- 1745 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Nur yüzlü sevdiceğim
-Biliyorsun Zekai bu daha evvel, hiç tanık olmadığımız bir vaziyet.Durumun Selametini bilahere , düşünüp, adımımızı ona göre atmalıyız."
Gece, bir kaç kez evin etrafında görülen bu adamlar, hayra alamet değillerdi.Üstelik tesadüf olsa, bu her akşam sürekli zuhur etmezdi.Vardı bu işte bir gariplik.Zekai ile düşünmeye başladı, Hamdullah bey.Şimdi diyordu içinden, şimdi Zaptiye Nazırı oğlu İsmet olacaktı ki ...Hiç bir korku olmadan çıkıp dışarıya;
- Burda ne gezer ne ararsınız ? Bre kanına susamış Adem oğulları" diyecek idi.
Kendisi yaşlanmış artık eski kuvveti kalmamıştı.Yoksa eskiden tuttuğunun bileğini koparır.Yere çaldığı hiç bir pehlivan kolay kolay bir ay evvel yataktan kalkamazdı.
Bu bir düzmece, bir oyunmuydu acaba kendilerine çevrilmiş?Bir hırsızlıkmı vukuu bulacaktı yoksa?Evde de öyle pek bir şey kalmamıştı.Para sıkıntıları olduğu vakit çoğu değerli antikaları elden çıkarmışlardı.Tek elinde kalan eşinden yadigâr , asmâ yapraklı gerdanlık idi.Eğer kendine bir şey olursa ,ölüm gibi o zaman yıllarca kendine yoldaşlık etmiş ,emektarı Zekai beye kalacaktı.Anlam veremediği olaylar zinciri bu akşamda olacakmı diye Zekai bey ile üçünce katın penceresinden, tülün arkasında bekleşmeye başladılar.Zaman epey ilerlemiş ,saat gece yarısını geçmişti.
Pencerenin yer yer dökülmüş ahşap yerlerinden ıhlamur ağacının kokusunu duydu birden burnunda.
*****O an bir kapı açıldı sanki.Nurlu bir kapı ve adımını atıp girdi içeriye.Bir bahçeydi burası.Cümle güllerin içindeki renk cümbüşüyle, laleler salınıp duruyordu tüm alımlıkları ve tevazularıyla.Asma ağacı ve Ihlamur ağacının altına doğru ilerledi.Bir genç kız sırtını dayamıştı ağacı.Elinde "SORHOŞUNUM AŞKINDAN "isimli bir kitap okuyordu.Geldiğimin bile farkına varmamıştı.Doğrusu buna çok şaşırmıştım.Zira yabancı bir erkektim.
Ve karşımdaki genç kız adeta romanın içinde kaybolmuştu.
Demek ki aşkın derin sancısı ,kalbine ok gibi saplanmış idi.Ara ara yüzündeki tebessümler ,romanın içinde birbiriyle aşk sözcüklerinde sevişen kumruların, o naif dokunuşları gibi sıcacık akıvermişti demek.Bende tebessüm ettim kendimce.Akşam üzeri olmasına rağmen Ihlamur ağaçlarının kokuları , arasından ara ara genç kızın yüzüne son güneş kırıntılarının yansıması, bembeyaz çehresini daha bir çıkarıyordu ortaya.Dudağının iki yanındaki küçük gamzeler daha bir belirginleşiyordu gülümsedikçe.Gözlerinde sürmeleri ile başka bir cennet hatunu olmuştu.Upuzun elbisesinin altından minik ayaklarına giydiği pabuçlar, hala içinde kalmış çocuk neşesiyle ,özgür kalmış güvercinler gibi kanat çırpıp yine ayaklarına giyiniyordu.
Neden burda durup ,karşımdaki genç kızı inceliyordum.Bu bir hataydı ahlak ve edep kurallarına da aykırıydı .Buna rağmen elimde olmayan bir sebeple tüm sadeliğiyle alnına düşmüş tel tel perçemleriyle ,göz kamaştırıcı bir güzelliğin içine hapsolmuştum.
Kendine baktığımın farkına varır varmaz beyaz tülden peçesiyle yüzünü örtüverip toparlanmaya başladı.Hemen başını sol yanına çevirip, elinde tuttuğu kitabın arasına güvercin kanadını anımsatan elini koyup, beline doğru çekti.Bu ürkek haliyle bile bir müstesna gül idi..Zarif bir hüzün kaplamıştı içini .Bunu tasavvur edebiliyorum.Nihayetinde hiç tanımadığı yabancı bir erkek ona karşı ,kendinin bile anlayamadığı bir şekilde hayran olmuşcasına bakıyordu.
Genç kız ara ara başını çevirip ,genç adamın hala orda olduğunu hissedince, hemen başını çeviriyordu.Beyaz dantelden el nakışıyla işlenmiş çantasını açıp ,romanını içine koydu ve usulca ayağa kalktı .Bir eliylede şalını alıp omuzlarını örtüverdi.
Kuğu gibi yürüyordu adeta.Bir nazlı çiçek bir gelincik bir başkalık vardı ahenkle adımlayışlarında.Bende takip etmeye başladım .Lakin uzaktan.Genç bir kız idi.Ve ona laf gelmesi hoş olmazdı.
Bir köşkün kapısınına geldi .Tam kapıyı açıp içeri adımlayacakken bir den durdu.Başını bu yana çevirip çevirmemek arası şüphede kaldı.Ben ise ,beyaz tülden peçesinden içeriye bakıp al al olmuş yanaklarını ve dahi gül goncası dudaklarının aralık kalmış yanından ,yüreğindeki minik serçelerin kanat takmışlığıyla ürpertisini içimde hissediyor bana bakması bir anda olsa, gözünün gözüme değmesin için yüce Mevlaya dualar ediyordum.Hafifçe boynunu çevirdi .Bir kelebek edâsıyla , nazlı rüzgârda sıcak sıcak bir şeyler akıverdi gönlüme.Yüreğim tüm tepeleri aşacak kadar yürekli.Tüm nehirleri taşıyacak kadar heybetli ,tüm dağları omuzlayacak kadar kuvvetli olmuş idim.Bu nasıl bir şeydi?Tarifi anlatması mümkün değil.Bir bakış bir hoş seda bir tatlı şerbet gibi ,benliğimin tüm benliğimin içine akmıştı .Gözlerimiz bir birine söz vermişti.Söz almıştım.
Validem ile konuştum hemen.Babacığımla gitmişlerdi o akşam.Lakin benim için geçmek bilmez saatlerdi.Hüsn/ü Saadetimin bu ilk adımını atmanın, vermiş olduğu huzur ve heyacanla nasıl bir hal içerisinde olduğumu tasavvur dahi edemessiniz.
Validem ve canım Babacığımı avlu kapısından girer görünce hemen ayağa kalkmış.Ne olduğunu anlamak için Valideciğimin yanına gitmiştim."Muştu "demişti.Haftaya söz ve nişan merasiminiz olacak.Bu bambaşka bir mutluluk idi.Bu tarifi olanaksız bir saadet idi.
Ağaçların arasından bir kaç gölge peydah oldu.Bu akşam daha geç bir vakitte geldiler.Zekai hemen yan odaya geçip gündüzden hazır ettikleri tüfeklere almaya meyillenmişti ki:
-Dur Zekai acele etme.İyice bir anlayalım.Bahçe kapısından içeri girdiklerinde haklarız soysuzları.
Her hangi bir kıpırdanma yok.Şimdilik üçerli gruplar halinde altı kişi konuşuyorlar.Ellerindeki tütünlerin biri bitiyor bir diğerini yakıyorlar.Saat nerdeyse sabahın beşi gün ışımaya başladı.Ben ise yaşlı bacaklarımın ağır bedenimi daha fazla yormaması için ,uyuşmuş olan ayaklarımı ,tahta ve soğuk zeminde gezdiriyorum.
-Efendim Efendim bakınız .Bir şeyler konuştuktan sonra silahlarını kontrol ettiler.Sanırım bahçeye girecekler.Hemen tüfekleri getirdi.Zekai de benden fena sayılmazdı.Attığını vururdu.Nicedir talim yapmamıştık.Bu iyi olacak besbelli.
*****Büyük ve geniş kapı açıldığı vakit yüreğime konan heyecan fırtınası bambaşka bir boyuta girmişti.Adımlarım sevdiceğime daha bir yaklaşıyor onu göreceğim vakit üzerimde bulunan hal ile nasıl hareket edeceğimi tasavvur bile edemiyordum.Kahya açtı iç kapıyı.Salona açılan iki kapının kanadını iki hizmetkar ağır ağır açtılar.Genişçe ve yüksekçe bir tavanı olan salona hep beraber girdik.Büyüklerin selam ve birbirlerine hal hatır sormalarından sonra İzzet/i ikram başladı.Gül şerbetinin içine atılmış karanfilin kokusu pek hoş idi.Hafif boğazım yandıysa da bir yudum suyla geçiriverdim geniz yangınlığımı.
Az sonra elindeki gümüş tepsi üzerine dizilmiş ,mavi ile kırmızı lale motifleri fincanları içinde ,kahve ile bir huri güzellik güneş gibi doğdu geceme.Evet bakışlarım kalmıştı üzerinde .Biliyordum bu hiç hoş bir hal değildi .Büyüklere karşı saygısızlık idi .Lakin mah cemal/in ay parçası olmuş halinden ,gözüm alamamıştım .Yüreğim yangın yerinden beter olmuştu.Çöldemiydim yoksa narı cehennem çukurundamı meşk ediyordum .Tarifi zor vesselam.İnce bileklerine taktığı bir sürü gümüş bilezik içinde ,narin parmaklarına taktığı yeşilli, kırmızılı yakut ve mercan yüzükler adeta tavandaki avizeden yansıyan ışıkla meşk ediyordu.Zaten kamaşmış olan gözlerimi iyice heyecan deryasına daldırıyordu.Kahveye uzanan elimi bir an orda beklettikten sonra başını kaldırıp, Asuman bakışlı ,Asude duruşlu,zemzem kokan o hilal/i kaşlıya birde peçesiyle gizlenmiş al al yanaklarına ve şahane güzellikteki dudak kıvrımlarını hemen hapsetmiştim zihnime.
*****Adamlar bahçe kapısına hücum etmişler, sürekli açmak için uğraş veriyorlardı.Biz gece yine geleceklerini ve içeriye gireceklerini ihtimalini ,tahmin ettiğimiz için akşamdan iyice bir sürgülemiş ,üstüne üstlük arkasınada sağlamından bir kaç odun ile destek vermiştik.
Yüksekçe olan duvarlardan çıkmalarıda zor idi.Sanırım kapının bu halinden bi haber oldukları için epey ter döküyorlar hatta sinirlenip küfürler savurmaya başlamışlardı..
Bazıları birbirlerinin sırtından destek alıp duvarı geçmeye çalışmalarıda netice vermemişti.İyice sinir harbi yaşadıkları belli olan bu şahıslar az sonra komşu köşklerin sabah namazını kılmak için kalkmaları ve ışıklarını yakmalarıyla son bulacaktı.Nitekim bu mevzu burada bitecek gibi değildi.Besbelli yine geleceklerdi.
*****Söz ile nişan merasimimiz o akşam oldu.Büyük amcası yüzüklerimizi taktı.Düğün için iki hafta sonraya söz alındı.O akşam hayatımda geçirdiğim en güzel akşamlardan biriydi.Herkesin hayal ettiği ve kavuşmayı dilediği izdivaca her an biraz daha yaklaşıyordum.
Düğün merasimimiz pek bir güzel olmuştu.İkimiz de heyecandan tir tir titriyorduk.Vakit epey ilerlemiş cümle misafirler verilen ikram ve sohbetlerden sanra yavaş yavaş evlerinin yolunu tutmuşlardı.
Biz ise halvet odamızdaki yerimizi almıştık.Kıldığımız iki rekat dilek ve sağlıklı bir ömürü beraber geçirme dualarından sonra cepkenimin cebinden çıkardığım el işlemeli ve değerli taşlardan oluşan ,yüzük ve küpeden oluşan gerdanlık takımını yüreğimin içinde aşk inşaa eden selvi boylu dilberimin bembeyaz boynuna takıverdim.Tıpkı ilk bahar akşamlarının rüzgârda üşüyen yaprakları gibi ıpıl ıpıl titriyordu.Müstakbel zevcem.Duvağını açtığım vakit önce yüzünü ilk kez yakından görmenin verdiği heyecanla bir süre izledim.Bakışlarındaki derinlikte adeta kayboldum.Usulca iki kolundan tutup ,alnından öpüverdim şeref ile.Ve dahi lebi değdi dudağıma.
O gece de yıldızlar pek çok idi gökte.Ay dolunay olmuş cümle bulutların koynundan çıkmış adeta gülümsüyordu bize.
YORUMLAR
"Leblerimle emrine amadedir canım benim."
:)
Bugün yoktum pek can Sultan...Yazını görememişim. Evet gerçekten gayretlisin ve her yazında bir öncekinin üzerine bir şeyler ekliyorsun bence.
Verdiğin sözü tuttuğun için teşekkür etmeliyim sana:))
Kim ne derse desin, sık yazmak iyidir bence. Yaza yaza öğreneceğiz değil mi? Tabi biz öğrenirken okuyucu ne hale gelir bilemem:)) Ama bu da güzel bir şey bence, bir insanın adım adım gelişimine şahit olmak...Burada bunu yaşıyoruz.
Seni kutluyorum sevgili dostum.
Bugün beğendiğim iki yazıdan biri.
Sevgiler sana çok ama çok...
Aynur Engindeniz tarafından 5/29/2011 10:28:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Durumun Selametine binaaleyh daha sakin düşünüp, adımımızı ona göre atmalıyız."
Ne kadar gayretli ve iyi niyetli olduğunuzu uğrayabildikçe gözlemliyorum. Kimi kelimeleri kullanırken bize yabancılıkları sebebiyle hatalar yapabiliyoruz. Bu cümle içinde küçücük bir düzeltme yapalım kalanını size bırakalım.
Durumun selametini bilahare daha sakin düşünüp,...
Her adımda pul pul çözülen
paslı kapıların gıcırtılarıyla geçiyorum
ardımsıra yıkıntılar sürüyerek sokakları
solugumda duman acısı, vantuzlar, avcı fakları
çekiliyor damarlarım, ellerim soguyor, gözlerim aklarda
görüp göreceğim son yağmur sağanağı mı
yüzümdeki bu ıslak serinlik
boğuluyorum gecelerin emzirdiği cam fanuslarda
korkarım ki kimselerde görmeyecek
asfaltlara yıkılıp kalışımı
bir bağırabilsem, çırpınmasam
kıyıya atılmış balıklar gibi
dönsem derin sularıma
dönsem diyorum
---
Dönsem
---