- 1147 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
mektup 2
Nasıl özlüyorum seni bir bilsen.En az senin kadar emin ol.Herseyini özlüyorum hayatımda; kızgınlıklarımı küsünlüklerimi öfkemi ve kıskançlıklarımı bile.Nasıl da anlardın, benim ne zaman neye ihtiyacım oldugunu.Herkese kapalı olan ruhumun yaralarını, senden gelen sözcüklerle iyileştirmeye alışmıs ben; bir tek senden gelen bakışlardan kaçırmazdım gözlerimi.Bak hala varlığın hayatımda.Elimde bana verdiğin kalem ve bu mektup...Kalemin üzerinde yazan ismimi her gördügümde, yanımda hissediyorum seni.Bana ne kadar güç veriyorsun farkında olmasanda.Beni bunca yıldır tanıyan sen; kalemi verdiginde, bir gün seninle konusmayı kesebilecegimi de düşünmüşmüydün? Belkide konusamadıklarımın, dinlemeye cesaret edemediklerinin benim ruhumu kemirip durdugunu anlamış ve yazıp rahatlamamı istemiştin.Hep beni anlamana alıştıgım için eksik hayatımda...
Kalemin ömür boyu garantisi varmış, acaba benim ömür boyu garantim var mı diye düşündüm?Eger böyle olacaksa keske hiç uzamasa da bir son bulsa.Çok korkuyorum böyle kalmaktan.Yarı deli gibi, ya sonrasını kimbilir ki...Depresif olmayacagım tamam.Olmayacagım...Olmayacagım... Birden aklıma geldi bak gülmek geldi içimden şimdi.Hani birlikte tatile gitmiştik Bodrum’a ve iki çocukla tanısmıstık.Hep birlikte kahve içerken masada; ben elimi ayagımı nereye koyacagımı şasırmıs; bacak bacak üstüne atmaya çalışıyordum. Elimle masanın altından bacagımı tutmuş diger bacagıma dogru götürüyorken, serçe parmagımda senin babetinin fiyonkuna bakarken karşılasmıştı bakıslarımız.Masadan kalkıp yapıstırıcı arayan halime, ne cok gülüşmüstük dimi sonradan.Yolun bir sagındaki dükkana olmadı solundaki dükkana en az on dükkan gezinip durmuştum.Birde masaya dönüp sigara aradıgımı söyledigimde, masada ki tuhaf bakışları hatırlıyormusun?Ben gülüyordum, seninde gözlerinin içi gülüyordu. Onu da ben gördüm.Ne kadar kızgın olsanda bana pek bir eglenmistin halimle.Ne güzeldi dimi hayat o zamanlar. Keske zamanı geriye döndürebilsek...
Ne çok ihtiyacım var bir bilsen konusmaya...Yasadıklarımı ve hissettiklerimi konuşamadıkça, paylaşmanın hayatta ne kadar önemli olduğunu daha da çok anlar oldum.Biri beni dinlemeli ve bana gerceği söylemeli.Dogruları yani.Hersey normal mi?Yoksa bütünüyle kurgulanmış işleyen bir plan mı çevremde dönmekte ve ben sadece bir piyonmuyum o döngüde?Bir oyun mu oynuyorduk ki ben o oyundan kendimi dışarı attım ve herseyi unuttum?Ya da bir deneymi yapıyoruz ki ben bir kobayım aslında?Bir gün biri gelip bitti artık diyecek bekliyorum.Bir yandan belkide asıl rüya bu aslında diyorum, kafamı kaldırıp onun gülümseyen hain bakışını gördüğümde.Daha kim ne diyebilir ki gerçek olan o aslında.Bazen susuyor, bazen bağırıyor, bazen var, bazen yok, bazense ortadan tamamen kayboluyor.İlk yok oldu zamanlarda hersey bitti sandım.Bir daha gelmezdi, gitmişti.Sonra onunla tekrar tekrar karşılaştım; çalışırken, otururken, yürürken, araba kullanırken... Arada ayagıma çarpan topun peşi sıra...Banyoda duş alırken sırtımdan iten güçte...Saçlarımı tararken, çekiştirip yolarken...Eve girerken, merdivende oturmuş beni beklerken...Hiç beklemediğim bir yerde, birden çıkıveriyor karşıma.
Şu kafamın içindeki beyin; düşün, düşün...Kendi kendime sürekli soruyorum; bu olan bitenler gerçek mi?Yoksa artık beynim bana tuzaklarmı kuruyor; halüsinasyonlarla...Çok korkuyorum...Bu çocuk benım yarattıgım bir hayal olabilir mi?Hafızamı yokluyorum sık sık.Hatırlamaya çalısıyorum.Neyi hatırlamam gerektigini de bilmiyorum aslında.Ya da bulsam, bu bir çözüm olabilir mi?Bilmiyorum...Hatırlanacak birsey varsa ki mechul, artık bunca degisen hayatımda neyi tekrar geri getirecek olabilirki?Böyle aklım düsünceliyken hafızamı korumak ne zor bir bilsen... Kitap okuyorum bol bol.Okuyorum ve okudugumu düşünüyorum.Onu unutmak istiyorum.Ama yasadıklarımı, gecmisimi, ailemı unutmak istemiyorum.
Okurken ögrendim; beynin sol lobu mantıksal düşünürmüş, sag lob ise duyular ve hayallerin oldugu tarafmıs.Durdum ve düşündüm de benim hep sag kulagımda ses.Neden solda degıl?Ne tuhaf bir durum dimi?Belki de bu benim hayallerime ait bir parca oldugunun göstergesi.Bilmiyorum...Belkide deliriyorum.
Van gogh’un, kardeşi Teo’ya yazdıgı mektuplardan oluşan bir kitap okudum geçenlerde.Yarı deli bir beyin...Hani onun bir otoportresi var; kulagi kesik.Resimde sağ, gerçekte sol kulağı.Yazılan o ki kendi kulağını kendi kesmiş, yollamiş sevgilisine.Bir de ben düşündüm gerçeği.Kendini bu kadar sanata adamış zeki bir insan, neden sol kulağını keserki?Belki onunda sol kulağında duydugu ( benim gibi ) ses vardı ki sürekli mantığını çaliştıran.Acaba o da mantıgından mı kurtulmak istedi; hayal alemine dalmak ve hep orada kalmakmıydı niyeti...İkinci olarak da sevgiliye kendinden bir parça hediye, bu da zekanın gücü işte.Kendime bakıyorum; ruhumu acıtan beynimi tam ortadan kesmek isterdim şu an.üzerindeki girinti çıkıntılardaki zardan, yaşadıklarıma ait parçaları koparmak, kesip çıkarmak... ve akan kan ve gri dokudan arınmak... gizli ve kör noktalardan kurtulmak...
Kötü şeyler oluyor bana.Sanki herşey donuyor ruhumda; hislerim bile...Biri bana yardım etmeli karanlıklarda...Ve o sen değilsin biliyorum.Bazen soruyorum kendime neden bu mektup sana?Bilmiyorum...Yazıyorum okumasanda...
YORUMLAR
nuray telli
nuray telli
ERKAN ÇELİKOL
Kim bilir belkide okumuştur senin okumadığını sandığın bu mektubu
Tebrikler diyorum güzel mektubu yürekten anlatan kaleme
Her dem selam sevgi dua ile..
nuray telli
İç dünyanın dışa vurumu ancak bu kadar güzel ifade edilebilir.
Tebrikler arkadaşım. Devam edeceğini umuyorum.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.