En kolay şey insanın kendisini aldatmasıdır, çünkü bir insan genellikle istediği şeyin gerçek olduğuna inanır.-- demosthenes
İlhan Kemal
İlhan Kemal
@ilhankemal

Taşların Öyküsü

1 Haziran 2011 Çarşamba
Yorum

Taşların Öyküsü

14

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1145

Okunma

Okuduğunuz yazı 1.6.2011 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Taşların Öyküsü

Taşların Öyküsü


“Anlattıkların bana Anna Maria’nın hikayesini anımsattı. Ama onunki daha farklıydı.” dedi.

Kalktı, mutfaktan ikimize de kahve getirdi.

“Bir hikayeye daha geçeceksek bu kuru kuruya olmaz.”

Servisi yaptıktan sonra yine karşıma oturdu. Bulunduğumuz oda güneş alıyordu. Kışın tepemize iyiden iyiye çöreklendiği bu aylarda güneşi hissetmek bulunmaz nimetti. Kahveden çıkan dumanın pencereden giren ışık hüzmesinin içinde yükşelişini seyrediyordum. Oraya kıvrılıp uyuyabilirdim. Belki de bunu sağlamak için Neil Schierbaum sona sakladığı hikayesini anlatmaya başladı.
...

Anna Maria bir sabah kalkmış ve “Buraya kadar!” demişti. Giyinip hazırlanmış, ne kadar para bulduysa cebine koymuş, iki çocuğunu komşuya emanet edip kasabanın merkezine inmişti. Az bir soruşturma sonunda Cadiz’e kalkan arabaların yerini öğrenmiş, buradan bindiği bir tanesiyle de soluğu okyanus kenarındaki bu liman şehrinde almıştı. Bir haftanın sonunda kendisini New York’a götürecek bir şilep bulabilmişti.

Olaysız bir yolculuktan sonra New York’a vardığında gidecek bir yeri olmadığını farketmişti. Memleketlilerinin şehrin neresinde yaşadığını bilmiyordu. Öğrenmeye de çalışmadı. Eğer kocası peşine düştüyse ve yeni dünyaya kadar geldiyse bakacağı ilk yer burada yaşayan İspanyolların arası olacaktı. Tabi eğer sarhoş kocası ayılıp Anna Maria’nın gittiğini farkettiyse ve peşine düştüyse...

Cebinde parası yoktu. Kendine kalacak bir ahır ya da samanlık aradı. Kimse parasız bir yabancıyı çatısı altında yatırmıyordu. Bir tanesi kabul etti ama karşılığında Anna Maria’yla yatmak istedi. Kabul etti Anna Maria, kocasıyla da yatmıyor muydu? Adam nazik biri çıktı; Anna Maria’ya hoyratça davranmadı, ikinci bir gece kalmak istediğinde Anna Maria’yı tekrar yatağına davet etmedi.

Gün içinde iş bakıyordu. Yapabileceği işler sınırlıydı. Dokuma atölyelerini gezdi, hizmetçi arayanlara başvurdu, lokantacılara bulaşıkçılık için yalvardı. Büyük savaş sonrası insanlar akın akın Amerika’ya göç ediyorlardı ve herkes her şeyi yapmaya hazırdı. Bunca işçi adayı arasında Anna Maria iş bulamadı.

Ama eve döndüğünde bavulunu kapının eşiğinde buldu. Kendisini atmaması için ev sahibine yalvardı; onun kolundan tutup yatak odasına sürüklemeye çalıştı ama nafile. Adam ne Anna’yla yatmak istiyordu, ne de onu görmek. Yapacak bir şey yoktu. Anna Maria bavulunu aldı, başka bir çatı aramaya çıktı.

Başka çatıyı bulmakta gecikmedi. Bu sefer karşı taraf önermeden Anna Maria kendini sundu. Böylece herkes memnun oldu. Yine de bu durum sonsuza değin sürmeyeceğinden Anna Maria iş aramaya devam ediyordu. Sonunda buldu da. Bir bakkalın yanında çalışmaya başladı. Bakkalın dalgacı çıraklardan gözü yılmıştı. Aklı başında ama azla yetinecek birini ararken, kapıdan içeri Anna girmişti. Az bir para ve dükkanda yatma karşılığı onu işe aldı. Anna Maria gidip bavulunu aldı, eski ev sahibinin son bir öpücük teklifini reddetti ve yeni işyerine taşındı.

Fena iş çıkarmıyordu. Depodan mal taşırken homurdanmıyor, etrafı düzenli ve temiz tutuyor, kasadaki paranın hesabını kuruşu kuruşuna verebiliyordu. Bakkal Jefferson Puckett hoşlanmaya başlamıştı bu ufak tefek, etine dolgun kadından. Müşterilerin yoğun olmadığı vakitlerde sohbet konuları açıyor, Anna Maria’nın kim olduğunu, neden buralara kadar geldiğini anlamaya çalışıyordu.

Genç kadının söyledikleri inandırıcı gelmedi. İddiasına bakılırsa bir sarhoşla evli olup, onun çocuklarını yetiştirmekten bıkmıştı. Canı sıkılınca da çekip gelmişti.

“Geride bıraktığın senin çocukların değil miydi?” diye sordu.

“Benimdiler” dedi Anna Maria, “Ama benim olduğu kadar onun da çocuklarıydılar. O her gün çıkıp gelmiyordu; ben bir kereliğine dönmedim.”

“Yine de onları terkettin.”

“Evet.”

“Bir anne evlatlarını nasıl terkedebilir?”

“Cesaretle. Bunu isteyen çok kadın vardır ama cani olarak anılmaktan korkarlar.”

Ertesi gün Puckett almış olduğu yüzüğü kuyumcuya iade etmişti. Anna Maria ise yüzüğün varlığını asla bilmedi.

...

Neil susmuş, boşalmış fincanına bakıyordu.

“Sen nereden Anna Maria’nın hikayesini biliyorsun? Annen miydi yoksa?” diye sordum.

Kalktı ve:

“Gel” dedi, “Göstereyim.”

Kulübeden dışarı çıktık. Neil Schierbaum şehrin ortasında, yanlızlık içinde yaşıyordu. Ufuk alabildiğine bina bloklarıyla kaplı olsa da kulübe geniş bir çim alanın kıyısında, meşe ağaçlarının arasındaydı. Yürümeye başladık. Fazla uzağa gitmeden durduk.

“İşte buradan tanıyorum” dedi ve eliyle işaret etti.

Bir mezar taşının başında duruyorduk. Üzerine Anna Maria Reyes 1899 – 1952 yazıyordu. Yeniden evlenmiş miydi, yoksa bu kızlık soyadı mıydı, ya da hala ilk kocasının soyadını mı taşıyordu. Neil’e bakıp, bir açıklama bekledim.

“Soyadını merak ediyorsan, bilmiyorum.” dedi. “Hiç evlenmemiş olabilir, ya da evlenip eski soyadını tamamen terketmiş de. İspanya’dan ne zaman geldi, buraya ne zaman yerleşti, onu da bilmiyorum. Tek bildiğim kimin yanında yattığı.”

O zaman sol taraftaki mezar taşı dikkatimi çekti: Jefferson Puckett 1883 – 1934 İyi Hristiyan, Dürüst Tüccar.

“Yan yana mı gömülmüşler?”

“Aslında yan yana gömüldükleri için bakkal dükkanında beraber çalışmışlar.”

Saçmaladığını düşünerek Neil’e baktım. Bana

“Hala anlamadın, değil mi?” diye sordu. “Hikayelerimin kahramanlarını buradan, bekçiliğini yaptığım mezar taşlarından buluyorum. Genelde böyle yanyana olanları seçmiyorum ama Anna Maria ile Jefferson yanyana gömülmüş iki bekar olunca dayanamadım. Aralarını yaptım.”

Sanki çok normal bir şeyden konuşuyormuşuz gibi itiraz ettim:

“Ne yapması? Adama yüzüğü geri verdirttin.”

“Doğru, Puckett yüzüğü geri verdi ve bu da herşeyin başlangıcı oldu. Bir kahvelik zamanın daha var mı?”




Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Taşların öyküsü Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Taşların öyküsü yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Taşların Öyküsü yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Yeşilvadi
Yeşilvadi, @yesilvadi
24.8.2011 03:17:31
İlginç,değişik ve de sevdim,tebrikler.
ali rıza kars
ali rıza kars, @alirizakars
25.6.2011 16:23:12
Her kahve; yeni bir öykü...
Hey gidi Sait Faik... Koca Usta!
Sürüyor öyküler "az şekerli" tadında...

ali rıza kars tarafından 6/25/2011 4:23:59 PM zamanında düzenlenmiştir.
lemide
lemide, @lemide
23.6.2011 14:07:49
evet üstadım en güzel hikayeyi ruhumuzun istediği zaman yazarız isterse bir mezar taşında gizlensin o işte gelip kapımıza dayanır hadi eline kalemi al ve yaz diye öyle bir hikaye idi ki bir an içinde bulunduğumuz durumlarda kaç kişi gömülmüştür bu dünyada yaşar gibi ver gibi yaparak tebriklerimle
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
2.6.2011 23:56:21
güzel yazıyorsunuz ,sizi oturup okumalıyım bir gün, bol bir zamanda yazılarınızın hepsini

.


saygılar
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ, @sabihakucuktufekci
2.6.2011 23:03:17


sevgim saygım tebriklerim günün yazısına çok değerli yazarına..:)
İlhan Kemal
İlhan Kemal, @ilhankemal
2.6.2011 22:17:05
Öykümü güne getiren Seçki Kuruluna ve okuyan herkese teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım.
Mehtap Yıldız
Mehtap Yıldız, @mehtaphumeyraguldalli
2.6.2011 19:50:28
tebrikler

kandil ve üç aylatınız mübarek olsun...


selam ile....
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
2.6.2011 19:48:16
Öyküleriniz güne gelmeye çok yakışıyor. Tebrik ederim. Başarılarınızın devamını dilerim. Saygı ve selamlarımla.
nuray telli
nuray telli, @nuraytelli
2.6.2011 19:30:15
Merakla aciyorum sayfanizi her defasinda ve begeniyle kapatiyorum.Mezarlik bekcilerini sevimli hale getirdi Bu defada hikayeniz.yureginize saglik...saygilarimla
Denizce
Denizce, @denizce
2.6.2011 11:54:18


sanırım bu öyküyü diğerlerinden daha çok beğendim sonu itibariyle...

ki ben bir son da göremedim devamı geliyor gibi...:)

kutlarım...

dostça...
canandemirel
canandemirel, @canandemirel
2.6.2011 08:41:36
Bu çok güzel öyküyü ve yazarını kutluyorum, sevgilerimle...
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps, @billurt-phelps
2.6.2011 00:13:08

Evet... Tek sayfalık harika bir öykü olmuş.
O taşlardan daha ne hikayeler çıkar kim bilir?


Sevgiler.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
2.6.2011 00:09:47
Tebrik ediyorum. Eklediğinizde okumuştum. İki kez yazmış olmamak için bu anı bekledim. Çalışmanız her zamanki gibi etkileyici bana göre.

Saygılar.
O qué
O qué, @o-qu
1.6.2011 23:37:20
Yine çok başka bir hikaye ,yine sürpriz bir son:)
Tebrik ederim sevgili yazar inanın çok keyifle okunan bir hikaye olmuş.
Umarım yazmayı hiç bırakmazsınız ve biz hep güzel hikayelerinizi yüzümüzde bir tebessümle okuruz:)
Saygılar..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.