- 567 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
civgir gedenin tasarımları / ardahan öyküleri/ 193
Oğuz Atay’ı geç okudum. Okuduğum sıra hemen anlayamıyorum. Ağır yazar. Yazdıkları ağırdır. Her sayfasını mutlaka kendi yaşamınıza vuruyorsunuz. Bunu ben de yaşadım... diyorsunuz.
Oğuz Atay gibi dikkat etmediğinizi anlıyorsunuz. Önemsemediğim şeyi unutmuşum... hatta: Oğuz Atay da buluyorsunuz.
Demek ki hayat değersiz değilmiş. Biz değer vermemişiz. Oğuz Atay da; değer verme bilincinde olmadığımızı... insanlık halimizi görürsünüz.
İnsanoğlu: Cahil. Bunu görürsünüz.
Herşeyin, her yaşadığımız ayrıntıyı, dikkat edilirse: Değerli olduğunu görürsünüz. Biri bize bunu söyleyince de jeton düşüyor. Söyleyen kim? Oğuz Atay söylüyor.
Sorun ne?
Sorun şu: Geçmiş, gitmiş oluyor, değerli şey... kaybetmiş oluyoruz!
Bilmekle yapmak’ın bileşimi hayatın gerçek değeri olduğunu söylüyor.
Kimi bilir yapamaz. Yapan olur bilemez. Ne mutlu ona ki: Hem bilip, hem yapana. Bu çok zor bir imkandır.
Hayatın hayatta; şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Hayatta diyalektik gerçek: yapabilmek ve bilmektir. Birinden birinin olmaması: Eksikliktir.
İkisinin olması zor ve edinilmesi büyük gayretler, emekle olur. Bu, işte, hayatta ki büyük hır-gür’ü getiriyor. Artık ne söylersen söyle.
Mutlu olmadığın için sebeb-i izah:
Hayata pay biç,
Şanssız, talihsizim de!
Parasızım ondan dolayı de!
Hakkımı yediler de!
Ben onlardan değildim de.
Ne dersen de: Sahip olmak ve bilmek, iki şeyin çatısı altında hiçbir şey duramaz. Zahmetli, gayretli emek isteyen bu metot hayatı yener.
Zor olan: Tembellik. Güç olan: Çalışmak istemek. Çaba sarfetmek. Bunlardan bana haber ver!
Dar elbise giyeriz. Geniş elbise yine öyle... Tam bedeninde giyince rahat ederiz. Giymekte para etmez. Bilmek lazım... Giymek ve bilmek.
Ontolojik meselenin halledilmemesinden bilmem ne olanı görmedim diyor: Albert Camus.
Ben de derim ki:
- Epistem ve Ontik’in bir!.. Cem... cem’an olmadan: İnsan iflah olmaz.
- Düzdü da?..
- Düzdü Haşo Kirva.
- Satko Kirva düzdü?
-Düzdü bala düz... doğru diyersen balacan!.. doğru.
Amerika’dan bir turistle tanışmıştım. Turistin adı: Andy idi bizim Bülent Kayatürk’ te bunu Hürriyette haber yapmıştı.
Hürriyet Gazetesi Doğu Anadolu baskısında çıkmıştı haber. O küpür hala arşivimdedir. Bülent, güzel bir tasarımla okuyucuya sunmuştu haberi. Haber yokken haber varolmuştu. Tasarım sanatının gücüyle tabii.
Derken: Benim içinde ilginç bir deney olmuştu. Gazete neticede; iletişim aracıdır. Kültür dünyasıyla temas noktalarından birisidir...
O senesi ben Ağrı’dayım. Resim Öğretmeniyim, mesleğimin ilk yılı. Ağrı’da öğretmenliği tarif etmek, Oğuz Atay’ın terimiyle tasvir etmek isterim... bunun ise doğru olduğuna inanıyorum.
Bir genç öğretmen. Serenat için yaratıcı fikir sordu. Ben de mektup yaz dedim. Amerika’dan mektup yaz. Sevgilin şaşırsın. Nasıl olacak falan derken.
Bizim Andy’ ye, benle Bülentin arkadaşı: New yorktan bu mektubu postalamasını istedik.
Oğlanın mektubunu Andy sağolsun gitmiş postahanaya; yeni zarfın üstüne Ağrı’daki çocuğun adını yazmış; gönderen: Falankes filankes -NEWYORK.
Alıcı hanesinede: Kızın adını soyadını yazmış alta da Küpkıran köyü/ Karaköse/ TURKEY, de postala... postalamış.
Karaya kalan, millet nasıl şaşırtırttı...
Komiklik yok. Tv proğramlarında: SURVİVER; WİPEOUT yok. İnsanlar için yetenek sizsiniz proğramı gibi gelmişti bu performans.
İnsanlar beğendi.
Performansın yapısını analiz eden yoktu. Tasarımı hoş, güzel duygularıyla algılamak tercihinde oldular. Heyecan vericilik, gülme, eğlenme...
CİVGİR GEDENİN TASARIMI, diyerek taltif ettiler vede!..
Bu tasarımı orijinal sanıyordum. Biz tasarladık biliyordum. İnternette yoktu o dönem. Yıl: 1984 olabilir. Meğer bunu Amerika da akım halinde yapan Avangard sanatçılar olmuş. Yıl: 1960’ lar olabilir. Sanat hareketinin ismi: POST ART’ mış. Posta Sanatı’ymış.
Sanatçı Vietnamdan bir mektup atıyor Alaskaya. Geri geliyor: ADRES BULUNAMAMIŞTIR diye. Sanatçı bunun gibi 23 tane mektup atmıştır belki. Toplayıp sergide sergiliyor. Konsept ise: Adresinde bulunamamış mektuplar.
Yalçıner Yılmaz
28-05-2011
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.