak bilirdim. Ne kadar yanılmışım. Şimdi sizleri tanıdıktan sonra o düşüncelerimden utanıyorum.”
“ Önemli değil beyefendi. Bu gün bizim misafirimsiniz. Yarın sizi uğurlarız.”
“Sizleri çok sevdim. Bu bayan benim kızım. Bu yavrularda benim torunlarım. Damadım trafik kazasında öldü. Dünyada kötü ne varsa onda mevcuttu. İçki kumar v.s. Ben çok zengindim. Kendisi okumuş biriydi. Mühendisti. Bütün işlerimi ona bıraktım. Bütün mal varlığımı kötü yollarda sattı, tüketti. Şimdi geçinecek kadar malım ancak kaldı. Sizleri hiç unutmayacağım “
Ertesi gün onlarla öpüştük, tokalaştık. Yolcu ettik.
Genç arkadaşım;
“ Ağabey gel seninle konuşacaklarım var.”
Odasına gittik.
“Ağabey sen eski topraksın. Biliyorum. Bir şeylerden kuşkulandın. Sana her şeyi anlatacağım. O gördüğün bayan benim eski sevgilimdi. Birbirimizi deliler gibi severdik. Sevgilimi istetmek için haber gönderdiğimde,
“ Benim askere verecek kızım yok. Onun maaşı benim kızımın makyaj masrafına bile yetmez. Onun yüzünü görmek istemiyorum. Kızımı öldürürüm ama askere vermem.” Dedi.
“ Mecbur kaldık. Yüreklerimiz yansa da ayrıldık. Ben evlenmedim. O evlenmiş iki de melek gibi kızı olmuş.”
Şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sonra cebinden küçük bir kâğıt çıkardı. Öptü.
“ Ağabey bu kâğıtta telefon numarası var. Sevdiğimi istemeye seninle gideceğiz. İşte YAZGI bu…”
Kamptan çok mutlu ayrıldım. Şimdi sevgililerin vuslatını bekliyorum sabırsızlıkla…
Evet. Genç kardeşimin dediği gibi YAZGI buydu. ALLAH birini birine yazdıysa bir sebep mutlaka bulunurdu…