HATİCE NİNE
Hatice Nine
HAVA KARARMAK ÜZERYDİ. . HATİCE NİNE UZANDIĞI MİNDERDEN DIŞARIDAN GELEN ÇOCUK SESLERİNİ, TARLALARDAN EVLERİNE DÖNEN İNSANLARIN AT ARABALARIYLA GEÇERKENKİGICIRTILARINI, “DEH “ DEYİP SOPAYI HAYVANIN SIRTINA İNDİRİŞLERİNİ ATLARIN KİŞNEMESİNİ, KÖPEKLERİN ATLARI GÖRÜNCE ŞAHA KALKMALARINI KULAKLARINA
KAZIRCASINA DİNLİYORDU.
SEKSEN YAŞINDAYDI HATİCE NİNE. OMUZLARINDA KOCA BİR ÖMRÜN; SEKSEN YILIN, ÖKÜZLERİYLE TARLADA DÖRT DÖNDÜĞÜ GÜNLERİN YORGUNLUĞU VARDI.AH NE DE GÜZELDİ MAZİ. KÖYÜNÜN EN GÜZEL KIZIYDI. OVAL YÜZÜnde İRİ ÜZÜM KARASI GÖZLERİ NE DE GÜZEL DURURDU. BELİNE KADAR UZANAN SİYAH SAÇLARIYLA ADETA BİR PERİ KIZINI ANDIRIR, GÖRENLERİBİR DAHA BAKABİLMEK İÇİN ARKALARINA DÖNDÜRÜRDÜ.HEM GÜZEL HEM DE PEK ÇALIŞKAN, PEK MARİFETLİYDİ. ELİNE İŞ DEYMEZDİ. TARLADA BİR ERKEK OLUR SEBZESİNİ DİKER, EKİNİNİ EKER, KARINCA MİSALİ ÇALIŞIR ÇABALAR KIŞIN YUVASINI TIKA BASA DOLDURURDU. EVİNDE TAM BİR KADIN OLUR, YEMEĞİNİ YAPAR, ÇAMAŞIRINI YIKAR, TAVUKLARINI İNEĞİNİ ÇOCUKLARIYMIŞ GİBİ ÖZENLE BESLERDİ.
BİR DE OKULA GİDEMEDİĞİNE ÇOK ÜZÜLÜRDÜ. ZAMANINDA MEMİŞ AĞA “GIZ GISMI OKUYCEK DE NOLCEK, BAŞIMIZA ALİM Mİ KESİLCEK “DEMİŞTİ DE OKUMA HAYALİYLE YANAN KIZCAĞIZ BİR DAHA AĞZINI AÇAMAMIŞTI. BABASI KONUŞMUŞTU YA ONUN YERİNE. ELBET O DAHA İYİ BİLİRDİ. HAYIR ASLINDA O KÜÇÜK AKLIYLA O DA BİLİYORDU BABASI HAKSIZDI FAKAT NE DİYEBİLİRDİ Kİ. KENDİLERİNE SÖZ TANINMIŞ MIYDI Kİ KONUŞACAKTI.
AHH ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR NE TALİHLİ DİYE DÜŞÜNDÜ İÇİNDEN. YİNE ÜZÜM GÖZLERİ ALEV ALEV OLDU. SONRA BÜYÜK BİR DAMLA AÇILIŞI YAPTI. YANAĞINDA YARIM DAİRELER ÇİZEREK MİNDERDE KAYBOLDU. DERKEN BÖYLE BİRKAÇ DAMLA DAHA…
BAHÇENİN BÜYÜK KAPISININ GICIRTISIYLA KENDİNE GELDİ. “NİNE EVDE MİSİN?” DİYEREK GELİYORDUelmas. AH BU KIZCAĞIZ DA OLMASA KAPISINI AÇAN YOKTU. İKİ GÜNE BİR GELİR, BİR İKİ KAP YEMEKLE BİRAZ DA TAZE SÜT GETİRİRDİ. HALİNİ HATRINI SORAR BİR İHTİYACI VARSA GÖRÜVERİRDİ.
KALKTI. KAPIYI AÇTI. “GEL KIZIM. HOŞGELDİN. “ KIZ GÜLENYEŞİL GÖZLERİNİ NİNEYEYÖNELTEREK; “NASILSIN NİNECİĞİM. TARHANA ÇORBASIYLA kuru fasulye YAPTIM DA SANA DA GETİREYİM DEDİM.yanına turşu da koydum seversin sen. AFİYETLE YE.” NİNE GÖZLERİ SEVGİ DOLU; “AH BENİM GÜZEL KIZIM ALLAH SENDEN RAZI OLUR İNŞALLAH. KENDİ EVLATLARIMDAN HAYIR GÖRMEDİM SENİN KADAR. İNŞALLAH SENİN DE BAŞINDAN EKSİK OLMAZLAR YAŞLANDIĞINDA.” “ALLAH SENDEN DE RAZI OLSUN GÜZEL NİNEM. ANAM ÖLDÜĞÜNDEN BERİ ONU ARATMADIN BANA. KORUDUN KOLLADIN. GÖZÜNDEN SAKINDIN. O KENDİNİ UNUTMUŞ BABAMIN ELLERİNE BIRAKMADIN BENİ. SENİN SAYENDE HUZURLU BİR YUVAM VAR. MUSTAFA DA GELECEKTİ BUGÜN SENİ GÖRMEYE YA, TARLADA İŞİ UZAMIŞ BİRAZ. KİRAZLAR KURTLANMAK ÜZERE. HEMEN İLAÇLAMAZSAK SATAMAYACAĞIZ. EE HALİYLE O KADAR EMEK, MASRAF DE BOŞA.” “ TASA ETME KIZIM. ALLAH’IN DEDİĞİ OLUR. “ “HAKLISIN NİNEM. BİZİ DE ALDI BİR TELAŞ İŞTE. İNŞALLAH HAYIRLISI OLUR.” “BEN KALKAYIM NİNECİĞİM. HAVA DA KARARDI. DAHA İNEK SAĞILACAK.” “SEN BİLİRSİN KIZIM OYALAMAYAYIM SENİ.” ELMAS GİTTMEK İÇİN AYAĞA KALKIP KAPIYA DOĞRU YÖNELDİ. HATİCE NİNE; “DUR BİR DAKİKA KIZIM. SANA GEÇENLERDE ÖRÜYORUM DEDİĞİM PASPASI BİTİRDİM. DUR GETİREYİM DE GÖTÜR.” ELMAS İÇİNDEN; “MELEK KALPLİ NİNEM. HALA BENİM İÇİN UĞRAŞIYOR” DİYE GEÇİRDİ. DOLAN GÖZLERİNİ ENGELLEMEYE ÇALIŞTI. HATİCE NİNE ELİNDE SİYAH ÜZERİNE YEŞİL, BEYAZ, KIRMIZI RENKLERİN İTİNAYLA İŞLENDİĞİ GÖZ ALICI GÜZELLİKTEKİ PASPASIYLA DÖNDÜ. “NE DE GÜZEL OLMUŞ NİNECİĞİM. NİYE ZAHMETE GİRDİN DE YORDUN KENDİNİ?” HATİCE NİNE İRİ GÖZLERİNDE BİR SEVİNÇ;” OLUR MU BENİM CANIM KIZIM. ŞU YALAN DÜNYADA SENLE MUSTAFA’DAN BAŞKA KİMİN VAR Kİ. SİZİ MUTLU GÖRMEKTEN BAŞKA BİR DİLEĞİM YOK GAYRI HAYATTA. HADİ KIZIM GEÇ KALMA.” ELMAS’LA HATİCE NİNEBİRBİRLERİNE SIMSIKI SARILDILAR. HATİCE NİNE ELMASI KAPIYA KADAR UĞURLADIKTAN SONRA İKİ KAP YEMEĞİNİ ISITTI. AFİYETLE YEDİ.
Sonra abdest tazeleyip yatsı namazını kıldı. Uzun süre secdede kaldı. Bir ömrü birkaç saat içinde tekrar yaşadı. şükretti tüm yaşamını düşündükçe Rabb’ine. Ağladı, ağladı ağladı… sonra kalkıp içi yün dolu yatağını serdi yere. Ondan başkasında rahat edemezdi. Kuş tüyünden daha güzeldi ona göre bu yatak. Arada bir içini döker, yünleri çırpar, kumaşını yıkar sonra tekrar doldurup dikerdi. Bir keresinde elmas: “nineciğim sana da şu yeni çıkan hem yatak hem kanepe olan yataklardan alalım da rahat et böyle her gün indirip kaldıra yoruluyorsun.” Demişti de, gülüp geçmiş onu duymazdan gelmişti.
Sağ tarafına koydu başını duasını etti ve yine her zamanki gibi ölümü istedi Rabb’inden. “al artık emanetini ey Rabb’im. Kimim kimsem kalmadı. İki evladım var ikisi de yok. Ne yapacağım bir iş ne isteyeceğim bir dileğim var artık senden. Al artık canımı. Al ele dile düşürmeden.”
Aradan iki gün geçmişti. Öğle vakti elinde buz gibi bir tas ayranla elmas geldi kapıya. “nine, nineciğim! Ben geldim.” Hiç ses gelmedi içeriden. Elmas şaşkındı. Nereye gidebilirdiki? Uyumuş olsa bu saatte asla uyumazdı. Tekrar: “nine nerdesin nineciğim!” yine bir cevap alamadı. En sonun da elindeki ayranı kenardaki yüksek taşın üstüne bırakıp yüz metre ilerideki Halil ağalara gitti. Durumu anlattı. Kapıyı kırmaktan başka çare yoktu. Onlar da çok telaşlanmışlardı. Halil ağa, karısı emine hanım ve elmas eve doğru yöneldiler. Halil ağa bir tekmeyle açtı kapıyı. Büyük bir gürültü çıkardı kapı.
Elmas hemen koştu diğerleri de peşinden ninenin yattığı odaya girdiler. Hatice nine öylece yatıyordu. Yüzünde huzura ermiş insanların tebessümü vardı. Uyuduğunu sandılar ilk önce. Elmas: “nine nine.” Diye sarstı omuzlarından tutup. Yüzüne dokunduğunda anladı. Herkes anladı. Koca çınar artık devrilmişti. Saatlerce ağladı elmas. Haberi alan koşup gelmişti. Bir yandan cenaze hazırlıkları yapılıyor bir yandan elması teselliye çalışıyorlar, bir yandan seksenlik nineler ağlıyordu. Ya Hatice nineye yada sıranın yavaş yavaş kendilerine gelmekte olduğunu görmelerine. Ama Hatice nine ölmüştü o yüzden herkes birbirinin ona ağladığını düşünüyor ama kim bilir kaç kişigerçekten nineye ağlıyordu.
Kızı ve oğluna haber vermelerine rağmen ikisi de gelmemişti annelerinin cenazesine. Bu kadar taş olabiliyordu demek yürekler. Hem de onları dokuz ay taşıyan, gecesini gündüzüne katıp onlar için çalışan bir anaya karşı. Tüm köy kınıyordu onları.
Elmas ne kızını ne oğlunuarattı. Mustafa ile bütün işleri üslendiler. Evini temizlerken çehiz sandığından bir zarf çıktı. Elmas okuduğunda gözleri çoktan incilerini dökmeye başlamıştı. “canım kızım” diyordu ninesi: “canım kızım, seni ne doğurdum ne emzirdim. Ama sen bana bir evladın verebileceğinden yapabileceğinden daha çok şey verdin ve yaptın. Ben anladım ki marifet kanda doğurup büyütmekte değilmiş. Marifet gönülden kurulan bağda, sevgide, kalpten gelen güzellikteymiş. Hakkını helal et kızım. Benden yana hepsi helaldir sana. Mustafa ile senden başka bi evladım olmadığınagöre size bişey bırakmalıyım öyle değil mi. Biliyorum oturduğunuz ev çok dar. Ben de size evimi bırakıyorum. Bundan sonra burada oturun.bu size vasiyetimdir. Işığım da sönmemiş olur hem. Bana bol bol dua edin Kur-an okuyun. Sizden başka bişey istemem.” Diyordu.
Mustafa’yla elmas yeni doğan oğullarıyla birlikte artık Hatice ninenin evinde oturuyorlar, küçük şeylerle mutlu olarak, ninelerine duacı olarak, yaşlı bir kadının duasına nail olmanın huzuruyla yaşıyorlardı