- 2086 Okunma
- 33 Yorum
- 0 Beğeni
....
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Gorbaçov gel oğlum” diyor Bahriye Nine. Misket oynayan iki çocuk biraz tuhaf bakıyorlar yaşlı kadına. Onlar herkesi tanıyorlar. Ama Gorbaçov’u hiç görmemiş ve duymamışlar.Yaşları itibariyle gerçek Gorbaçov’u hatırlamaları da mümkün değil. Ben biliyorum ama Gorbaçov’u. Pek sık bahsi geçer bizim evde.
Şimdi ev sahibimiz Çöpçü Erol olsaydı, Gorbaçov ismini duyar duymaz kulakları gerilir, kaşları çatılır “Anasını sattığımın komonisti” diye söylenirdi. Nereden mi biliyorum? Ne zaman Ruslardan konu açılsa -konunun illaki siyaset olması şart değil, mesela bavul ticareti ya da Nataşa falan dense- Çöpçü Erol’un dudakları hareketlenir, alnının ortasından geçen damar kabarır. Bir süre kendini sıkar ama eğer etrafta kadın ve çocuk yoksa başlar Alamanya’da öğrendiği ecnebice küfürleri sıralamaya. Onu dinleyenler yüzündeki mimiklerden iyi bir şey söylemediğini anlar ama, Avrupa görmüş bu zengin şahsiyetin küfür ediyor olabileceğini hiç düşünmezlerdi. Ta ki aşağı mahalleden Seyfi, memlekete kesin dönüş yapıp orta halli bir mahalle kahvesi açana kadar.
O bir gün bütün küfürleri tercüme etti ahaliye. Ben bile biliyorum “kokotte” nin ne demek olduğunu.
***
“Gorbaçov! Kaybana kedi, neredesin yine?”
Misket oynayan çocuklar Gorbaçov’un bir kedi olduğunu duyunca eksik dişlerini göstere göstere gülüyorlar. “Benim bildiğim, Tekir olur kedinin adı.” diyor bir tanesi. Öbürü omzundan tutup silkeliyor onu. “Sana ne salak! Oynamana bak sen.” Önünde oynadıkları apartmanın, zemin katında oturan zabıta Nusret’in karısı o sıra yanlarından geçiyor olmasaydı, mutlaka birbirlerini pataklayacaklardı. Ondan sonra bu küçük mahalle iki gün iki gece, karşı komşu olan analarının kavgalarını dinleyecekti.
“Oğluna mukayyet ol Fehime Hanım, çok yaşamaz bu kafayla!”
“Hadi oradan terbiyesiz, sen kendi oğluna bak.”
Sonra ağız dalaşı ilerleyecek ve kadınlardan biri diğerini, alacağı cevabı bile bile kocasına sövdürecekti.
Bir keresinde yine bu iki çocuk kavga etmişti de, mahalleli beyhuzur olup iki kadını ayırması için muhtarı ve ağazaları çağırmıştı en nihayetinde. Sokağın ortasında kalıveren muhtar ve ağazaların suratları, kadınların ağzından çıkan her kelimeyle sırtlarındaki pardösülerden daha koyu bir renk almıştı. “Seni kocam” diye başladı biri önce. Diğeri sabırla dinledi. Mahalleli şaştı bu duruma. Çöpün önündeki balık kılçıklarını sıyıran Gorbaçov bile… Bir tarafın kelimelerinin tükenmiş olmasına sevindiler belki de. Bu az sonra kavganın kendiliğinden nihayetleneceğine dair bir işaret olabilirdi. Ama sanılan olmadı. Susan kadın konuştu.
“Bana bak! Ben seni dünyada kocama sövdürmem, kıskanırım. Senin kocan beni o dediklerin gibi yapsın ki, sen arından, kıskancından çatla!”
Bu sözler üzerine durum daha çetrefilli bir hal aldı. Zira kadınların kocaları sokağın ucundaki kahveden bütün konuşulanları duydu. Aslında eski dost olan bu iki adamın, kadın kavgasına bulaşmak gibi bir niyetleri yoktu ama, işin içine erkeklikleri bulaşınca, ikisi de fabrikada on altı saat ter döktüklerini unutup, Allah ne verdiyse bir güçle birbirlerine girdiler.
Artık muhtar ve ağazaların yapabilecekleri tek şey, olay mahallinden kaçmaktı. Zaten yarı uyur vaziyetteki ihtiyarların kaçarken ki halleri, görülmeye değer manzaraydı doğrusu. Zavallılar tık nefeste mahalle yokuşunu tırmanıp gözden kaybolana kadar mahalle çocukları gülmekten yerlerde yuvarlandı.
Hayat garip bir şey bu mahallede işte. Ne balkonlarda kavga eden kadınlar, ne kahvede cam çerçeve indiren adamlar umurlarındaydı çocukların. Hatta kavganın müsebbibi iki çocuk bile kollarını birbirlerinin omzuna atmış gülüyorlardı.
***
Sonunda çapkın Gorbaçov apartmanların birinin balkonundan sıçrayıp, biraz korkak, biraz mahzun gözlerle hanımeli tenekelerinin arasından Bahriye Nineye baktı. Bir süre, ortasından kırmızı bir leke geçen başını tenekelere sürtmek suretiyle kaşıdı. Bir kadın “Pist pis musibet!” diye çığlık atıp elindeki plastik maşrapayı Gorbaçov’a fırlatana kadar, Bahriye Nine onu görmedi. Gorbaçov, sırtına yediği maşrapanın acısıyla, bulunduğu yerden üç metre öteye sıçrayıp, saniyeler içinde, bir esas hamle için mandallığa davranan kadına, bir de tencere kapağı büyüklüğündeki gözlüklerinin üzerinden gülümseyerek kendisine bakan Bahriye Nineye baktı.
Misket oynayan çocuklar dönüşümlü olarak her üçüne de baktı. O sırada Nusret’in karısı sokağın diğer ucunda kaybolup gitti.
Elindeki mandalığı hışımla hedefe savurmaya hazırlanan kadın içeriden gelen sesle irkildi.
“Nerde lan bu kumandanın pilleri? Çakmağım da kayıp.” Kadın Gorbaçov’a “sen görürsün” manasında kafasını salladıktan sonra, elindeki sepeti çamaşır teline asarak içeri girdi.
“Ulan her sabah bir çakmak alıyorum, eve geliyorum, yok! Bir yerde işporta mı açtınız da haberim yok!”
“Aman bey, kim bilir nerede düşürdün.”
***
Akşamüzeri Çöpçü Erol Amca mersedesiyle sokağa girdi. Arabasını büyük bir itina ile her zamanki gibi yarısı sokakta, yarısı bizim kata bitişik kaldırımda kalacak şekilde park etti. Babam bu duruma çok sinirlense de, annem penceresine yarım metre mesafede bir mersedesin oluşundan dolayı memnun.
Her okul dönüşümde, emsalleri Medeniyetler Müzesinde sergilenen, kalın pilli fotoğraf makinesini elime veriyor. Sonra perdeyi sonuna kadar sıyırıp, öğle oturmasında Gülnaz Yengemden aldığı ödünç bilezikleri koluna takıp, en güzel esvaplarını giyiniyor ve heybetli bir valide sultan pozu veriyor. Arkada Mercedes, kolunda enli bileziklerle annem hakikaten kıskanılmayacak gibi değil.
Yaptığım bu hizmet karşılığında bir lira alıyorum. Seviniyorum haliyle. Ama benden çok seviniyor Bakkal Saniye Abla.
Fotoğrafları, eşe dosta, uzak akrabaya nispet olsun diye sosyal paylaşım sitelerine atma fiyatım ise iki buçuk lira. Annem bu kısımda genellikle veresiye ayaklarına yatsa da, onu babama söylemekle tehdit edince yekun alacağımı tahsil etmek zor olmuyor.
***
“Medeniyetsiz insanlar!” diye bağırıyor ev sahibimiz Çöpçü Erol Amca. Anlaşılan Saime Hanım teyzenin, su tesisatından artan boruyla halı çırptığını gördü. Alamanya’da bunu yap, seni madara ederler, diye söyleniyor. Sonra her akşam yaptığı gibi cebinden çıkarttığı ameliyat eldivenlerini eline geçirip, sağda solda uçuşan çöpleri topluyor.
Annem bir çırpıda poz vermek üzere oturduğu çekyattan kalkıp perdeyi kapatıyor. Gitti bugünkü üç buçuk liralık rızkım diye hayıflanıyorum.
***
Gorbaçov beyaz bir kediyle geçiyor ince perdemizin önünden.
Karşı balkonda bir kadın, çamaşırları toplarken aşağı firar eden mandalına bakıyor.
Kuru fasulye kokuyor bulutlar. Bir de bulgur pilavı. Her şey çok çabuk geçiyor…
Ve artık akşam…
...ENGİNDENİZ...
............................................
* Kokotte: Almanca “fahişe” demek.
YORUMLAR
Okuyucu üzerinde ilk başlarda “aa bizim eski mahalle” intibaı uyandırsa da satır aralarında verdiğiniz “televizyon kumandası, sosyal paylaşım sitesi” gibi ipuçlarından hiç de öyle bizim eski mahalle olmadığını anlıyoruz. Ve ille de bir kediye “Gorbaçov” ismi konulmasından. (Bu arada okuyucu yaş ortalamasını da minimum 40 olduğunu varsayalım)
İstanbul’a kar yağmayınca memlekete kış geldi sayılmazmış. Bizimki de o hesap. İstanbul’dan dışarı hep sayfiye niyetiyle baktığımız için hala böyle eski mahalle havası teneffüs edilen mahallerden bihaberi(z)m. Bu da kusurumuz olsun.
Sahi misket oynayan, misketin ne olduğunu, diğer isimlerinin bilye, mile olduğunu bilen çocuk var mı? Sahi hala misket var mı? Sanki yazar sıkıştığı yerlerde çaktırmadan eskilerden borç almış. Zekice, tebrikler. Bu yüzden zaman mevhumunda beni de yanıltan, tereddüte düşüren hala “misket oynayan çocuklar” figürünün kullanılması oldu.
Eski(otuz-otuzbeş yıl kadar eski) bir mahallede bir kediye Gorbaçov’un yerini Brejnev ismi konulması herhalde daha gerçekçi olurdu. Şayet Brejnev sert geldiyse "Tito", "Çavuşesku" gibi isimlerde tercih edilebilir. Munis kediler için "Valessa" veya "Nadya Komanaçi" isimleri de iyi birer alternatif sayılabilr. Yanlış anlaşılmasın, yazar öyküsünde; bir kediye isim anneliği yaparken tercihini doğu bloğundan kullandığı için bu örnekleri saydım. Yoksa o tarihlerde bir kedi hatta ve hatta köpek için bile batı bloğundan "Mitterand", "Helmut", "Reagan", "Teacher" gibi bir sürü güzel isim de mevcuttu.
O ki yazar, bir yeni mahalle portresi çizdiğini söylüyor kedi ismi için “Gorbaçov” bence de sempatik. Okur kitlesinden alınganlık gösteren komünist okuyucularımız da “Gorbaçov” yerine “Berluskoni” desinler, ne yapalım artık.
Belki İstanbul un, bakir demeyelim de tenha köşelerinde yazıda hikaye edilen mahallelerden mutlaka mevcuttur. Tapuda bitişik nizam görüntüde nizamsız mahallerden. Fakat o mahalle ruhunun varlığından şüpheliyim.
Sendeki bu yetenekle "Kırkyama-40 " ıda görürüz vallahi :-)
Tebrikler, selamlar
Aynur Engindeniz
Nerelerde yaşıyorsunuz çok merak ettim:)
Eğer hakikaten bu mahalleler ömrünüzün 30 yıl evvelinde kaldıysa hepiniz adına üzgünüm. Ama bazı lükslerden vazgeçip kentlerin arka mahallelerinde yaşamayı göze alırsanız oralarda bu tip küçük hayatların hala aynı seyrinde devam ettiğini göreceksiniz. Ki bunu zaten bildiğinizden eminim.
Herhalde anlatımda ya da kurguda bir yerde bir eksiklik yapıyorum ki, herkes maziyi yazdığımı sanıyor.
Bunu tekrar düşüneceğim, hem de çok.
Teşekkür ederim sevgili ağyar. Her zamanki tarzında bir yorumdu.
Saygılar.
Mehtap Yıldız
(aramızda ama)
bol misketli yarınlara....
Ağyar
“Nerelerde yaşıyorsunuz” diyorsun ya; Söyleyeyim, yaklaşık ikibin daireli bir sitenin otuz altı daireli bir bloğunda oturuyorum. Altyapı, üst yapı sorunu yok, otopark sorunu yok, salon camımı açıyorum çam ağaçları, arka tarafta yatak odasının çamını açıyorum akasya ağaçları, bahçe yemyeşil çimen. Yirmi yılı geçtim. Yirmi yılda seyrekte olsa ailecek görüştüğümüz bir aile var. Ve genelde durum böyle.
Valideyi ziyarete eski mahalleme Kocamustafapaşa’ya gittiğimde; trafikti, otoparktı, betondu, gürültüydü demiyor sılayı rahim yapmış gibi seviniyorum. Zira o bahsettiğin mahalle ruhu kırıntıları az da olsa mevcut orada.
Acı ama maalesef öyle; mahalle kavramı otuz yıl öncesinde kaldı. Maddi kaygılar mı dersin, kozmopolit yapımı dersin yoksa “zaman mı” dersin, ne dersen de.
İstisnalar kaideleri bozmaz diyerek, bilgisayara(internet) dururken, inatla misketleri ile oynayan yeğenlerimin de gözlerinden öpüyorum :- )
Selamlar
Aynur Engindeniz
O ne yazsa başım üstüne...Başka eleştiren yok ki:))
Aynur Engindeniz
Kızlarıma bilgisayar son derece sınırlıdır. Engel olabildiğim kadar koruyacağım onları bu pis kutudan...Sokaklar daha tehlikesiz...
Yeğenlerin de ellerinden öper. Eski mahallede yaşayan teyzeciğime selam.
Sevgiler.
Ağyar
Üç tane kızın nesine misket oynamayı öğreteyim. Kız çocuğuna da hangi oyun öğretilir bilmem ki :- ).
Ama çoook portakalı soyup başucumuza koyduk hep beraber, şimdi portakal “out”, internet “in”. Zaten eşek kadar oldular ablası
Selamlar
Mehtap Yıldız
gel seninle çıkalım dadaş yaylasına,bir bağdaş kurup aras nehri kıyısına, bir semaver çayı yapıp bir de bi gözleme...doyduktan sonra
misket oynayıp beş taş atalım varmısın?
bu beton asra inat
varmısın? ben varım inann yeterki sen gel Aynurum...(:
yeterki gel....
Yazarlik yakisiyor bir gün isminden söz edilecegine cok inaniyorum.
Yüregine saglik ve tebrikler sevgili Aynur
Sonsuz sevgimle
Aynur Engindeniz
Aynur kardeşim gecikmeli tebriklerimi kabul et lütfen!
Torunumun yanına gitmiştim, son on gündür onunla beraber olmak çok keyifli olduğundan, sitemizden uzaktım.
Sımsıcak eski mahallelerimizi anlatan yazı dizinizi şimdi okuyorum.
Okurken, çocukluğumdaki mahallemiz, komşuluk ilişkileri geldi gözümün önüne.Vefat den büyükleri andım rahmetle.
İstanbul'da da olsanız, apartmanlarla dolu bir mahallede de otursanız, o yıllarda insanlar daha dürüst, nasıl anlatayım, içi dışı birdi, herkesin.Mahallemizdeki komşularımızı tanır, görüşür, büyüklerimizden saygı dolu bir çekinmemiz olurdu.
Şimdi oturduğunuz binada tanımadığınız, huyunu suyunu bilmediğimiz insanlarla, merhabalaşıyoruz.
Yazınız beni çok eskilere, o güzel komşuluk ilişkilerinin olduğu günlere döndürdü.
Burnumun direği sızladı.
Yazınızın iki bölümü de hak ettiği ödüle layık bulunmuş zaten.
Ben de sevgi ve tebriklerimi gönderiyorum, yazılarını seviyorum kardeşim, siz yazın, gecikmeli de olsa okuyacağım inşallah.
Aynur Engindeniz
Evet eski İstanbul sokakları mahalleleri ne çok isterdim oraları görmeyi ve yazmayı...
Çok teşekkür ederim. Sevgiyle kal.
handan akbaş
Sağlıkla, afiyetle kızlarınızın mürüvvetini görmeyi nasip etsin, sevgimlesin.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Her zaman ki gibi harikasın gülüm..minnacık kuşum benim:))
Tebriklerim her daim
Aynur Engindeniz
Teşekkürler.
Mahalle kavramının nerdeyse bittiği günümüzde, yeniden ve bu güzel anlatımnla bir mahalleye girmiş oldum. Bazen eskiye hatırlar ve kendi mahallemdeki insanlar resmi geçit yapar gözlerimin önünde.
Yaşayanları sevgiyle anarım, göçüp gidenleri rahmetle ve resmen burnumun direği sızlar. Bize tekrar o günleri hatırlattığın için teşekkürler sevgili Aynur.
Aynur Engindeniz
Bu mahallenin filmini çekseler keşke. O kadar güzel anlatmışsın ki, zaten zihnimde tek tek tipler , evler ve sokaklar belirdi sevgili Aynur. Gorbaçov bile. Hafif sarı- beyaz,çok az tekir kırması var tüylerinde, zayıfça ve genç bir kedi:)
Tebriklerimle.
Çok güzel, bir önceki gibi.
BANU ULUDAĞ tarafından 5/31/2011 11:38:04 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Çok teşekkür ederim. Sevgiler.
BANU ULUDAĞ
oğlan çocuklarınında kafası çok kısa kesim değil mi?
hani sanki kazıtmışlarda yeni uzamış gibi.
babaları esmer tenli hafif zayıfça ama anneleri etine dolgun:)
Aynur Engindeniz
Sen şimdi bir sonraki Kırkyama'da neler yazacağımı da söyleyiver de şuracıkta bayılıvereyim:)
Harikasın. Teşekkürler.
güne düşen yazıyı..vede yazan kalemi alkışladım bende..kutladım canda can..sevgimleee
Aynur Engindeniz
Sevgiler.
Hepimizin gönüllerini fetheden yazılarınla hep var ol. Tebrik ederim Aynur'cuğum. Seni seviyoruz. Sevgi ve selamlarımla.
Aynur Engindeniz
Sevgiler güzel yazarım.
Siteye uzak kalmakla çok kıymetli yazıları kaçırdığımı sayfanızda bir kez daha üzüntüyle anlamış oldum. Bu kaliteli kalem gerçekten keyifle okunuyor.
Tebrikler Aynur Engindeniz.
Aynur Engindeniz
Çok teşekkür ederim. Bıraktığınızdan bu yana biraz fark var mı bari? Uzak kalınca daha net görebilirsiniz herşeyi...
Saygılar değerli yazarım...
Mustafa Sakarya
Bir öykü yıllığı düzenlesek edebiyat defterinde; Tacettin bey ve siz bütün yazılarınızla yer alırsınız inanın.
Tarzı olan çok kaliteli yazılar.
Hak ettiği yerde her zamanki gibi.
Üretken ve asil kaleminizden ötürü sizi tebrik ederim.
Sevgi ve selamlar. 10 numaraydı.
Aynur Engindeniz
Peki biz ne yazaman yeniden Engin TATLITÜRK yazılarını okumaya başlayacağız?
Engin Tatlıtürk
Ağyar gibi sadece okumakla yetiniyorum vakit buldukça.
Yazmak emek ve zaman alır biliyorsunuz.
Gönlüm sizlerle.
Sevgiler.
Bulutların sevda koktuğunu bilirdim ama...Kuru fasulyede koktuğu olurmuş :))
Bence yanına bi de turşu gerek. Hem de dolma turşusu..Oooff of ! Çok güzel gider valla :))
Şaka bir yana anlatımınız yine çok güzel şair.. Hem de çok güzel..
Sizi okumak ayrıcalıktı.
Tebrikler benden.
Aynur Engindeniz
Yüksel Bey, koyun yoğurdu dedi. Siz dolma turşusu. Kurufasülyem gittikçe zenginleşiyor. Yalnız hiç dolma turşusu diye bir şey duymadım:)
Çok saygılar.
Gorbaçov'un keyfi yerinde... Havada da taze fasulye, bulgur pilavı kokusu...Oh gel keyfim gel!
Başka bir aykırılık göremedim bu mahallede, kavgada edilen küfürlerin versiyonlarından başka :)
Sevdim bu mahleyi... Ses var bu mahlede, gerçek yaşam var... Hem böylesi mahlelerin (mahalle) göğü de vardır mavi mavi, benzemez evleri burnunu gökyüzüne dikmiş ve gökyüzünü kapatmış binalara...
Kutladım, sevgiyle...
Saadet Ün tarafından 5/31/2011 1:04:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Gorbaçov günde on kere sırtına sert bir cisim yese de, ekmek elden su gölden geçinip gidiyor garibim. Daha ne olsun:) Ağrıdır geçer demişler.
Mahallemi sevmenize sevindim. Ahali adına teşekkür ediyorum :) İkindi çaylarına illaki bekleriz...Güzel oluyor, dedikodusu ve vah vahı bol, çeyiz dokuyan kızları, sedirlerde uyuklayan nineleri, çaktırmadan altınlarını sergileyen taze gelinleri falan...
Teşekkür ediyorum kattığınız renkten dolayı.
Sevgiler.
İyi bir öykü yazarı iyi bir gözlemcidir de aynı zamanda. Mahalle değiştirenlerin büyük şok yaşadıklarını bilirim. Mahalle, zamanla insanın memleketi oluyor. Tebrikler. Çok güzeldi. Sevgilerimle.
Aynur Engindeniz
En sonunda eşimi ikna ettim ve lüküs hayatı bırakıp şehrin bir ucundaki o resimlerde gördüğün tatlı dünyama taşındım. Anında ortamı renklendirdim. Kendime küçük bir köy evi oluşturdum. Bahçesiyle çiçekleriyle, içindeki yaşam tarzıyla...Bu bana o kadar iyi geldi ki...Bu yazılarıma da yansıdı. Artık çok hüzün yok yazdıklarımda farkındaysan. İş dönüşü çocuklarımı sokağa salıp sokağı dikizlemek en büyük keyfim. Gördüklerimi yazıyorum, görmek istediklerimi üretiyorum.
Böyle işte...Seviyorum kendim gibi küçük insanları, etiketsizleri, düzleri...
Çok teşekkür ederim varlığın için.. sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Aynur Engindeniz
Ben de isterdim sana komşu olmak. Ne iyi olurdu ya. Seninle edebiyat konuşmak, hayatı tartışmak süper olurdu her halde.
Olsun burada da komşu sayılırız değil mi?
Seni seviyorum sevgili arkadaşım. Sevgiler.
Tam puanımı vereyim. Uzun zamandır sizlerden ayrı kalmıştım(Sidney'deydim...) Yazılarınıza tekrar kavuşmanın mutluluğu içindeyim. Roman alıp okumama gerek yok.Yazdıklarınız,alacağım romanlardan bin kat üstün...
Kırkyama - II' ye yorum yapmak için,önceki bölüme bir bakayım,izninizle...
Selamlar,sevgiler Aynur kızım...
Aynur Engindeniz
Siteden kim biraz uzak kalsa gözlerim arar onu. Bir zamanalr bana birisi sitenin anaç tavuğu demişti:) Sanırım haklı.
Yazılarım için söylediğin sözler gerçekten gurur okşayıcı. Teşekkür ederim. Ama ben senin eleştirilerine alışığım:) Gerçi beni hiç hırpalamadın ama olsun.
Hoşgeldin tekrar.
Sevgiler.
Ya ben bunu bir yazı yapıp yayına vermeyi düşünüyordum ama bu kadar güzel bir yazıyı da görünce hadi dedim yoruma yaz Engindeniz'in Kırkyama'sına feda olsun.
Bizde çocukluğumuzda İst.'un kalabalık bir semtinde otururduk.Eli maşalı bir Fatma teyzemiz vardı, yaşlıydı o zamanlar, şimdi rahmetli olmuştur.Hem çok titiz, hem beleşi çok severdi, yoldan gelene geçene bakmadan üstüne halı silkelerdi.
Bütün mahalleli illallah etmişti Fatma teyzeden, namazlarında bile son duaları,
-al yarabbim şu Fatma kulunu demeye başlamışlardı.
Gel zaman git zaman, ninemin aklına bir fikir geldi, Fatma teyzenin en çok korktuğu şeyin ne olduğunu hatta eğer ondan evinde bir tane bile görse bir daha o evde oturmayacağını da biliyordu.
O sabah beleşçi Fatma teyzeye haber yolladı, kahve içmeye çağırdı.Beraber kahvelerini yudumlarken,
-Ah Fatma Hanım ah, bilsen başıma ne geldi, benim bey var ya bana sormadan git eskici Rıfat Efendiden iki tane kilim al.Eski gibi duruyor ama şu anda Topkapı Sarayı görevlileri görseler dünyanın parasını verip elimden alırlarmış ama benim ev küçücük yahu şimdi ben nereye koyucam bunları.
-yapm ya, aa sende ne üzülüyorsun canım ver bana hemen eve götürüp saklarım.
Geceyarısı mahallede çığlık sesleriyle uyandık, uyku sersemiyle ne olduğunu kimse anlamadı tekrar uyuduk.Sabah olduğunda Fatma teyzelerin evlerinde sadece kilimler vardı, birde karakedi.
SEVGİLERİMLE.
Aynur Engindeniz
Çok teşekkür ederim sevgili arkadaşım...
Ama yoruma yazdım nasılsa diye öykü sıranı savmak yok...
Sevgiler.
Davidoff
Beğenmenize sevindim, dikmek için uğraşmıştım çünkü.
Yerine yakışmış, sevgiyle kalın.
Aynur Engindeniz
Tekrar teşekkür ederim bu kıymetli "nakil" için. Diken yüreğe selam.
Davidoff
Aynur Engindeniz
Ama nasıl? Hadi onu da söyle.
Davidoff
EDEBİYAT DEFTERİ'ne armağanımız olsun.
Yaşamdan kesitler çok başarılı yansımış...Anadoluyu ve yurdumun güzel insanlarını ve onların yaşama bakış açılarını ve ihtiyaçlarını göre hareket eden mahalle sakinlerini gözler önüne sermiş gibi...Bir bakıma her yerde her mahalle misali.
Dünya dönüyor ama kimin umurunda.
Çok renkli bir mahalle kurgulanmış.Oturan birileri olsaydı eminim daha sonra daha renkli bir mahalleyi arardı.
Kutlarım.
Aynur Engindeniz
Bu mahaleller hala var ama. Hepten kaybolup gitmiş değiller. Sadece gökdelenler sakladı onları. Bir de insanlığın kokuşmuşluğu.
Teşekkür ediyorum katkından dolayı.
Senden hala birinci bölümde bıraktığın bir öykünün devamını beklemekteyim ama..Bilgine.
IRIZA
Biz yazanların ne kabahati var?
Aslında bana kalırsa bir mahallenin sorunlarını ve kişilerini diğerleriyle kıyaslamak ya da karıştırmak...
Senin gözlemini ve bakışını her zaman beğenirim emin ol.Yorumlarda ki düşüncemde eminim bunu yansıtıyor.
Dediğin gibi doğrudur şu bizim mahalle biraz daha dışarıya sert görünüyor belki ama inan diğer yerler daha da sert gibi...
Bizde en azından manzara, tipler tüm doğallığı ile sahnede..Ya diğerleri?
İnan bazen ürküyorum...
Aynur Engindeniz
Yazan yazsın tabi. Elbet de yazılacak tabi. Ama ben sevmiyorum aşk meşk işlerini yazmayı. Ustaları bu işi pek ala yapıyorlar zaten. Lüks hayatları yazmayı, ya da tastamam siyaset kokan yazılar yazmayı sevemedim bir türlü. Sen de öylesin.
Aslında senin yazılarını yıllar önce ilk okumaya başladığımda sadece gülmekti alabildiğim. Yoğun argodan da rahatsız oldum çoğu zaman. Ama sonra "Bu adam bir şey demek istiyor sanırım." diye düşünür oldum seni okurken. Baktım yazılardaki mesajlar dikkat edilince görülebilecek cinsten. Katıldığım fikirler yanında katılmadıklarım da oldu elbet. Ama senin bir düşünce için yazdığını anladıktan sonra, kalemine ve yeteneğine olan saygım ziyadesiyle arttı.
Bir de gerçekten lakayıt olmayan, ciddi bir arkadaşımızsın. Bu da çok değerli bir şey.
Eski şeyleri hep sevdim ben. Eski eşyaları eski insanları, eski doğallığı. Hatta eski cehaleti bile arar oldu gözlerim. Şimdinin cehaleti daha trajik çünkü.
Eskiden cahillik diz boyuydu ama saf insanlık vardı. Şimdi cahillik omzu aştı üstüne üstlük insanlık sıfır.
Teşekkür ediyorum bana olan inancından dolayı.
Öykünün cevamı da aynı güzellikte, kendimi eski sokağımda sandım ve sanki çoçukluğuma geri gittim.
Tebrikler, sevgilerim yolluyorum...
Aynur Engindeniz
Hımm bu kedinin adı uygun düşmemiş ayrıca hala gorbaçov'u komonist mi görüyor çöpçü erol ,onu bir kenara çekip konuşmak lazım ,siyaset yapmak lazım -bak erol efendi o senin gomonist dediğin adam ,tam tersine buz dağının altında çözülen ve bekleyen bir sistemi yuvarladı ayaklarıyla ,kedümm benim,ayrıca bu bir erkek kediyse yine hatalı isim ,olsa olsa çapkınlık açısından Berlusconi demen gerekiyordu kediye ,-ah şu gomonistlerin adı çıkmış yaa :))))
.
Tipik bir sokak , renkli insanların olduğu bir sokak,bu anlamda yazının başlığını sevdim,uyum sağlayanlar,sağlamayanlar,dümen sularında gidenler asileşenler,iyi gözlem yapmak lazım aslında çevremizde olan herkes kırkyamanın bir rengidir.
sevgiler.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Sayın Engindeniz,
Yazıyı okumaya başladım ,gerisini getiriyorum.
İp yumağı gibi,nasıl olsa hepsi aynı şekilde çözülür ,değil mi?
Başladım kadınların kavgasına içimden "aslında 'akşam gocam gelsünnn be seni ' derdi bizim mahalledeki Gastomonulu Nurane abla" dedim.
Bir paragraf altta söylemiş buldum.
Bir de şu halı silkme .
Hayatımda bu kadar pis bi olay görmedim.
Üst kattaki komşuya diyorum ki " Bakın hanfendü,bu halı vücudumuzun bütün ifrazatını biriktirir,kıl olsun deri artığı olsun vs. vs. siz onu benim açık penceremin üzerinden salıp evime..."
Kocası balkondan sesleniyo "yok yaaa abi sen de abarma yaaaa" ,bakıyorum, işaret parmağı orta boğumdan üç milim geçmiş vaziyette burnunda...
Kadın " Öyle diyom ama biz de medeniyig,bizim de yazluğumuz var,arabe aldıg"
Bir de Almanya olayı...
"Almanya'da var ya Alman yasaklamış abiiii" ayakları.
Kendileri memlekette her türlü pisliği yapıp Doyşland'a gidince insan olanlar.
Ahhh bu memleketin üzerini işgal eden ..
Yazınızı beğendim.
tebrik ederim.
Selam vedua ile.
Aynur Engindeniz
Bunları sizlerle paylaşmayı da seviyorum.
Teşekkür ederim beğeniniz için.
Benden de dua ile..
Saygılar.
erolabi
Akılda kalmaları için yazılması gerekir.
bir hikaye yazıyorum.
Bi abi var edebiyat Profosörü.
Orada bazı insanların anlatıyorum.Öncelikle kişiliklerini.,
bana dedi ki : "En güzel yönün bu.İnsanları kayıt altına alıyorsun. Bunlar artık unutulmaz." ,
hakikatten insanları kaydediyoruz,anılarla beraber.
başladım daha hevesle yazmaya,Yazdığım kişileri çğalttım.
Sordum.Hala yazıyorum o hikayeyi.
Selam ve saygı benden.
Aynur Engindeniz
erolabi
Öncelikle bitirmeyi amaçlıyorum.
Kadınların kavgalarına bulaştı iki can dostu.
Tül gerisinde kalan hayali yaşam.
Çocukların saf ama olgun düşünceli omuzlara el atmaları..
ver ordan iki kuru + bulgur pilavı sek olsun bulutlu masa üzerinde biraz da turşu olsun..
Kemal Sunalın çöpçüler kralı filmini anımsattı..Güzel 80lerin mahallesi..:)
Sevgimle gülüm..
Aynur Engindeniz
Bana malzeme sokağım. Şöyle her gün düzenli olarak sıkağı gözlemliyorum. İnsanlar hayali kısmen. Ama yaşananlar gerçek Sultanım:))Sadece olaylara edebiyat giydirmek kalıyor bana.
Teşekkürler.
Ülviye Yaldızlıı
sanırım marifet sende..:))
neyse ilerde bu yazdıkların senaryolaşıp sinemalarda görürsek ben çok ama çok mesut olacağım cavidan:))
Aynur Engindeniz
Ülviye Yaldızlıı
N. B. Ç.
Filme çekilirse başrol isterim ona göre.
Ülviye Yaldızlıı
Bende istiyorum ama neydee o günley ley leyy.:))
Aynur Engindeniz
Nurcan canım, tamam başrol senin. Sultana da münasip bir rol veririm. Şöyle aşkını bekleyen gelinlik kız rolü falan.
Sultanm kuzuyu gördüm, bayıldım. Birazdan o taraftayım:))
Ülviye Yaldızlıı
ben gelinlik içinde beklemekten buruşmuş bir nene olurum ancak..ahh ülenn yusuf..senin yaptığını bana bi allahın kulu yapmadı..yidin len ömrümü yidin..bak senin hayalinle giydiğim gelinliğin bile modası geçti..benim turşum çıktı sen meydanda yoksun bree vicdansız eriff:))
dirdim...
O qué
Orda katil olmak isteyen var mı :D
Yine şahane bir Engindeniz klasiği okuduk.
Tebrikler.
Çok açım, olsa kurufasulyeye bile yok demem :D
N. B. Ç.
Hem Aynur söz verdi beni baş artizt yapcak.
Aynur Engindeniz
Yarın toplu halde ofisime gelin:))
Küçüğüm sana kıyamam seni artiz yapmayacağım:) Sana kurufasülye yapacağım bir de cinayet öyküsü yazacağım. Aslında benim tam senlik bir öyküm vardı ama sildim sayfadan malesef. Şöyle bol delili, cinli perili katiili:))
Güzellim benim. Teşekkür ederim hepinize.
AYSE 09
hem size göre rollerde olur
sizi seviyorum kızlarımmmmmmmmmmmmmmmm
Aynur Engindeniz
Kızların seni unutur mu hiç?
İyi ki varsınız...
Aynur Engindeniz
Sevgiler.
AYSE 09
Aynur Engindeniz
Sevgiler.
"Kuru fasulye kokuyor bulutlar. Bir de bulgur pilavı. Her şey çok çabuk geçiyor…"
Koyun yoğurdu benden olsun.
Paylaşım için teşekkürler, saYGI ÖNCELİKLİ SEVGİLER.
Aynur Engindeniz
Saygılar benden.
Yükselenyıldız
Koyun yoğurdu.
Bulabilsende denesen. Asla başka yoğurt koymayı düşünmezsin.
Glasnost ve Perestroika'nın mimari olan kedi Gorboçav,'ı(!) çok sevimli buldum.Bugün biraz yaşlandı ama... Aslında ben,hayvanları çok severim...
Sabah sabah akıcı bir roman okumanın mutluluğu içindeyim. Bugün,bütün işlerim rast gidecek senin bu güzel yazınla...
Sevgim,saygım sonsuz Aynur kardeşim. İyi ki;varsın ve de yazıyorsun...
Aynur Engindeniz
Dilerim bütün işlerin rast gider. Senin ve alnının akıyla kazanan tüm emekçilerin.
Sen de iyi ki varsın ve iyi ki yazıyorsun. Selamlar.
kurufasulye kokan bulutların dergâhında bir tutam da köy demleniyor yüreğin ince sazına...
bazen yazılarında çocukluğumun kayıp düşlerini buluyorum desem...
sevgimle ENGİNDENİZ...
Aynur Engindeniz
Teşekkürler.