- 758 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Masonların Gizlenen Yüzü
Masonların Öteki Yüzü
Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de ne yazık ki bilgi kirliliği yaşanıyor. Her hangi bir konu hakkında araştırma yapanlar, başvurdukları kaynaklarda elde ettiği bilgilerin birbirlerini çürütecek nitelikte olduğunu görüp; hangi bilgilerin daha doğru, hangi bilgilerin asılsız olduğu konusunda kararsız kalırlar. Bunun böyle olmasından fayda umanlar olduğu açıktır. Bazı yazarlar veya araştırmacılar, esasında kötülük ve ihanet bulunan; ancak kendileri o kötülükten ve ihanetten nemalandıkları için halkın doğru bilgiye ulaşmasını engellemek amacıyla gerçekte olmayan belgeleri, gerçekte varmış gibi gösterirler. Durumun farkında olan bazı araştırmacılar veya yazarlarda; gerçekleri ortaya koyabilmek için yıllarını arşivlerde araştırma yaparak geçirirler. Elde ettikleri tüm bilgileri ve belgeleri ya makalelerine dökerler veya kitaplaştırarak halkın bilgisine sunarlar. Bu çalışma içinde olanların tek gayesi vardır; o da halka gerçekleri apaçık göstermek, zararlı akımlardan insanları korumaktır.
Masonların öteki yüzleri çok çirkindir. Masonlar bunu bildikleri için kitaplarında, makalele-rinde veya Internet sitelerinde masonluğun insancıl niyetlerle faaliyette bulunduğunu bildirirler. Yüzeysel araştırma yapanlar; masonların faydalı işler yaptığını ve masonların bir toplumda mutlaka olması gerektiği kanaatine varabilirler. Ancak kendi felsefeleri asla bu şekilde düzenlenmemiştir. Masonların gizlenen kaynaklarında, hedef hükümetleri ve devletleri yok saymak, ülkeleri yönetmek; devrimler yaparak amaçlarına ulaşmak vardır. Ayrıca Masonlar, nihai amaçlarına ulaşabilmek için sebepsiz savaşlar dahi çıkarabilmektedirler.
Masonların çalışmaları gizli olduğu için hakkında pek çok soru işareti bulunmakta ve insanların ilgisini çekmektedir. Kirli suratlarını gizlemek için toplum içinde kendilerini insanlığa adamış, hoşgörü sahibi, evrensel kardeşlik, akıl ve bilim yolu gibi edebi kavramlar kullanırlar. İnanç sahibi insanları etkileyebilmek için de dini inançlara önem verdiklerini ileri sürerler. Esasında dine inanmazlar ve dine gizliden gizliye cephe alırlar. Masonların bir din düşmanı olduğunu açıkça ortaya koyan şu tarihi vesikaya bir göz atalım: Türk Mason Localarının 1923 yılında yayınlanan “Meşrik-i Azam İçtimai Zabıtları’nda bu sapık felsefe kendini şu şekilde tanımlanıyor: “Biz artık Allah’ı hayat gayesi olarak tanımayacağız. Biz bir gaye yarattık. O gaye Allah değil, beşeriyettir.” (Rabbimizi tenzih ederiz) Bir başka Mason kaynağında da şöyle denilmektedir. “İptidai (eski-ilkel) cemiyetler acizdiler; aczleri dolayısıyla etraflarındaki kuvvetleri ve hadiseleri ilahlaştırdılar. Masonizm ise insanı ilahlaştırdı.” (Rabbimizi tenzih ederiz)
Masonluğun esasını hümanizm oluşturmuştur. 20. yüzyıldaki hümanist akımının öncüsü olan Julian Huxley, Darwin’in Evrim Teorisi’ni esas alarak “Evrimsel Hümanizm” adında yeni bir batıl din ortaya koymuş ve bu dinin esaslarını da şu şekilde ifade etmiştir: “Ben hümanist kelimesini kullanırken; insanın, aynı bir bitki ya da hayvan gibi, doğal bir varlık olduğunu kastediyorum. Yani insanın bedeni, zihni ve ruhu, doğaüstü bir güç tarafından yaratılmamış; aksine evrim süreci sonunda oluşmuştur. Dolayısıyla insan, herhangi bir doğaüstü gücün kontrolü ya da yol göstericiliğine değil, sadece kendi varlığına ve kendi gücüne inanmalıdır” (Yüce Allah’ı tenzil ederiz)
Amerikalı bir filozof olan John Dewey, Huxley’in ayak izlerini takip ederek 1933 yılında “Hümanist Manifesto”sunu yayınlamıştır. 1973 yılında yayınladığı 2. Hümanist Manifestosunda insanlığı tehdit eden belli başlı sorunları aktardıktan sonra bu felsefenin Allah’ı nasıl inkâr ettiğini şöyle özetlemiştir: “Bizi kurtaracak bir yaratıcı yoktur, kendimizi biz kurtarmalıyız” (Rabbimizi tenzih ederiz)
Masonlar, Yüce Allah’a böylece apaçık savaş ilan etmişlerdir. Oysa Yüce Allah (c.c) Kuran’ı Kerim’in; “Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat Suresi, 56) Ayette de görüldüğü gibi insanlar ancak Allah’ın (c.c) emirlerine uymakla kurtu-luşa ereceklerdir
* Masonluğun Temel İlkeleri Nelerdir? Kimler Mason Olabilir?
Türk Masonlarının yayın organında, dinsizliği “bilim” maskesi altında yaymanın masonların en büyük görevi olduğu şu şekilde ifade edilmiştir: “Bize düşen en büyük insancıl ve Masonik görev; olumlu bilim ve akıldan ayrılmamak, bunun evrimde en iyi ve tek yol oldu-ğunu benimseyerek bu inancımızı insanlar arasında yaymak; halkı olumlu bilimlerle yetiş-tirmektir” Ernest Renan’ı şu sözleri çok önemlidir: “Ancak halk olumlu bilim ve akıl ile eği-tilirse, aydınlatılırsa, dinlerin boş inançları kendi kendine yıkılır” Lessing’in şu sözleri de bu yöndedir: “İnsanların olumlu bilim ve akıl ile aydınlatılmasıyla bir gün dine gerek kal-mayacaktır” Görüldüğü gibi Mason felsefesi baştan sona saçmalıklarla doludur. Akıl sahiple-ri, dinlerin ve özellikle de İslam Dini’nin sürekli araştırmayı ve incelemeyi teşvik ettiğini bi-lirler. Bir başka Mason Metni’nde şöyle deniliyor: “Sizler Allah’ı, kader, tabiat, kanun, kuv-vet gibi zekâ ve ruhumuzun eğilimine, inanç ve idrakinize göre herhangi bir isimle adlandı-rabilirsiniz” (Yüce Allah’ı tenzih ederiz” Oysa inananlar için; kaderi, tabiatı, kanun, kuvvet ve zekâyı yaratan Yüce Allah’tır (c.c) Masonlar, kendi inkârcılıklarını; yani hastalıklarını topluma bulaştırmak amacındadırlar.
Masonlar, insanları kendi belirledikleri ahlaki koşullara göre seçerler. Bunlardan göze çarpanlar şöyledir:
a-) Kişi idealist olmalı,
b-) İyi isim ve şöhret sahibi olmalı.
c-) Maddi ve mali imkânlar iyi durumda olmalı,
d-) Haricilerin vaktinin müsait olması (Mason Dergisi- 81/4, z.32)
* Masonların Dünya Görüşü:
“Masonlukta hareketlerin rehberi akıl ve hikmettir. Masonluğa göre akıl, mevhumelerinden (Dini inançlardan) batıllardan, hurafe ve hayallerden kurtulmak ve mevzuunu (konusunu) hakkiyle (gerektiği gibi) tanımaktır. Akıl ile mevhumelerden kurtu-lan kimse mevzuuna hâkim olduğu zaman hikmete ermiştir. Hakiki masonun en önemli vasfı da budur” (Din açısından Mason Öğretisi; Akasya Tekâmül Mahvili Yayın. Dr. Selami Işındağ. S.11)
"Bugün yavaş da olsa, şuuru tam manasıyla tatmin edebilecek tek ve evrensel bir din TE-ŞEKKÜL ETMEKTEDİR (meydana getirmektir)... Bu evrensel dine paralel olarak, bir de dünya görüşü ölçüsünde ahlak kurulacaktır... Böyle bir din insanı kâinatla birleştirecektir. İşte bu MASONİZM’DİR. Bu din gönülden gönüle kurulacaktır. Kurulan bu dinin mabetleri insanlık mabetleri olacaktır. Bu tapınakta okunan ilahiler, belki de bir insanın ruhundan fışkıran müzik eserlerinin en soylusu olan Beethowen’in 9. Senfonisi olacaktır... (Mason Dergisi, Yıl: 29, Sayı. 40–41, 1981, s.105–107)
Kendi kaynaklarından da anlaşıldığı üzere; masonlar din ahlakına dayalı bir dünya düzeni değil, din dışı, yapay bir düzen kurmak istiyorlar.
Yüce Allah (c.c) kendine savaş açanlar için şöyle buyuruyor: “Onlar (inanmayanlar) bir dü-zen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayır-lısıdır” (Al-i İmran Suresi, 54)
* Türkiye’de Masonluğun Kuruluşu ve Gelişmesi:
İlk Mason faaliyetleri Osmanlı topraklarında 1720 yılında başlamıştır. Osmanlı top-raklarında faaliyet gösteren masonlar, 18. yüzyılda Türkleri de içine alacak biçimde kapsamlarını genişletmiştir. Kayıtlarıyla günümüze kadar ulaşan ilk Türk Masonlar, İbrahim Müteferrika ve Sait Çelebidir. 1909 yılında, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası kurulmuş, Talat Paşa, Mehmet Cavit Bey, Rahmi Bey, Mithat Bleda, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Nesim Mazlıyah, Mişel Noradunkyan, David Kohen, Osman Adil, Asim Bey, Mehmet Arif, Fuat Hulusi, Mehmet Galip, Hüseyin Cahit Yalçın, Osman Talat, Sarun Kibar, Sabri Emanuel Karasu, Mehmet Ali Baba ve Faik Süleyman gibi İttihatçılarında içinde bulunduğu isimler bu kuruluşta yerlerini almışlardır.
* Masonların Yahudi Öğretileriyle ve Örgütleriyle İlişkileri:
Masonluğun tarihçesi incelendiğinde kökenlerinin Tapınak Şövalyelerine kadar indiğini görürüz. Kudüs’e yerleşen Tapınakçılar, uzun bir süre sonunda tehlikeli bir örgüt hüviyetine bürünmüştür. İlk başlarda Hıristiyan bir kimlikle ortaya çıkmışlar, zaman içinde sapkın bir felsefe ve öğretilerle kendi karanlık dünyalarını kurmuşlardır.
Tapınakçı Masonların zaman içinde değişmesinin iki temel sebebi vardır. Bunlardan ilki, Ta-rikat üyelerinin Kabala gibi çeşitli Yahudi mistik öğretilerini öğrenmiş olmalarıdır. Üyeler, bu bilgilerine Haşhaşilerin sapık anlayışını da ekleyince Hıristiyanlığa dayalı inanç sistemleri tamamen yok olmuş; yerini okültist (kara büyü ve gizliliğe dayalı) sistemi almıştır. Tapınakçılar, ideallerini değiştirince; yani orijinalden uzaklaşınca dini çevreler tarafından tenkit edilerek dışlanmışlardır. Din dışı bir tarikat olduklarından kiliselerde ayin yapmaları yasaklanmıştır.
Kendi çağında bir anda çirkin yüzleri ortaya çıkmış, dışlanmış ve ayinleri yasaklanmıştır. Onlar artık din adına tehlikeli tarikat üyesi durumuna düşmüşler; engizisyon mahkemeleri tarafından yakalanıp idam edilmekten korkmuşlardır. Bu nedenle gizliliği ilke edinip mason localarına sızmışlardır. İlerleyen dönemlerde masonlara kendi inançlarını, felsefelerini kabul ettirerek masonluğu içten fethetmişlerdir.
Amerikan Masonluğunun Yayın Organı New Age Dergisi, Kabala ile Masonluk arasındaki ilişkiyi şu şekilde ifade etmiştir: “Kabala, bilinçaltının kapılarını açan ve ruhu saran mane-vi değerlerinin dışarı çıkmasını sağlayan anahtardır. Masonluk, onu insanın yaşamı anla-ması için gerekli görür” (New Age, shf,31)
“Masonlar, ana düşüncelerini ve belirgin sembollerini Kabala’dan almışlardır. Amblemlerin pek çoğu da Kabala kaynaklıdır. Örneğin; Jakin ve Boaz sütunları Kabalist bir eser olan Cheare Ora’dan alınmıştır. Masonluğun, Kabala’nın felsefesiyle olan çok büyük ben-zerliği çok yerde belirtilmiştir” (La Kabala, Henry Seronya)
Görüldüğü üzere Masonluk diğer dinleri dışladığı gibi Yahudiliği de dışlamıştır. Ancak öğreti olarak Siyonist ideolojileri kullanmaktadır.
* Masonların Gizli Örgütlerle İlişkileri:
Bu konuda en çarpıcı bilgileri İngiliz Tarihçi Michael Howard vermiştir. Howard The Occult Conspiracy (Okült Komplosu) adlı kitabında şöyle açıklıyor: Kendisi de gizli bir dernek olan masonluk, pek çok gizli dernek ve örgütlerle iç içe olmuş, birçok entrika ve batıl işler yürütmüşlerdir. Örneğin, İtalya’da ortaya çıkan Propaganda Due Locası’nın skandalı, masonların bu örgütlerle olan ilişkilerini su yüzüne çıkarmıştı.
Masonların Mossad, M15 ve CIA gibi gizli haberalma teşkilatlarıyla olan ilişkilerini herkes biliyor. Gladio da bunlar gibidir. Daha çok İtalya’daki siyasi cinayetleriyle adını duyurmuş bir gizli örgüttür. Gladio’nun görünüşteki amacı; herhangi bir komünist saldırı karşısında gerilla savaşını organize etmektir; ancak Glodia’nın mason yöneticileri bu örgütü de Masonik amaçlar uğruna kullanmıştır. Glodia’nın masonlarla olan ilişkilerini bağımsız gazete ve yayın organlarında açıklanmıştır.
Görüldüğü gibi Masonların esas amacı; hümanist felsefeye dayalı yeni bir dünya, yani tama-mıyla din ahlakından yoksun bir dünya düzeni kurmaktır. Amaçlarına ulaşabilmek için her türlü gizli örgütlerle ilişki kurmuştur. Kemal Atatürk; Masonların kirli yüzünü çok yakından bildiği için tüm mason localarını kapattırmış, bu melun faaliyetlerin ülkemize ve insanlarımı-za zarar vermesini önlemiştir.
Halit DURUCAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.