- 776 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DOYUMSUZ İNSAN, DOYUMSUZ AŞKLAR.
Bu sabah kızımın sinirli hali dikkatimi çekti, giyecek ayak kadı bulamıyormuş, çarşıya çıkmak için.
Oysa dolabında en az 3 çift yazlık 5 çift baharlık,6çift,kışlık bulunur arasanız.
Ama o yok diyor. Her giysinin altına farklı ayakkabı olmalıymış, bu gençlik ne demek istiyor, anlayan var mı? Oysa bizim Gençliğimizde böylemiydi, diyorum ama bir yardanda demek istemiyorum, her asrın kendine özgü zorlukları vardır, benim annem de bana sizler şanslısınız diyordu.
İnsanlık her yıl biraz daha doyumsuz bir hale geldi, bizler bir çift ayakkabını hem yazlık hem kışlık kullanıyorduk, hiç şikâyet etmezdik, ama yeni nesiller yetinmiyor, her şey onlar için az arzuları hiç bitmiyor, bir türlü mutlu olamıyorlar, işleri olmasa bile ihtiyaçları bir şekilde karşılanıyor aileler tarafından, ama onlar mutsuz ve doyumsuz, insanlık nereye gidiyor! Nerede dur denilecek buna.
(bizler nerede yanlış yaptık?)
Oysa hala dünyada bir lokma yiyecek için canla başla mücadele eden insanlar, topluluklar var, bir kısmımız neden doymak bilmiyor, neden mutlu olup hayatın tadını çıkarmıyor, cevabı olanlar lütfen cevap versin.
(Benim fikrim şu, insan ırkı ben merkezli, hayatın kuralları doğru öğretilmediği durumlarda acımasız ve bencil doyumsuz karakterlere bürünüyoruz)
Neden boşanmalar arttı bunların hepsi şiddetli geçimsizlikten mi kaynaklanıyor, hiç sanmıyorum, insanlar duymuyor bir türlü, sürekli arayış içinde, ellerinde olanlarla mutlu olmuyorlar.
Eskiden evliliklere aileler karar veriyordu, iyi bir şeydi diyemem, lakin şimdi gençler kendi iradeleriyle seçtikleri eşlerini neden kısa bir süre içinde boşuyor, cevabı olan var mı.
(Benim görüşüm, dengelerin yerine oturmadı. Kadın ve erkek, dengeyi kuramadı, kadın kendini ispat etme peşinde, erkek o hakkı vermeme derdinde, hep bir üstünlük çabası içinde insanlar. Gerçek olanı kabul etmiyorlar, insan dişi ve erkekten ibarettir, neden biri diğerinden üstün olsun ki?)
Çocuklar oyuncaklara doymuyor, her yeni çıkan modeli alınıyor, bir kez oynamadan bir yana atıyor. Farkında olmadan çocuklarımızı doyumsuz ve kolay elde etmeye itiyor olmalıyız, oysa biriktirilen haçlıklarla alınan bir oyuncak çok daha değerlidir.
Hayatları boyu, kolay elde etmenin peşinden gidecekler ve ulaşamadıkları, olanakların suçunu başkalarına yükleyecekler ve hep hüsran yaşayacaklar.
Bolluk gerçekten mutluluk demek mi! buna inanan kaldı mı aramızda? Ben inanmıyorum artık, mutluluk mal varlığıyla olmuyor, bizler içimizdeki mutluluk anlayışını değiştirmeliyiz. Gerçek mutluluk kendi benliğimizde var olmalı, yoksa eğer hiçbir zaman bulunmayacak bu iç huzurunu.
Hep bir heyecan arayışı var, lakin her seferinde hayal kırıklığı yaşanıyor, çünkü insanlar mutluluğu karşıdaki kişilerde arıyor, başkaları bize kolaylık sağlasın istiyor, oysa karşıdaki kişiler de bizden bekliyor olduğunu hiç anlamıyoruz.
Olması gereken kendimize doğru düşünce ve amaç edinmeliyiz, başkaları bize mutluluk sağlayamaz. Herkes kendi hayatından sorumlu olmalı, böylece beklentisiz olarak herkes kendi becerisi ve hak ede bildiği doğrultuda mutluluğu yakalaya bilir. Bencillikleri bir yana bırakmak lazım, huzuru başkasında arayanların sonu hep hüsran oluyor, bunu artık anlayalım!
Yokluğun insanı aciz bıraktığını iyi bilirim, buna sözüm yok, lakin sağlıklı bir insan yokluk çekmez, bedensel ve zihinsel eksiği olmayan insanlara bu sözlerim, neden elimizde olanların değerini bilmiyoruz, akıl beden sağlığı en büyük mükafattır! Yeter ki beyinlerimize gereksiz, depolanmış düşünce ve inançları silelim.
Yeter KARAER.