Sevmediği Rem Uykularının Laneti !
En son ne zaman uyandığını hatırlamıyordu..Bi kaç gün olmuştu galiba.. Üzerine sinen tiner kokusu apartman boşluğuna kadar dağılmıştı.. Tuvaldeki siyahi yeşil adam çok vaktini almış ama nihayet o korkunç bakışları yakalamıştı. Bedeni artık üşüyor, uyku burnunda yatıyordu uykuya. Dalmak bi hayli zordu onun için.. Rem uykusuyla doğuştan kavgalı gibiydi..Bu yüzden rüya da göremezdi ve sevmezdi zaten rüyaları.. Saate baktı buğulu gözleriyle; akrep üçle dört arasındaydı. Beynini zorladı bikaç on dakika.. Sonrasını hatırlamıyordu...
Köyde, teyzesinin evindeydi.. İçerisi garip bi şekilde yarı aydınlıktı.. Dışardaki karın beyazı girmişti sanki odaya, ama kar yoktu. Zaman; herkesin uyuduğu bi zamandaydı. Sonra teyzesini gördü; üzerinde geceliği beyaz üzerine sarı papatyalı.. Saçları gri bi telefon kablosu gibiydi büklüm büklüm.. Yıllardır görmemiş olduğu için olsa gerek uzun uzun, doya doya baktı teyzesine. Hiç konuşmadı. Bedeninin içini hissetmiyor ve sanki ordaki o değilmiş gibiydi.. Etrafı izlerken teyzesinin sesi o büyülü yanılsamayı kopan bi inci kolye gibi dagıttı ortalığa..
--- Seni çok özledim.
--- Gitmeden önce görmek istedim.
Hala sessizdi, susuyordu, beyni bitkisel hayata geçmiş gibiydi. Vukuf edemiyor sadece varlığını hissediyordu; vardı, ikiside vardı.. Karşı karşıya yarım bi sohbettelerdi.. O dinliyordu, teyzesi anlatıyordu;
--- Ben kalp krizi geçiriyorum
--- Seni görmeden gitmek istemedim.
Sanki bir bilim adamı yüzyıllar sonra uyandırmak üzere dondurmuş, bilimsel bir hata yapıp boş kafatasını canlı bırakmıştı. Teyzesi kalp krizi geçiriyor ve o seyirci kalıyordu; insani hissleri tarafından terk edilmiş bir öksüz gibiydi bedeni...
Türbülansa girmiş gibi; karanlık yüksek bir yerden aşağıya doğru düştü. Düştüğünü sanarak ve nefes nefese, kan ter içinde uyandı.. Telefon kablosu gibi büklüm büklüm saçları –aynı teyzesininki gibi- hararetlendirmişti bedenini ve ençok boynunu.. Elleriyle saçlarını geriye attı.. Uyumuştu ve o sevmediği rem uykusunda kanter içinde kalmıştı. Vakumlanmış torbada gibiydi içi; daralıyordu.. Saate baktı; buğulu değildi bu kez gözleri.. Akrep yelkovanın arkasına saklanmış, yelkovansa beşi dövüyordu... korktu. Diri birini ölmüş görmek ömrünü uzatmaktı; teyzesine ömür kattığı için rahatladı..
Rüyanın üzerine güneş beş kez uyuyup uyadı.. Kardeşinin düğünü için okuduğu şehirden memleketine gelmişti.. Evin kalabalık olması gerekiyordu. Dayıları, teyzeleri,amcaları, halaları, kuzenleriyle cümbüş olmalıydı şimdi.. Davullar zurnalar çalmalı, halaylar çekilmeliydi. Apartmanın merdivenlerini çıkarken düşünmüştü bunları. Ayakkabılarını çıkardı, içeri girdi, uzun holün sonundaki salona baktı; kalabalık sesleri duymaya çalıştı.... Evde üç kişi vardı. Annesi, babası ve kendi. Vukuf edemedi.. Kahvaltı sofrasını hazırlamıştı annesi, oturdular; annesi, babası, kendi ve aklındaki soru işaretleriyle sofraya.. Çayından bi yudum aldıktan sonra bozdu sessizliği;
--- Niye kimse yok !
--- Sen kahvaltını yap, kaşık kadar kalmış suratın, daha erken, gelirler, dedi annesi..
Vakumlanmış torbaya kaçmıştı yine içi... sessiz kaldı, yutkunamadı. Biliyordu ki kimse gelmese bile teyzesi gelirdi..
--- Teyzem nerde, niye gelmedi?
--- Köyde, işleri varmış, gelemedi, dedi annesi.
--- Olmaz,teyzem olmadan olmaz, arayacağım, beni kırmaz gelir..
Hem teyzem bizi yalnız bırakmazdı...
--- Kahvaltını yap, alış_verişini yap gel erkenden, sonra ararsın dedi annesi, babası hiç konuşmuyordu.....
Vakumlu torba iyice daralıyordu...
Herkes sustu !
--- Erken arayalım da biletini alıp gelsin. En azından nikahta burda olsun, diyerek ayağa kalktı, tam adım atacaktı ki; annesi tuttu kolundan
--- Otur sonra ararsın...
Oturdu, babasının yüzüne takıldı gözleri, kıpkırmızı olmuştu yüzü, sesini çıkarmamak için nefesini yutmuştu babası.. göz göze gelince hıçkırır gibi bıraktı göz yaşlarını. Annesine baktı; ağlıyordu....
---- Teyzeme bişey oldu !! dedi bağırarak..
---- Suskunluk konuşuyordu onların yerine !
Duyacaklarından korkarak kısık bir sesle ‘ n’oldu teyzme?’ dedi.
Babasının hıçkırık sesleri arasında zar zor duydu annesini :
--- Öldü !!!
Bundan sonraki konuşmalar hep kısık sesliydi...
--- Ne zaman?
--- Beş gün önce..
Gözyaşları sel olmaya, hıçkırıkları dağları inletip, çığ düşürmeye hazırlanırken çok zor sordu o soruyu;
--- Nasıl ?
--- kalp krizi !
Sevmediği rem uykularının laneti !
gümüş
2oo8 yılından kalma
YORUMLAR
Yoksa....yoksa...yoksa....
Bazen dile gelirmiş ya acılar, belkide önceden hazırlanılması için ve de hazırlıklı olunması için....
Hayat böylesine bir denklem ziyadesiyle...
Edebi tarafı mı akılda kalır yoksa hüznü mü?
Hüznü tabiki..!
Hürmetle///
dali'nya
Rabbim sana böyle hüzünler yaşatmasın..
ve aklında kalmasın hüzünler..
sevgi ve saygılarımla.