2.DÜNYA SAVAŞI VE TÜRKİYE
Birlikte, maziye uzanarak, 1939-1945 yılları arasında bir gezintiye ne dersiniz?
Dünyayı ele geçirme hayalleri içinde olan ve Napolyon’un düştüğü hatadan ibret alıp Rusya’nın kış şartlarını göz ardı etmese idi , bu emelinde belki de muvaffak olabileceğini düşündüğüm Hitler’in 14 Mart 1939 yılında Çekoslavakya’yı işgal ettikten sonra , savaş ilan etmeden 1 Eylül 1939 da da Polonya’ya saldırması İkinci Dünya savaşının milâdı oldu.
Bir tarafta, Almanya,İtalya ve Japonya,diğer tarafta Fransa,İngiltere,A.B.D.,S.S.C.B,ve Çin’in yer aldığı savaşa katılması için baskılar yapılmasına rağmen Türkiye, tarafsızlığını koruma azminde olduğu için, gelen teklifleri savsaklama yolunu tercih etti.Ancak,S.S.C.Birliğine saldırmak isteyen Almanya’nın ,güney cephesini emniyet altına alabilmek için teklif ettiği,saldırmazlık paktını 8 Haziran 1941 yılında imzalamak zorunda kaldı.
Türkiye , gelişen olaylar karşısında 2 Ağustos 1944 de Almanya,6 Ocak 1945 de de Japonya ile ilişkilerini kesti.Almanya’ya karşı cephede olan müttefik kuvvetler ,Yalta Konferansında 1 Mart 1945 e kadar bu ülkeye savaş açmayan ülkelerin Birleşmiş Milletler camiasına alınmaması yolunda bir karar alması üzerine Türkiye ,23 Şubat 1945 de Almanya’ya savaş açmak zorunda kaldı,ama Almanların fiilen yenilmiş olması sebebi ile savaşa girmeden bu badireyi atlatmış oldu.
Fiilen savaşa girmemiş olsa da Türkiye’ bu savaştan oldukça etkilenmişti, savaşın son günlerine kadar tarafsız kalabilmek için verdiği mücadelenin ve yaptığı fedakârlıkların yanı sıra ekonomik sıkıntıları da göğüslemek zorunda kalmıştı Zira, bir milyon yetişkin askere alınmış, nakil zorluğu göz önüne alınarak bunun büyük bir kısmı hudutlara yakın yerlerde toplandığı için, infak ve iaşesi büyük külfet yüklemişti.İhtiyaç halinde el altında bulunması amacı ile köylünün elindeki zahire değerinin altında bir fiatla alınmış,nakil işinde kullanılabilecek at,araba,öküz vs. müsadere edilmişti.
Hal böyle olunca tabii olarak üretim % 50 nisbetinde küçülmüş, küçük çiftçi ezilmiş,büyük arazisi dolayısı ile yüksek hasadı olan bir kısım çiftçi aşırı zenginlemiş,medyaya Hacı Ağa tiplemesi ile fıkra konusu olan, bir sınıf türemişti.
Bunun sonucu olarak zaruri maddelerde aşağıda verilen örnekte de görüleceği üzere hızlı bir fiat artışı kendini göstermeğe başlamıştı.
1938 1943 _________________________________________________________
Ekmek Kr/Kg 0,05 38
Et “ 42,00 200
Şeker “ 28,00 340
Gazyağı “ 15,00 30
Örnek olarak verilen birkaç kalem emtia fiatından da anlaşılacağı veçhile, alelacele müdahale zorunluluğu ortaya çıkmıştı.
194o yılında ekonomiye müdahale konusunda hükümete sınırsız yetkiler veren Milli Korunma Kanununu, 1942 yılında Varlık Vergisi takip etti,bazı zaruri maddelerin toptan satışı yasaklanırken nakli ve dağıtımı bir takım formalitelere bağlandı. Bu sebeple, ekmek , gazyağı, basma vs. kupon karşılığında ve mahdut miktarda alınabiliyordu,amcamlar o dönemde Ankara’da ikamet ediyorlar ve yazdıkları mektuplarda vesika ile aldıkları ekmeğin yetmediğini belirtiyorlardı,biz Kütahya’da, köyle irtibatlı olduğumuz için ekmek ve un sıkıntımız yoktu,babam satın aldığı küfelerin içine koyduğu un torbalarını, Kütahya’nın meşhur,şifalı ve hoş aromalı Gelincik elmaları ile kamufle ederek,D.D.Y. ambarı aracılığı ile gönderdi,memur olduğu ve tesbiti halinde işten atılabileceğini bildiği halde bu riski göze alabilmesi eskilerin .-Açlık sofuluğu bozar ! deyiminin güzel bir örneği idi bence.
Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak birçok stokçu yakalanıp cezalandırılırken fırsattan istifade ile aşırı kâr sağlayıp servet sahibi olanlardan alınan varlık vergisi ile de ezilen fakir sınıfın vergi yükü hafifletilmeğe çalışıldı.Rüşvet ve uygulama hataları bulunmasına rağmen bu tedbirlerin faydaları inkâr edilemez
.
Bazen kaçınılmaz olan savaşların , fiilen katılmayan ülkeler için bile ,
büyük kurtarıcımız Ulu Önder ATATÜRK’ün
" YURTTA SULH,CİHANDA SULH " Deyiminin anlamı daha iyi anlaşılıyor.Sulh ve sükûn içinde geçecek bir yaşam temennisile…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.